Onu bırakın перевод на английский
4,011 параллельный перевод
Onu bırakın. Paranızı geri vereceğim.
Let him go I'll give you your money back.
Onu bırakın.
Let him up.
İlk önce onu bırakın.
Please let her go first.
Size onu bırakın dedim!
I said, drop him!
Bırakın onu.
Let him go.
Şimdi gösteriyi bırakıp onu serbest bırakın.
Now we're releasing it to the press also.
Onu bana bırakın.
Leave it to me.
Onu bırak ve kasalarını al.
Release him and take your crates.
Mariam'i yatakta bırakın, yerleşimciler onu düzsün.
Leave the bed, Mariam. The settlers fucked in it.
- Onu rahat bırakın!
Leave her alone!
- Onu rahat bırakır mısın?
Ah, would you leave him alone?
Bırak onu, kıpırdama! Silahını at ve kızı serbest bırak.
Drop the gun and let her go.
- Bırak onu. - Silahını yere at yoksa kız ölür.
Drop your weapon now or she dies.
Roya'yı kaldırmayı unutun, onu oyunda bırakın.
Leave Roya in play. Cancel the lift.
Efendim, bırakın onu parçalasınlar.
My lord, let them tear him apart.
Bırak onu. Bana bak, ona ihtiyacın yok.
You don't need that Look at me, you don't need that
Tom, onu nasıl kendisini koruması için ek başına bırakırsın?
How could you have left her to fend for herself?
Onu kendiniz serbest bırakın.
Let him out yourself, then.
# Onu bırakırdınız #
♪ you'll just let her go ♪
- Onu rahat bırakın!
- Leave him alone!
Onu bırakırsınız sandım.
I thought you were letting him go.
- Onu rahat bırakın.
Leave him alone!
Kenneth'e nasıl bir kanca attın bilmiyorum ama onu bunların dışında bırak.
Look, I don't know what your angle is with Kenneth, but you leave him out of this.
Onu arayıp mükemmel olduğumu söyleme, bana numarasını da verme sadece telefonunu masanın üstünde bırak ve gidip bir şeyler atıştır.
Don't make a call saying how great I am, don't give me her number, just leave your phone on the table and go grab a snack.
Denise'i bana bırakın, ben onu yatırırım.
Leave Denise to me. I'll settle her down again.
Onu istiyorsa bırak alsın işte.
If she wants him, let her have him!
Tüm bu olanlar yüzünden ve bu dava onları taze tuttuğu için belki de en ufak bir şey, onu geceleri hangi odada yatarsa yatsın orada olmadığın gerçeğinden kaçamadığı için uyuyamayacağı o evde bir başına bırakıp karavanına kaçmana neden olur diye korkuyordur.
And with everything that's happened and this lawsuit keeping it all alive, maybe she just... worried that the slightest little thing is gonna make you run off to that trailer and leave her alone in the house you gave her, not sleeping at night because whichever room she lays down in, she just can't get away from the fact that you're just not there.
Pekâlâ, hemen bırakın onu.
All right, let him go.
Bırakın onu, Dario!
Le him go, Dario!
Bırak polisler alsın onu ve hapiste gebersin
Let the cops get him and die in jail.
Onu yaşayan en seksi erkek olarak düşünmeyi bırakıp sadece arkadaşın James olarak görmelisin.
Look, you need to stop thinking of him as Sexiest Man Alive... ( Sighs ) and just start thinking of him as your friend James.
Bırakın onu!
Let him go!
Ancak eğer onu yalnız bırakırsak gün bitimine kalmadan kendi canını almış olacaktır.
But if we leave her alone, she'll take her own life before the day is out.
Yoon hışımla kalktı ve Tae San'ın kolunu kaptı. "Bırak onu" dedi.
Yoon got up and got a hold of his arm. "Let her go."
Ama pilot konusuna gelince onu içinizden biri gibi düşünmeyi bırakıp onlardan biri gibi düşünmeye başlamalısınız.
But as far as the pilot is concerned, you need to stop thinking of him as one of you and start thinking of him as one of them.
O yüzden sen de onu serbest bırakıp acı çekişimin keyfini sürebilmek için burada kaldın öyle mi?
So you freed her and stuck around for the petty satisfaction of seeing me suffer?
- Bırak bu olayını. - Ya da onu ez ve ikinizin de haksız olduğunu göster.
Or crush him and prove you both wrong.
- Bırakın onu, hemen.
Cut him down.
- Bırakın onu dedim!
Cut him down!
Onu rahat bırakın! Ne yapıyorsunuz ona?
What are you doing to him?
Onu bırakın!
Get off her!
Onu yalnız bırakın! - Bizi durdurmaya çalışma.
Don't try and stop us.
Bu yüzden, onu hemen serbest bırakın.
Therefore, release her immediately.
Onu derhal bırakın!
Put that down!
Bırakın onu!
Get off him!
Bırakın onu.
Leave him!
Eğer söz konusu sizin çocuğunuz olsaydı onu yine de Tanrının takdirine mi bırakırdınız?
If this were your child, would you leave it to the will of God?
Bırakın soluklansın! Onu düşünün.
Give him some air for goodness sake!
Bırakın onu!
Drop him!
Silahlarınızı bırakın bakalım. Yoksa onu bölüveririz.
Lay down your arms, or we'll rip his off.
Onu yalnız bırakın!
You leave her alone!
bırakın 390
bırakın beni 769
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırakın geçeyim 78
bırakın gitsin 138
bırakın onları 26
bırakın geçsin 44
bırakın onu 283
bırakın geçelim 23
bırakın beni 769
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırakın geçeyim 78
bırakın gitsin 138
bırakın onları 26
bırakın geçsin 44
bırakın onu 283
bırakın geçelim 23
bırakın geçsinler 21
bırakın bizi 19
bırakın artık 17
bırakın gideyim 187
bırakın konuşsun 19
bırakın çıkayım 20
bırakın gireyim 19
onu bul 30
onu buldular 16
onu bana ver 330
bırakın bizi 19
bırakın artık 17
bırakın gideyim 187
bırakın konuşsun 19
bırakın çıkayım 20
bırakın gireyim 19
onu bul 30
onu buldular 16
onu bana ver 330
onu buraya getir 82
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu buldum 214
onu bilmiyorum 36
onu biliyorum 95
onu buldun mu 57
onu ben yaptım 23
onu bana geri ver 25
onu bana verin 33
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu buldum 214
onu bilmiyorum 36
onu biliyorum 95
onu buldun mu 57
onu ben yaptım 23
onu bana geri ver 25
onu bana verin 33