Ilgilendirir перевод на английский
1,915 параллельный перевод
Jack'e benim üzerimden ulaşıyorsunuz. Bu beni de ilgilendirir.
You're getting to Jack through me.
Bence ilgilendirir, Jack.
- I think it concerns me.
Erkeğin geçmişi, kendisini ilgilendirir.
A man's past is his business.
Bu beni de ilgilendirir, Al. Bir açıklama istiyorum.
I'm an interested party too, Al, and I require explanation.
Ne kadar ilgilendirir?
How interested are you?
Ben senin kocanım.Bu beni ilgilendirir tamam mı?
I'm your husband. That makes it my business, okay?
Sizin ne ilgilendirir çocuklar? Bilirsiniz?
What bothers you as guys?
Sizi ne ilgilendirir?
What possible concern is that of yours?
Bir adamın evinde, ofisinde ya da arabasında yaptıkları onu ilgilendirir.
Hey, what a man does in the privacy of his own home, office, and / or car is his business.
Beni bu ilgilendirir.
That's where my interest in him begins and ends.
Case'in babasının kim olduğu yalnızca beni ilgilendirir.
Who Case's father is is my own business.
- Bu polisi ilgilendirir.
- Police business.
Güçlü vasıflarınız olabilir. Ancak benim çatımın altında yaşananlar, beni ilgilendirir!
You may have fancy qualifications, but what goes on under my roof is my business.
Bak, iş yerinde ne tür bir antropoloji yapıyorsan, o seni ilgilendirir. Ama lütfen burada öyle davranma.
Look, you know, whatever anthropology you do at work is your business, but please don't act like that around here.
O yüzden bu durum sadece onları ilgilendirir. .. yani Jim ve Pam'i, bir de beni.
So, the only people that this crush really concerns is Jim and Pam, and me.
Dinle. Senin işin seni ilgilendirir. Duşta eski kocamın konusunu açmam doğru değildi.
Listen... your business is your business, and me bringing up my ex-husband in the shower just... that wasn't right, so...
- Ilgilendirir.
- I do.
Eğer kurbanların evinden ilaç çalıyorsan beni ilgilendirir!
It is, if you're stealing from victims'homes.
Eğer ulusal güvenlikle ilgili benim bilmediğim bir şeyler dönüyorsa, beni ilgilendirir.
If there's something going on that I don't know about that involves national security, it is my business.
- Bak, bu beni ilgilendirir, tamam mı?
LOOK, IT'S MY BUSINESS OK?
Ne kadar sa o kadarı beni ilgilendirir, bu ödül kaçınılmaz bir sonuçtur.
As far as I'm concerned, this award is a foregone conclusion.
Eğer Dr. Stevens'ın tıbbi kararları, hislerine göre verdiğini düşünüyorsan, bu beni ilgilendirir.
It would concern me if you were making medical decisions based on how our Dr. Stevens might feel about it.
Aksini ispatlayana kadar, onun uygunsuzlukları seni de ilgilendirir.
Until I have proof otherwise, his improprieties are yours, too.
Logan'ın aşk hayatı onu ilgilendirir.
Logan's love life is his own business.
Bayan Sidle, insanların özel yaşamları onları ilgilendirir. Bunu yapmak istemi...
Ms. Sidle, people's private lives are their own business.
Beni her şey ilgilendirir.
Everything's my business.
Hakkında konuşuluyorsa beni de ilgilendirir.
It's my business what we talk about.
Sen benim efendimsin, her şey beni ilgilendirir.
You are my master. Everything concerns me.
Müşterilerin yapmak istedikleri şeyler sadece onları ilgilendirir.
Whatever the client decides to do, it's their business.
Onu sonuç ilgilendirir.
He's kind of a bottom line guy.
Odaları, evsiz kızlara kiralarım ama içeride ne yaptıkları kendilerini ilgilendirir.
I rent out rooms to homeless girls... but what they do in them is their own business.
Neyse boşver. Ne? Unut gitsin, benim problemim beni ilgilendirir.
A burning, white-hot resentment that empowers you to commit unspeakable acts of revenge.
Bu ülkede oynanan her oyun üzerine olmayan paramla bahse girmem beni ilgilendirir.
If I wanna bet every game in the country with money I don't have that's my business.
Unut gitsin, benim problemim beni ilgilendirir.
Forget it My problems are my problems
Ne zamandan beri bu seni ilgilendirir oldu?
How's that any of your business?
Kendime ayırdığım zamanda ne yaptığım beni ilgilendirir, Çavuş.
What I do on my time is my business, sergeant.
Evet, ilgilendirir.
Yes, it is.
Sadece beni ilgilendirir.
That's my business.
Bu sadece seni ilgilendirir ve ben de buna saygı duyarım.
That is your business, and I respect your privacy.
Her insanın hayatı, pek çok kişiyi de ilgilendirir... ve ortalarda olmadığında... büyük bir boşluk doğar, değil mi?
Each man's life touches so many other lives. When he isn't around, he leaves an awful hole, doesn't he?
Ama burada açık bıraktığın bu çukur beni gayet ilgilendirir!
But this open hole that you've left here is my business.
Hayır, ilgilendirir.
- No, it is my concern.
Afedersin ama yatağımda kimin yattığı beni ilgilendirmezse, ne ilgilendirir?
Excuse me, but if who sleeps in my bed is not my business, then what is?
- Sadece beni ilgilendirir.
- It's my business.
Bu beni ilgilendirir.
That's my business.
Üzgünüm bayım bu da beni ilgilendirir.
I'm afraid'sir'that's my business.
- Bu iş beni ilgilendirir, seni değil.
That's my business, not yours.
- Evet, bu benide ilgilendirir.
- I know it's my business.
Fujii ile nasıl gidiyor? Seni ilgilendirmez. İlgilendirir.
uh... how is it with Fujii-san none of your business yes it is
- İlgilendirir.
- Yes, it's my concern.
Öyle bir ilgilendirir ki!
- oh, yes, it is my business.