Yemek istemiyorum перевод на английский
463 параллельный перевод
Yemek istemiyorum, teşekkürler.
No dinner, thank you.
Hayır teşekkürler. Eskisi gibi sevgilim. Bir şey yemek istemiyorum.
Oh, no, thanks just the same, darling, but I don't want anything to eat.
Yemek istemiyorum.
I don't care for any supper.
- Hayır yemek istemiyorum.
No food. Just the papers.
Yemeğimi atlı karıncada yemek istemiyorum.
I don't want to have supper on a merry-go-round!
- Yemek istemiyorum!
- l don * t want to eat!
Sophie, ben yemeklerimi yerde yemek istemiyorum.
Sophie, I don't like to eat my meals off the floor.
Hepsini kendim yiyemeyeceksem, bir daha yemek yemek istemiyorum.
All of it, and if not, I will never eat again.
Birşey yemek istemiyorum, sağolun.
I don't think I'll have anything, thank you.
Bir şey yemek istemiyorum.
I don't want anything to eat.
Evet şu anda yemek istemiyorum.
Yes, i do not care for food at this time.
Defalarca dayak yemek istemiyorum, belki böylece hepiniz bana bir kerede vurursunuz.
I don't want to get beat up over and over, so perhaps you could all hit me at once.
Ben yemek istemiyorum.
I don't want to eat.
Yemek istemiyorum!
I don't want to!
- Şimdi yemek istemiyorum.
- Oh, come, come.
Ama ben yemek istemiyorum, oda istiyorum
But I am not eating today, I need a room
Yemek istemiyorum.
No food. No food.
Yemek istemiyorum.
Toothless grin?
Belki yemek istemiyorum.
Maybe I don't wanna eat.
Yemek istemiyorum çünkü... beyazlar hamburger yerken... ben fıstık ezmeli sandöviç yiyordum.
That I don't eat because... whitey was eating ham sandwiches... and I was eating peanut butter sandwiches.
- Yemek istemiyorum!
- I don't want food!
Av eti yemek istemiyorum.
I do not want to eat game.
- Yemek istemiyorum.
- I don't want to eat.
Burada yemek istemiyorum.
I don't want to eat here.
Bedava yemek istemiyorum diyeceğim o hâlde.
Well, suppose I said, I don't want no free food.
Yemek istemiyorum, hemen gitmek istiyorum.
I don't warna eat. I wanna leave right now.
Ben de onunla yemek yemek istemiyorum.
And I don't want to have lunch with him either.
Ispanağı yemek istemiyorum.
I don't want to eat that spinach.
Ispanağı yemek istemiyorum.
Oh! I don't want to eat that spinach.
Yemek istemiyorum...
I don't want to eat...
Yemek istemiyorum.
I don't want any food.
Yemek istemiyorum.
I don't want any.
- Yalnız yemek istemiyorum.
- I don't want to eat alone.
Yani, hayır bayan peltemi yemek istemiyorum.
I mean... No, ma'am, I don't wanna eat my squash.
Bunları yemek istemiyorum.
- I wouldn't want to eat them.
Yemek istemiyorum, yağlı gıdaları sevmiyorum.
I don't want to eat, I don't like fatty food
Ben güzel bir yemek istemiyorum.
I don't want a nice dinner.
Oscar, yemek için kıyafet falan istemiyorum.
Oscar, I don't want any dinner clothes.
Yemek yiyip işe dönmeyi hiç istemiyorum.
I don't even wanna eat and go back to work.
Bu akşam ya da herhangi bir akşam için artık yemek hazırlamanı istemiyorum!
I don't want you to get dinner, tonight or any other time!
Yemek yemek istemiyorum ve yargıcın da yemek yemediğimi bilmesini istiyorum.
Meanwhile, eat. I don't want to eat, and I want the judge to know I'm not eating because if I don't eat, it's his fault!
Bugün bir daha yemek görmek istemiyorum.
I do not wish to see food again today.
O benimle yemek yiyecek ve geç kalmasını istemiyorum.
He's dining with me and I don't want him to be late.
- Yemek falan istemiyorum.
- I don't want any food.
Yemek kokusu almak istemiyorum.
I don't want to smell your cooking.
Burada yemek pişirilmesini istemiyorum.
I don't want them cooking in here.
Seni rahatsız edeceğimi düşünmeni istemiyorum, bütün gün yemek yemedim.
I don't wanna disturb you if you're thinking, but I could do with some food. I haven't eaten all day. Oh...
Çorba istemiyorum, meze ve özel yemek.
No soup, hors d'oeuvres and the special.
Beni davet eden bir hayvanı yemek istemiyorum!
- What's the problem?
Görüyorsun, ben biraz sabırsızım ve... bir on yılımı acemi bir gazeteci olarak bir takım büyük şehir gazetelerinde harcamak istemiyorum. Daha iyi bir şeyler yakalama şansım varken, toplumsal olaylar ya da yemek bölümü gibi.
You see, I'm a little impatient, and... well, I don't want to spend 10 years as a junior reporter on some big-city paper... before I get a chance to cover something other than,
Daha fazla yemek denemek istemiyorum.
I vote we don't get anything else to eat.
istemiyorum 1125
yemek 460
yemek yedin mi 94
yemek yiyorum 23
yemek yiyelim 57
yemekte ne var 69
yemekler 27
yemek yiyeceğiz 21
yemek yok 35
yemek yiyelim mi 24
yemek 460
yemek yedin mi 94
yemek yiyorum 23
yemek yiyelim 57
yemekte ne var 69
yemekler 27
yemek yiyeceğiz 21
yemek yok 35
yemek yiyelim mi 24