Sahtekâr перевод на английский
964 параллельный перевод
Sahtekârın teki.
Oh, he's a faker.
Paul sahtekâr olduğunu söylüyor ama değil.
Paul calls him a faker, but he isn't.
İğrenç yaşlı sahtekâr.
Wretched old crook!
Dinle Estelle, o Batala gördüğüm en sahtekâr adam.
Listen, Estelle, that Batala is the biggest crook I've ever met
Bana sahtekâr mı diyorsun?
You call me a cheat?
Adolp, seni yaşlı sahtekâr.
Adolph, you're an old fraud.
Uzun zamandır sahtekâr oyunlarını yakalamak için bekliyordum.Sen evine git!
I been waitin'a long time to catch up with that tin horn. Now go on home.
- Eyaletin en büyük sahtekârı.
He's the biggest crook in the state.
Çeki yolumdan adi sahtekâr.
Get out of my way, you cheap crook.
"Seni yaşlı sahtekâr."
"You old crook"...
Sahtekârın gönderme cüretini göstereceğine eminim.
I bet that crook will have the nerve to send it!
- Sahtekâr. Senmişsin.
- Oh, it's you, faker.
Sahtekâr.
Faker.
Bu adam bir sahtekâr!
That man's an impostor.
Sahtekârın biri.
He's just a faker.
O iki sahtekâr kefaletle çıktı!
Those two crooks got out of jail.
Sahtekâr, üçkağıtçı ve bir çeteci.
A crook and a cheat and a gangster.
- Hâlâ sahtekâr mı sanıyorsunuz beni?
- You despise me, no? - Nobody does.
Bu genç adam bir sahtekâr da olabilir yahut da düzenbaz.
Fella might be a counterfeiter or confidence man or...
Ne sahtekârım, ne de düzenbaz.
I'm not a cheat, nor a swindler.
O adam için sahtekâr demiştim sana.
I pegged that guy as a phony.
SAHTEKÂR
THE SWINDLE
Ne sahtekâr adamsın!
What a crook you are!
Menga senfonisi - Sahtekâr senfonisi.
The "Menga" symphony - the Swindler's symphony.
Sen ne sahtekâr bir adamsın!
What a crook you are!
Sahtekâr!
Crook!
Seni sahtekâr.
You fake.
Adam gibi bir kalıptan yoksun kalmışım, sahtekâr doğanın marifetiyle güzellikten nasip almamışım. Yamuk yumuk, noksan, günüm gelmeden, hazır olmadan yollanmışım bu canlılar dünyasına. Öyle sarsak, öyle çarpık yaratılmışım ki topalladıkça köpekler havlıyor arkamdan.
I, that am curtailed of this fair proportion... cheated of feature by dissembling nature... deformed, unfinished... sent before my time into this breathing world scarce half made up... and that so lamely and unfashionable... that dogs bark at me as I halt by them.
Sahtekâr olan o.
He's the imposter.
Neysen onu dedim ; lâf ebesi, yalancı ve sahtekâr.
I called you what you are, a big mouth, liar, and a fake.
Sahtekâr olduğumu nereden biliyorsun?
How do you know I'm a fake?
- Sahtekâr olduğunu biliyorum!
- And I know you're a fake!
- O sahtekâr evlenmez.
- Not that faker.
Yalancıyım, sahtekârım ve üç kağıtçıyım.
I'm a liar and a con man and a fake.
- Bırakalım da halk ne kadar sahtekâr olduğunu görsün.
- Let the public see what a fraud he really is.
Dinle sahtekâr, bu sözlerle...
- Listen, you bull artist, if you think... - Let him alone, Al.
Kız kardeşini böyle mi kolluyorsun seni sahtekâr?
You're defending your sister, ya phoney?
Tabi ki.Aynı yaşlı sahtekâr.
Sure. Same old phoney.
Güle güle, Clara. Seni yaşlı sahtekâr seni.
Good-bye, Clara.
Ben onun her zaman can sıkıcı bir yaşlı ve uslanmaz bir sahtekâr olduğunu düşünmüşümdür.
Well, my views on Maj. Pollock have always been that he's a crashing old bore, and a wicked old fraud.
Ben bir sahtekâr mıyım?
Am I an impostor?
Sahtekâr.
A phoney.
Ama diğer taraftan haklısın çünkü o gerçek bir sahtekâr.
But on the other hand, you're right, because she's a real phoney.
Bana onun bir sahtekâr olmadığını söyleme.
I mean, don't tell me that she isn't a phoney. You know what I mean?
O bir sahtekâr.
She's a phoney.
Ama gerçek bir sahtekâr.
But she's a real phoney.
Gerçek şu ki ben bir sahtekârım.
The truth is i am a fraud. I haven't any money.
Seni adi sahtekâr!
Why, you stinkin'crook!
Adi sahtekâr.
Dirty crook.
- Seni sahtekâr!
- You rogues!
- Seni sahtekâr!
- Jean-Baptiste. - You old crook!