Sıra senin перевод на английский
341 параллельный перевод
Şimdi sıra senin.
And now it's your turn.
Sıra senin.
It's your turn.
Sıra senin, Dumbo.
You're on, Dumbo.
Hayır, sıra senin.
No, you're next.
Sıra senin.
You're on.
Bir dahaki sefer sıra senin.
It'll be your turn next!
Şimdi sıra senin.
Now it's your turn.
Kasabanda bir şamata yapıyorsun Albert, onun için ilk sıra senin doğal hakkın.
As this is meant to blow away the town, it's your native right to do so.
Sıra senin.
You're next.
Sıra senin, genç adam.
Your move, young man.
- Sıra senin, hayatım.
He's all yours, honey.
Şimdi sıra senin!
Now come on!
Şimdi sıra senin
Now it's your turn
Sıra senin.
It's your turn, sorry.
- Tamam. Şimdi, sıra senin.
Your turn.
Bugün sıra senin.
Today it's your turn.
Lucius, sıra senin.
Lucius, your turn.
Hurbagnac, sıra senin.
Hurbagnac, your turn.
Brouillard, sıra senin.
Brouillard, your turn.
- Zeke, sıra senin.
- Zeke, it's your turn.
O sıra senin gibi bir gelini olacağını bilmiyordu.
At the time he didn't know he'd have a daughter in law like you.
Sıra senin.
Go for it.
- Sıra senin Beba!
- It's your turn!
Pekala, sıra senin, ahbap.
All right, it's your turn, dude.
Hawkins, sıra senin.
Hawkins, you're up.
Sıra senin.
Your deal.
# Şimdi sıra senin
♪ Now's your moment
O zaman ya senin yerin ya da parkta bir sıra.
Then I guess it's your place or a park bench.
Senin genç bayanların, yeni bir sınıra öncülük etme şerefine sahip olduğu için gurur duymalısın.
You should be proud that your young ladies have the privilege of pioneering a new frontier.
Bunun yanı sıra, senin yetiştirdiğin adamlardan biri olduğu da hesaba... katılırsa, 600 yen gayet adil bir para.
After all, and a graduate of one of your universities. I think 600 yen is a fair price.
Senin cengâver baban bize gelip babamın ölüm haberini * çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra anlatırken dinleyenlerin de yanaklarından yağmurla ıslanan ağaçlar gibi yaş iniyordu.
When thy warlike father, like a child... told the sad story of my father's death... and 20 times made pause to sob and weep... that all the standers-by had wet their cheeks... like trees bedashed with rain -
Senin yaşına gelmiş bir adamın... ara sıra iyi uyuması lazım. Bilirsin ya.
A man your age got to... sleep - - once in a while.
Senin sıra numaran 22.
Your lineup number is 22.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
Ben kaçırınca sıra senin.
When I miss, you can shoot.
Bu şantajı sakince kabul etmemiz senin için görünüşte çok sıra dışı gelebilir.
Our apparently calm acceptance of this blackmail must seem very extraordinary to you.
Senin üzerindeki deney başarılı olursa sıra bana gelecek.
If your experiment is successful... oh, then it'll be my turn.
Sıra bana geldiğinde sonsuza dek senin yanında uzanacağım.
I shall come and lie by you for good.
Ben senin için bir şey yaptım, şimdi sıra sende.
I did something for you, you do something for me.
Sıra nasıl olsa sana da gelecek. O zaman, senin için de nakışlar yaparız.
Soon you will be in Biria's place, and we will sew for you.
Pekala, önce senin defterini düreceğim sonra sıra Hocana gelecek.
Right, I'll let you taste the power of Karate And then fix your teacher
Ara sıra birbirimize mektup yazacağız ama senin iyiliğin için vedalaşmalıyız.
"We'II write each other sometimes. " But for your sake, we must say farewell.
Kızlar senin için yapmışlar, sana sıra dışı bir şey sunmak istemişler.
The girls down at the place just made it up just to have something unusual for you.
Ve insanlar senin kendini sıra dışı konulardan bahsetmeye mecburmuşsun gibi hissettiğini söylüyor.
And people say you feel a certain obligation to speak out on subjects that would not normally...
Bu kraliyet ziyaretinde Kralın güvenliği için senin resmi soumluluğunun yanısıra benim de birinci katip olarak sorumluluğum, güvenliği için kişisel sorumluluğum, olduğunu söylüyordum.
I was saying, that along with your official responsibility for the King's safety on this royal visit, I, too, as First Secretary have a responsibility, a personal responsibility for his safety.
Sıra dışı biri de değilim ama senin sevginle ve koruyuculuğunla daha iyi olacağıma inanıyorum.
I know I am not unusual. But under your love and protection... I believed I would become... better.
Senin güzel zaman geçirmenin yanı sıra partiye de yardım ettiğini görmekten memnun oldum.
I'm glad to see you're not only having a good time but you're also helping out with the party.
Bunun yanı sıra, senin binbaşı, bana kesinlikle daha yakışıklı ve eşit rütbeli bir subay bulacağına söz verdi.
Besides, your major has promised to find me a brother officer of equal rank, and infinitely better looking.
Senin evliliğine sıra geldiğinde kocaya kaç.
Hmm. When it comes your turn to get married, do me a favor.
Senin gibi insanlar benden sıkça vicdanımı sorgulamamı ister ve ben de ara sıra sorgularım.
I'm often asked by people like you to examine my conscience and I do examine it.
Senin için. Yüzünde ışığı yansıttığı sıra dışı güzelliğin şerefine.
Here's to you... and to the extraordinary way your face catches the light.
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
seninleyim 95
senin derdin ne 338
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle evleneceğim 47
senin mi 196
senin adına çok sevindim 42
seninle mi 82
seninleyim 95
senin derdin ne 338
seninle gurur duyuyorum 314
seninim 46
senin neyin var 538
seninle evleneceğim 47
senin mi 196
senin adına çok sevindim 42
seninle mi 82