Yasam перевод на английский
37,438 параллельный перевод
Kedilerini de, sandalyesini de alip onu bir destekli yasam merkezine yerlestirebilirsin.
Well, you can take her cats and her chair and put her in assisted living.
Özellikle rap veya hip-hop camiasının, seçtiğin yaşam şekline karşı hoşgörüsüz olduklarını söyleyebilir misin?
Would you say that, uh, the... the rap game or the hip-hop community is especially intolerant of the lifestyle you chose?
- Ama Harrison rap camiasının, trans bireylere ve homoseksüellere karşı tavrı senin yaşam tarzını kabul edilemez kılan daha büyük siyahi toplum sorunlarının göstergesi değil mi?
- But... but Harrison, don't you think that the rap community and its treatment of transpeople and homosexuals is indicative of a larger problem in the black community, one that makes your lifestyle unacceptable?
Yani, korkunun değil, cesaret ve yaşamın bu kutlamasında bana katılın.
So, join me in this celebration of courage and life, not fear.
Cesaret ve yaşamın kutlamasında ona katılman için mi?
Join him in this celebration of courage and life?
Yaşamımızı istiyoruz.
We're meant to live. You...
Ve söz konusu işlemde, Bayan Evans yaşamını yitirdi.
And in the process thereof, Mrs Evans lost her life.
" Herbirimizin kendi yaşamı
" But each of us in our own lives,
Yani, bu yaşam hiç sana göre değil.
I mean, you can't like any of this.
Müşterek yaşamın bir parçası.
It's part of the communal...
Yaşamıma devam etmek istiyorum.
I want to move on.
Kızın nişanlısı onu ele verecek kadar yaşamış.
The girl's fiancé lived long enough to ID.
Yaşamın kutsallığını umursamaz bu ya da başkasının çekeceği acıyı.
That doesn't care about the sanctity of life or the pain about who else is gonna suffer.
Yaşam ortamlarındaki sulak alanlarda eşi benzeri görülmemiş azalmadan dolayı ak turnaların soyu tükendi.
The Siberian crane has died out following an unprecedented reduction in its wetland habitat.
Yaşayacağını yaşamış.
He's had his life.
Zengin ve ünlülerin yaşam tarzları.
Lifestyles of the rich and famous.
Bize yaşam kanıtı vermediniz.
You haven't given us proof of life.
Kumandan, evde kimse yok. Yaşam belirtisi yok.
_
Partinin yaşam kaynağı!
The life of this party!
Yaşam desteğinde.
Life support.
Bazen tarot kartları kullanırım. Kartların sırasının geleceğiniz, manevi yaşamınız hakkında bir şeyi ortaya çıkardığına dürüstçe inandığımdan değil.
I do use tarot cards from time to time, not because I honestly believe that the order in which you turn over the cards can reveal anything about your future or your spiritual life, because I do believe that they can be powerful symbols
İyi yemek, şarap, arkadaşlarla çevrili bol uzun yaşam.
Abundant life, long term, surrounded by good food and wine, good friends.
Bir köpeğin gözünü ben kör edip kalçasını parçalasaydım bu sebepten zor yürüyüp, korkunç yaşamımdan göçseydi bu beni psikopat yapardı, değil mi?
If I did that... If I blinded a dog and I shattered his hip so he could barely move, so he could barely move out of his own filth, that would make me a psychopath, right?
İş yaşamım ve özel hayatım arasında kesin bir çizgi var.
There's a clear line between my work and personal life.
Ailesiyle yaşam destek sistemini kapatmak hakkında konuşma zamanı geldi bence.
I think it's time to talk to her parents about taking her off life support.
Anne, artık burada yaşamıyorsun.
Mom, you don't live here anymore.
Ne yaşamışım?
What I've been through?
Geçmişte bir sürü sorun yaşamış olabilirsiniz. Enkaza dönmüş olabilir.
And maybe you have had your problems in the past, maybe she is a train wreck.
Ve ikinizin benimle bunu yaşamış olmanız beni çok duygulandırdı.
And I am super touched that you both went through that with me.
Gerçekten zor bir yıldı ve bana yaşam enerjisi veren tek şey "Roanoke Kabusum" du.
It's been a really hard year and My Roanoke Nightmare is the only thing that's kept me going.
Yaşam ve amaç ve ıvır zıvır hakkında bana söylediğin tüm o şeyler... Şaşırtmacaların bazen iyi olduğunu mu düşünüyorsun?
All that stuff you said to me about life and purpose and stuff... you think maybe surprises are good sometimes?
Yaşam tarzımdan, beş yıldır yaptığım en uzun sohbetti bu.
Way my life works, that's the most anybody's said to me in over five years.
Bence Dominique esinini... hem Bretonya'dan ve çocukluğundan... hem de şu anda California'daki yaşamından alıyor.
I think Dominique derives inspiration from a combination of memories of Brittany and childhood, and the present moment, here in California.
Oaxaca'da mutlu bir yaşam sürer, mezcal içer... güzel mole ve tortilla yerim.
in Oaxaca, having some mezcales, some good mole and eating tortillas.
Bu yaşam tarzı beni derinden etkiledi.
This way of living had a deep effect on me.
Fark ettim ki... kurallarla çevrili bir yaşam... çok kısıtlayıcı gelebiliyor.
I realized that living surrounded by rules can feel very restrictive.
Bunlar çok zor yaşam koşulları.
These are harsh living conditions.
Temelde ideal bir yaşam, ama tıpkı buralı insanlar gibi... o da yaşam mücadelesi veriyor.
Like the people of the Soča Valley, the trout have to fight to survive.
Hayatımın ne önemli çalışması mükemmel olması gerek çünkü yaşamış en harika kadına yapılacak bir anma konuşması içeriyor.
The culmination of my life's work that needs to be perfect because it's also a eulogy for one of the most amazing women that's ever lived.
Ama bunun yerine burada can verecek. Böylece ben yaşamıma devam edeceğim.
But instead, she will die here, so that I might live.
Bizimle yaşamıyor ki.
He doesn't live with us.
Bütün mesele tork, yaşam, hayatta kalma ve vahşi güç ile ilgili olacak.
It's gonna be all about torque, livability, survivability, and just brute strength.
Hillary de aynı sorunu yaşamıştı.
This is why Hillary struggles.
- Çünkü, buralarda yaşamıyor ve amcası olacak o şerefsiz Malamore ile bir bağlantısı da yok.
Because she doesn't live here and has no contact with her uncle. That shit Malamore!
Dünyadaki yaşamın sona erdi. Şimdiyse evrendeki varlığının bir sonraki evresindesin.
Your life on Earth has ended, and you are now in the next phase of your existence in the universe.
Doug 1970'lerde Kanada'da yaşamış kafası sürekli iyi bir gençti.
Well, Doug was a stoner kid who lived in Calgary during the 1970s.
Dünyadaki yaşamınız süresince eylemlerinize pozitif negatif değerler verildi. Evrene ne derece iyi veya kötü etkisi olduğuna bakılarak karar verildi.
- During your time on Earth, - _ every one of your actions had a positive or a negative value, depending on how much good or bad that action put into the universe.
Dünyadaki zamanınız sona erdiğinde tam isabetli ölçüm yapan sistemimizle yaşamınızın değerini hesaplıyoruz.
Anyway, when your time on Earth has ended, we calculate the total value of your life using our perfectly accurate measuring system.
Burada yaşamış olduğun her şeyi kendi bakış açınla tekrar izleyebilirsin.
You can review everything that happened in your life from your point of view.
Bence James, Molly ile kabullenmek istediğinden daha fazla şey yaşamış. - Yani hadi ama...
James had more to do with Molly than he wants to admit.
Sahneden geçip diplomamı aldığımda hayatımdaki en gurur verici anlardan birini yaşamıştım.
When I walked across that stage and I got my diploma, that was one of the proudest moments of my life.