Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ Y ] / Yalnızdım

Yalnızdım перевод на английский

1,034 параллельный перевод
Yalnızdım, Fred.
Lonely, Fred.
Yokluğunda çok yalnızdım, Frankie.
I've been so lonely Frankie, without you.
Çünkü yalnızdım.
Because I was alone.
Bir otel odasında yalnızdım.
I was in the hotel room alone.
Sen gelmeden önce o kadar yalnızdım ki burada.
If you only knew how lonely I was before you came here.
Ben tam burada idim, bütün gün odamda yalnızdım.
I was right here, alone in my room all day.
Yalnızdım.
I was alone.
Öyle yalnızdım ki, Joe.
I've been so lonely, Joe.
Bu kış her zamankinden çok daha yalnızdım.
I was more lonely this winter than I've ever been before.
Öyle yalnızdım ki.
I've been so lonely.
Yalnızdım, Tina.
I was lonely, Tina.
Yalnızdım.
GO ON.
Yalnızdım ama etrafta bir sürü insan vardı, onlar görmüş olmalı.
I was alone, but there were lot of people around, they must have seen it.
- Otelde yalnızdım.
- I was in my hotel room, alone.
- Yalnızdım.
- I was.
O gün yalnızdım.
I was alone that day.
Çok yalnızdım, ayakta duramıyordum.
I was so lonely, I couldn't stand it.
Ben de çok yalnızdım Lucila.
I too have been lonely, Lucilla.
Hayatım bomboştu ve o kadar yalnızdım ki.
My life was so terribly lonely and empty.
Ailemin bir araba kazasında ölmesinden hemen sonraydı ve çok yalnızdım.
That was soon after my parents were killed in an automobile accident..... and I was very alone.
- Yalnızdım!
- I was alone!
Yalnızdım.
I was lonely.
Tüm hayatım boyunca yalnızdım.
I've been alone all my life.
Ve şey, yalnızdım. Yanımdaydı ama aynada ondan eser yoktu.
And, well, I was alone... yet he was by my side, but nothing from him.
Yalnızdım, sevgilim.
I felt lonesome, darling.
Mağaradaki bir münzevi gibi evde yalnızdım.
I stayed home alone like a hermit in a cave.
Hayır, yalnızdım.
No, I was alone.
Çok yalnızdım, bir insan sesi duymak istedim.
I was getting lonesome for the sound of a human voice.
Yalnızdım.
I lived alone.
Tamamen yalnızdım.
I was quite alone.
Çok küçüktüm ve yalnızdım.
I was very young and all alone.
Çok yalnızdım.
So alone.
Çok yalnızdım.
I was really lonely.
Ben tamamen yalnızdım.
I was quite alone.
- Yalnızdım.
- I was alone.
"Tatiana, ben yalnızım, 40 yaşındayım ve her zaman yalnızdım."
"Tatiana, I am lonely, I`m 40 years old and I`ve always been lonely."
Evet, yalnızdım.
Yes, I was alone.
Çünkü son zamanlarda çok gergin ve yalnızdım.
It was because... I've been so nervous recently, and... so lonely.
Yeterince uzun bir zaman yalnızdım.
I've been alone long enough.
O namuslu biri ve ben de yalnızdım.
He's a decent man and I was lonely.
Bir akşam, üç kızla birlikte okuma odasında yalnızdım.
One evening, I was alone in the reading room with three girls.
Ben, hım... yalnızdım.
I was lonely.
Tavuskuşu Kaşanesinde hep yalnızdım
There's not a soul in Peacock mansion
Ulu tanrının huzurunda yemin ederim, bu mahkemeye sunacağım kanıtlar yalansızdır, yalnızca doğruyu söyleyeceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun.
I swear by almighty God that the evidence I give to this court shall be the truth, the whole truth and nothing but the truth, so help me God.
Sensiz çok yalnızdım.
So lonely. Lonely.
Yalnızdım.
I got lonely.
Öyle kederli ve yalnızızdır ki, sabah yüzünü görmeye katlanamadığımız adam gece, ışıkları karartıp bizi karanlığa gömdüklerinde evet, o aynı adam, bizim en değerli, en yakın dostumuz olur.
We're so low-down lonely, the fella we couldn't stand the sight of this morning tonight, when they get ready to douse the lights and plunge us into darkness why, that same fella seems like our nearest, dearest buddy.
Savaş sırasında Brian'la ben burada yalnızdık. Ama hep Mark'ı bekliyorduk. Bu da günleri doldurmaya yardım ediyordu.
During the war, Brian and I were here alone... but we were always expecting Mark, and that helped to fill in the days.
O gece bu çocuğun başının belada olduğunun farkına vardım, belki yalnızdı.
I found out tonight that this boy's in trouble, maybe alone.
- Hayır, sanırım yalnızdı.
- No, I think he was alone.
Bunu kabul etmek zorundaydım ama burası çok yalnızdı.
I've had to face that, but it has been lonely here.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]