Yaşamak için перевод на английский
4,311 параллельный перевод
Nick'in kendi hayatını yaşamak için bir şansa sahip olduğunu düşünüyor musun?
You think Nick ever had a chance of a life of his own?
Barbarella olarak giyiniyorum ve pardon ama bazılarımız yaşamak için çalışmak zorunda.
I'm dressed as Barbarella, and I'm sorry, but some of us actually need to work for a living.
Dilediğin an ölebilirsin ama yaşamak için çaba göstermen gerekir.
You can die anytime, but it takes effort to live on.
Ne kadar zor olursa olsun yaşamak için çaba göster!
No matter how hard it is, put in effort to continue living!
Düzgün, fiziksel, mental, entelektüel yaşamak için.
The right to live decent, physically, mentally, intellectually.
Gabriel yakalanıp kilit altına alınmadan önce, bir adamın kitabını okuyordu, James... bilmemne, yaşamak için kemik iliği nakline ihtiyacı olan bir adam işte.
So before Gabriel was hunted down and locked up, he was reading about this father of two, James... something, who needed a bone marrow transplant to live.
Hatta yaşamak için harika bir yer buldum.
I even found a great place to live. Oh.
Ama aynı zamanda biliyordum ki yaşamak için bir şeyler yapmalıydık.
But I also knew that if we were going to survive, we had to do something.
Sakin bir hayat yaşamak için buraya para veriyorum.
I pay to live a quiet life...
Ama yaşamak için buraya geliyor.
But he's coming to live here.
Peki Ahjussi, burası tek yaşamak için fazla ıssız değil mi?
But mister, isn't too lonely for you to live here alone?
Böyle yaşamak için mi hayatını riske ederek Kuzey'den kaçtın?
Did you escape North Korea risking your life... so you can live like this?
Böyle yaşamak için mi kaçtın?
Did you escape so you could live like this?
İyi yaşamak için hiçbir yardım almadığını söyledi.
Didn't want any help getting better.
- Billy, erdemli bir hayat yaşamak için asla geç değildir diyor.
See, Billy says it's never too late to live a righteous life.
Aslında bu insanların yaşamak için ne yaptıklarını bilmiyorum, o yüzden...
I don't actually know what people did for a living back then, so...
Kendinize bir bakın, bu evde yaşamak için dünyanın geri kalanı uğraşıyor.
Look at you, living in this place while the rest of humanity suffers!
Bu yüzden senin kadın olmana yardım ettim ama o imzayı bir suçluyla yaşamak için imzalamadım.
So I put up with you becoming a woman, but I never signed on for a life with a criminal.
Çünkü biliyor ki yaşamak için en az onlar kadar kötü olman lazım.
Cos he knows..... you have to be as bad as them above in order to survive.
İzlemeyi bu kadar seviyorsa tecavüzlerini tekrar yaşamak için kaydetmez miydi?
If he likes watching so much, wouldn't he just film the rapes so he could relive them?
Zaferi tamamıyla yaşamak için, tüm varlıklarını yok etmeliyiz.
To fully triumph, we must destroy all they represent.
Yaşamak için İspanyolca yalvar Jonah.
Beg for your life, Jonah, en español.
Max, yaşamak için ne yapıyorsun?
Max, what do you do for a living?
Beraber kiliseye gittiler ve bu bana ayrılıp kendi başıma yaşamak için zaman kazandırdı.
They went off to church and that gave me time to make the decision to strike off on my own...
Eğer defolup gitmezsen, yaşamak için yalvaracaksın.
You'll be begging for your life if you don't beat it.
Evet. Ama öyle yaşamak için ne fedakârlıklar gerektiğini de biliriz. Anlaşılan kocanız o kadar ileri gitmeye hazır değilmiş.
Yes, but we also know how much you have to give up to live that way, and it doesn't seem like your husband was ready to go that far.
Yaşamak için, yalan söylemek için ve sevmek için.
Yo, to living, lying, and loving.
- Yaşamak için.
- To living.
Yaşamak için bir sebep bulamaman çok yazık.
It's just a shame you can't find some reason to stay alive.
Yaşamak için de Crassus'a karşı savaşırım.
And would take arms against Crassus to continue doing so.
Yaşamak için zor bir yol.
Hard way to make a living.
Sadece bana söyle... yaşamak için zamanımız olacak mı?
Just tell me... are we gonna have the time of our lives?
- İsveç'te yaşamak için mi?
To go live in Sweden?
Yaşamak için inşa ettiler.
They were built up by the living.
Aynı kuşlar, hayvanlar gibi yaşamak için doğmuştum ben.
I was born to truly live! Just like the birds and the beasts.
İçinde bir tane soğan olursa yaşamak için ihtiyacın olan 1,80 dolarlık bahşişi unut.
If there's one onion on that salad, you can forget the $ 1.80 tip you need to live.
Yaşamak için 2 dakikan kaldı.
You have 2 minutes to live.
Hâlâ yaşamak için şansın var.
You can still live.
Böyle yaşamak için mi Kuzey'den kaçtın?
I'm sure you didn't escape the North to live like this.
Çünkü sen ve annen, güvenli bir yerde yaşamak için gidiyorsunuz.
Because you and your mom, you're gonna go and live someplace safe.
- Yaşamak için.
To live
- İnsanların Edward için söyledikleri korkunç şeylerle yaşamak gerçekten zor olmalı.
Must be really hard with all the horrible things people are saying about Edward.
Alak asla bizim yaşadığımız zorlukları yaşamak zorunda kalmayacak bunun için Tanrı'ya şükrediyorum.
We were strong because we had to be. Alak will never have to endure the same hardships we did, and I thank Rayetso for that.
Sogugun, firtinanin içinde yasamak için neden ondan kaçtin?
Why did you turn from him, in favor of cold and storm?
Yanlış şunu söyleyeyim, Ann ile yaşamak oğlum için kalp kırıcı bir çile oldu.
Suffice it to say, living with Ann became a heartbreaking ordeal for my son.
Onunla yaşamak, onsuz ölmekten daha zor olur onun için.
Living with it would be so much worse for him than dying without it.
Kafanı kullanıyorsun, yaşamak ve diğer her şey için.
I mean you use your head to live and all, too.
Söylemek için çok erken ancak belki bir tür deneyim yaşamak istedi veya belki de sıradan bir mesajdı bu.
It's too early to say, but maybe he was wanting to perform some kind of experiment, or maybe this was simply a message.
Evet, peki senin ödemen için ne kadar daha yaşamak zorundalar?
Yeah, and how long do they have to survive before you pay off?
Ve birlikte, bir arada yaşamak zorunda kaldılar. Bu çıplak kayalık adada. Bu farklılık iyi sulanmış bereketli ormanlardan gelen bu sakinler için çok hayati idi.
And together, they had to make a living on this bare, rocky island that was so crucially different from the well-watered, luxuriant forests from which they had come.
Şey, kalıp tüm bu desteği yaşamak isterdim, ama ben ve grubun bu gece için çalışması gereken bir sürü cover daha var, yani...
Well, I'd love to sit around and soak up all the support, but me and the band have a bunch more covers to practice for tonight, so...
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
yaşam 82
yaşamak 67
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
yaşam 82
yaşamak 67