Kızı bırak перевод на английский
3,081 параллельный перевод
- Belgeleri imzalayalım kızı bırakın.
- Let's sign the code, Iet the girl go.
Kızı bırakın!
Let her go!
Nasıl olduğun umrumda değil sadece kızı bırak.
Then be superior, and let her go.
Tamam, kör kızı bırak.
Okay, get off of the blind girl train.
Kızı bırakın.
Let her go.
Eğer kızımı bırakırsanız arabanızı biftek ve kol saatleriyle doldururum.
Boys, if you let her go, I can fill the trunk of your car with porterhouse steaks and Mexican Rolexes.
Hayatını 5 dolarlık bağış için yalvararak ve bürokratlarla tartışarak geçirdiğinde sonra bana gelip'bunları bırakıp kırık kemikleri onarmalıyız ve kafadaki ölümcül illeti yok etmeliyiz'diyebilirsin.
When you have spent your life arguing with bureaucrats and begging on your knees for the last five dollars of the grant, then you can tell me that we should go back and just fix broken bones and... and... and tap the fatally ill on the head.
Kızınızın dün sabah serbest bırakıldıktan sonra nereye gitmiş olabileceği hakkında bir fikriniz var mı?
Do you have any idea where your daughter may have gone after her release yesterday morning?
Kızımı rahat bırakın.
Let my daughter go.
Beni ve kızımı yalnız bırak.
Leave me and my daughter alone.
Hayır bırak kızı, oldukça huzurlu.
No, leave her, she's peaceful.
- Rahat bırak kızı dostum.
Leave her alone, man.
T3'ün, belki de T2'nin üzerinden başlar aorta doğru olan kısmı kontrol altına alırız. Sonra da geniş damarları serbest bırakırız.
Okay, we get up above T-3, maybe T-2, we get control of the aorta proximally, and then dissect the large vessels free.
Kız arkadaş erkek arkadaş saçmalığını bırak.
Stop this nonsense of girlfriend-boyfriend...
Ön kapıyı açık bırakırız.
We'll just leave the front door open.
Kısa bir not bırakırsanız da iyi olur.
Short notice is fine, too.
Her gün küçük kızımı kreşe bırakıyorum ve buraya geliyorum ve işimi seviyorum, gerçekten seviyorum ama bu...
I put my little girl in day care to come work for you, and I like my job, I really do, but this is...
Bunun çok açık olması gerekirdi, çünkü benden gelen bir hediye iyi bir iş çıkardığınız izlenimi bırakır.
That should have been obvious, since a gift from me would suggest that you were producing good work.
Git, yoksa sen ve kız kardeşin köpeklere bırakılacaksınız.
Or both you and your sister will be left to the dogs.
Beni rahatsız etmeyi bırak artık!
Stop annoying me!
Ahh, bırak da kız köpekciği sevsin.
Oh, let the little girl pet the doggie.
Hasta kızını yalnız bırakıp eğlenmeye gitmek rezil bir durum.
It's shitty to leave her sick girl alone and go out to have fun.
Erkek kız ile konuşmayı bırakıyor.
He stops talking to her.
Çoğu zaman kızı büyük bir evde yalnız bırakıyor.
Often leaves her alone in a big house.
Beni rahatsız etmeyi bırak artık.
You gotta stop harassing me.
Herkesi gaza getiren, coşturan kız olmaktan uzaklaşıyorsun ve bu, seni arkada bırakıyor. Beni coşturamadın meselâ.
You just sort of wrote it off as opposed to being the girl that everybody would root for.
Bitmesi mümkün olmayan bir masalda güzel kıvrımlarıyla yalnız bırakılmalı.
The tale that has no possible end.. .. should be left alone with a beautiful twist.
Tatile ihtiyacı varsa kızı biraz rahat bırak.
If she needs the time off, just give her her space.
Usluysanız kırmızı elbiseli şişman bir adam evinize gelip hediyeler bırakır.
If you're good, a red-suited fat man will break into your house and leave you presents.
Bırak onu kızım.
Let go of him, girl.
Kanı yere bırak Rebekah, uslu bir kız ol.
Put the blood down, Rebekah, there's a good girl.
Kızımı bu işin dışında bırak sadece.
Just leave my daughter out of this.
Evet, bunun o kız olup olmadığını bilmiyoruz. O yüzden lütfen bu konuda konuşmayı bırakıp ameliyata bakalım.
And-and yeah, we don't know if this is her, so please let's just stop talking about it and operate.
KıIıcı elde edersen, beni yalnız bırakırsın.
If you get the Sword, you'll be gone.
Kızın hakkındaki gerçekleri bırak. Kızın hakkında ne hissettin?
Aside from the facts, what did you feel?
Cidden 26. yüzyılda, yaşamlarımız için savaşıyor olsaydık... -... seni orta yerde bırakıp topuklardım.
If we were really in the 26th Century fighting for our lives, I would abandon your ass.
Üstelik o kız beni bile aşar. Ve yani ben, sakal bırakıp bir şeyler bile alabiliyorum.
She's even out of my league, and I can grow facial hair and buy stuff.
"Kızı rahat bırak yoka benimle uğraşmak zorunda kalırsın sörf mağazası sahibi."
"leave girl alone or you deal with me, surf shop owner."
Sadece kısa bir süre beni yalnız bırakın.
Only for a moment.
Başına dert almayı bırak da unut o kızı.
Forget that girl stopped taking no trouble.
O, Nikolai'nin kızı. Bırak da konuşsun.
She's Nikolai's daughter.
Amerika kıyılarında yaşayan kayıt dışı işçilerin maliyetli olduğunu anlıyorum ve bu bir şeyler yapmamız gereken bir sorun ama ailelerini bırakıp buraya gurbete gelen insanlar Amerikalılar için gurur duyulacak bir şey değil mi?
I understand that having undocumented workers living in the US costs money and it's a problem we have to do something about, but shouldn't it be a point of pride for Americans that others are willing to uproot their families just to come here?
Joseph, Tanrı aşkına, bırak kızı gitsin.
Joseph, for God's sake, let her go.
Tanıştığımız gün, bir yakınımı kaybettiğim için cerrah olmayı bırakıp, bağımlılık uzmanı olduğumu çıkarsamıştın ama gerçek şu ki...
The day we met, you deduce that I had give up being a surgeon... to become a companion because I had lost someone close to me. - But the truth is...
Paçayı kurtarmak daha az risklidir, ama arkanızda bir ölü bırakırsınız. Bazen dişlerinizi sıkıp şansınızı denemelisiniz.
Bailing out is less risky... but when it means leaving someone behind to die... sometimes you just have to grit your teeth and roll the dice.
Warlow, kızı rahat bırak!
Warlow, leave the girl alone!
"Kızı rahat bırak!" ve bana ışın yolladı.
"Leave the girl alone." And then she zapped me.
Neyi rahat bırak kızım.
Why should I leave you alone?
Will her zaman der ki, eğer yapabiliyorsanız, ekmek kırıkları bırakın.
Will always say, if you can, you leave a bread crumb.
! - Kız senin için evini bırakıp geldi!
- She gave up her apartment for you!
Şu anda çok meşgulüz ama telefon numaranızı bırakırsanız en kısa zamanda sizi ararız.
You know, we're backlogged, but you can leave a number, and I'll call you as soon as we get to him.
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68