Sey перевод на английский
1,043,511 параллельный перевод
Son zamanlarda aramız iyi ama kızımızın yarışını izlemeye gittiğimiz gün üzücü bir şey yaşadık.
Um... you know, we've been getting along lately, and, um... we had a incident the other day... that was upsetting, at our daughter Casey's track meet.
Eğer bir şey bile farklı gelişseydi belki bunların hiçbiri olmazdı.
[Zach] If one thing had gone differently somewhere along the line... maybe none of this would have happened.
Bir şey değil.
You're welcome.
Ama ben bir şey yapmadım.
But I didn't do anything.
Hiçbir şey yapmadığına emin misin?
You sure you didn't do anything?
Her şey yolunda mı?
Is everything okay?
Evet, her şey yolunda.
Yeah, everything's fine.
Evet, bir şey icat ettim. Ama olmaz, size ne olduğunu söylemeyeceğim.
Yes, I invented something, and no, I will not tell you what it is.
Vergiler hakkında bir şey biliyor musun?
Do you know anything about taxes?
Beklettiğim için özür diler, ama sıvı diyeti yapıyorum ve her şey girdiği gibi geri çıkıyor.
Sorry to keep you, but I'm on a liquid diet and everything's coming out basically how it went in.
Bir şey olmaz, tekrar zil çalana kadar 10 dakikam var.
That's okay, I've got ten minutes till the bell rings again.
O yarım bir şey.
He's half everything else.
Senden, sana gösterdiğim saygıyı, dürüstlüğü ve güvenden çok fazla bir şey istemedim.
I don't ask much of you, only what I give in return... Honesty, respect, and most importantly, trust.
- Sana bir şey söyleyebilir miyim?
- Can I tell you something?
Ve herkes için küçük bir şey... Karaoke!
I swear to God, if you do this,
Jackie, buraya gelebilir misin lütfen? Bir şey mi istedin?
I know an office doesn't really mean anything, but to me it's a symbol of how hard I've worked to get here.
Neden bu insanlar için bu kadar şey yapıyorsun? - Aynı çocuk gibiler. - Hayır, o kadar kötü değiller.
Or she can't stop thinking about me, either, and she's trying to find me.
Adı "Dr.Psycho" olan birinin böyle bir şey yapabileceği kimin aklına gelirdi.
That's not what I me... Okay. [camera shutter clicks]
- Hayır ve birisi başka bir şey sormadan ofiste sıkışıp kaldık sınırlarımız bildiğimiz gibi.
Ha! Ha! Oh, snap!
Peki bak, bilmen gerekiyorsa hiç bir şey senin için yeterince iyi olmuyor.
So you guys give him this every month just to stroke his ego?
Çünkü ihtiyacımız olan her şey var.
Hey, Emily, could you run and get me eight hours worth of parking stickers'cause I could do this all day!
Büyütecek bir şey değil.
♪ Someone should probably stop her now ♪
Çünkü hiç kendi başına bir şey yaptığını görmedim.
Hey, does this look straight to you?
Hiçbir şey yok.
Was that even you, Dr. Dre?
Oh, bir dakika. Bir şey görüyorum. Merhaba, Emily.
[somber music]
Ama sonra komik bir şey oldu.
You're lucky you're cute.
Yani gerçekten bir şey hatırlamıyorsun?
They must've really cared about you. You know, you haven't lost at everything.
Siktir. Bir şey yok.
Aw, crap.
Sana bir şey sormak istiyorum...
I was actually just gonna ask you if...
Şey soracaktım... Belki biz...
I was gonna ask you if maybe you wanted...
Şey...
Well, I...
- Yok bir şey.
Nothing.
Paylaşacağın bir şey var mı?
Do you have anything you'd like to share?
Bilirsiniz işte, olanlar kafamı karıştırdı çünkü her şey iyiye gidiyordu ve bir terapiste de başlamıştı.
You know, the whole thing really threw me off because we'd been getting along well. And he's been seeing a therapist lately.
Kötü bir şey demek istemedi, Kathy.
He didn't mean that in a negative way, Kathy.
Ekleyeceğin başka bir şey var mı?
Doug, would you like to add anything else?
Bir şey itiraf edeceğim.
I have a confession to make.
Bilmeni istediğim bir şey var. Bu bir kural ihlali sayılmaz sonuçta. Sam'e kız arkadaş konusunda çok yardımcı oldun.
I just wanted you to know, and I don't think I'm breaking any rules here... you've been really helpful to Sam with dating stuff.
Bugün okulda tuhaf bir şey oldu.
Something weird happened at school today.
Başka bir şey mi içiyorsun?
No. "? You been smoking something else?
- Her şey yolunda mı?
Is everything okay?
Şey, hemen başlamamı istiyorlar.
No, they want me to start right away.
Pardon ben, şey...
I'm sorry, but, um...
Efsane bir şey yaptı ve siz görmediniz bile.
She did something cool, and you guys didn't even see it.
Seninle ilgili çok şey var, değil mi tatlım?
Yeah. You got a lot of things going on, don't you, sweetie?
Yani aramızdaki şey bitti!
So we're done.
Bunu dürüst bir şekilde yapmak istedik ve insanlara yardımcı olabilecek bir şey yapmak istiyorduk çünkü intihar asla bir seçenek olmamalı.
We wanted to do it in a way where it was honest, and we wanted to make something that can hopefully help people, because suicide should never, ever be an option.
Ama insanın eline konusu olan bir şey geçince işi ciddiye alıyor. Ve tartışmanın başlayıp devam edebilmesini umuyorsun.
But you get a piece of material like this that's about something, you know, you take that seriously, and- - and you really hope the discussion begins and will continue.
Bu kesinlikle bu nesle özgü bir şey çünkü bütün ortaokul ve lise boyunca, eve geldiğimizde, tek yaptığımız, Myspace, Facebook, Twitter ve Instagram'a girmek.
[Boe] It's definitely a generational thing because my whole middle and high school, when we got home, all we would do is hop on, either it was Myspace, Facebook, Twitter, and Instagram.
Bir şey çevrim içi olduğunda orada kalıyor ve bir fotoğraf milyonlarca farklı şey söyleyebilir.
Once something is online, it's just there, and a picture can say a million different things.
Ve o bütün oğlanlar için bir insan olmaktan çıkıp bir şey hâline geldi.
And she stopped being a human being to all those guys, and became a thing.