Zamanın var mı перевод на английский
1,421 параллельный перевод
Zamanın var mı?
- You got time?
Öğle tatili.Zamanın var mı?
It's lunch. Got a sec?
- Zamanın var mı?
- Got a minute?
Biraz zamanın var mı?
When you got a minute.
Oğlum, pizza partisi için zamanın var mı?
Son, do you have time for the pizza party?
- Yeterli zamanın var mı?
- Do you have enough time?
- Biraz zamanın var mı?
- Do you have a second?
- Biraz zamanın var mı?
- Do you have some time?
- Bunu evinde yapmak için zamanın var mı?
You had time to make it home?
Tek başına ikisini de yapabilecek zamanın var mı?
Do you have time to do them both by yourself?
Sohbet için zamanın var mı?
You got time for a chat?
Sayın Başkan, zamanımız azalıyor. Kararınıza ihtiyacımız var, efendim.
Mr President, we're running out of time.
Senin parşömenlerini ve senin eşyalarını almaya zamanımız var fakat benim bumerangımı almaya zamanımız yok demek. Aynen öyle.
That's correct!
Eğer zamanın varsa, bir ses karşılaştırmasına ihtiyacım var.
If you got a couple of minutes, I need a voice comparison.
Kariyerimi her zaman ilişkilerimden yukarıda tutarım ve dürüst olmak gerekirse, o meslek tanımının içinde pek çok yalnız gece var.
Well, I'm always putting my career ahead of my relationships, and... to be honest, there's a lot of lonely nights in that job description.
Gerald... O et parçasını çiğnemenin tahmini olarak ne zaman biteceğine dair bir fikrin var mı?
- Gerald - do you have any idea, approximately, when you'll be finished chewing on that piece of meat?
Hayır mı? Peki o zaman telefon kayıtlarında neden Brewer, Chernov, ve son altı ayda Nadal'ın numaraları var?
Well, why do phone records put you in touch with Brewer, Chernov, and Nadal within the last six months?
Yapma tatlım, tüm zamanını Ritchie'nin okulunda geçiriyorsun. Erkek kardeşinle yaşıyorsun. Ve kadınlar için bir spor salonun var
Come on, sweetie, you spend all your time at Ritchie's school, you live with your brother, and you own a women's gym.
Sir Ben, on dakika içinde Doug ile bir toplantınız var ve... Çocuklar sanırım zamanımız doldu.
sir ben, you've got a meeting with doug in 10, so... hey, guys, looks like i ate up all our time here.
Bayan, burada biraz daha zaman geçirip hızlıca her tarafa bakmamızın bir sakıncası var mı?
Ma'am, you mind if we take some time, Give this place a once-over?
Dört tur zaten o sınırı zorluyor. Bunun için yeterince zamanımız var mı?
Four trips would already stretch those resources to the limit.
Sanırım zamanın var.
I think you have time.
Bir bardak çay için zamanınız var mı?
Have you got time for a cup of tea?
Benim için bir şeyin mi var yoksa bir şey mi istiyorsun? Çünkü eğer ikincisiyse sadece zamanımı harcarsın.
You have something for me or do you need something,'cause if it's the latter, you just wasted my time.
Sanırım olanları kabullenmen için zaman ihtiyacın var.
I can see you need time to take this in.
Yani en az yarım saat yada daha fazla zamanın var?
So you have at least a half an hour, maybe more?
- Her zaman B planın var sanırdım.
- I thought you always had a plan B.
- Zamanınız var mı?
- Hey, you have the time?
Bir fikrim var. Aramızda bir takım el işaretleri geliştirelim böylece tuhaf konuşacağın zaman önceden anlarım.
How about ifyou and I come up with a series of hand signals so I'll know when you're gonna talk weird?
Oh ben hasaratlardan nefret ederım sıze yasamak ıcın ıkı sanıye verecegım ve zaman doldu muhtemelen kalan bır sey var olmazkı tum ıttybıtty parcalarını bır araya getırerek onları beslemek onları yem... ıcın... cocuklar onları yakalayın
I hates vermin. I'm gonna take the both of you and have you keelhauled. And when that's finished in the unlikely event there's anything remaining which there won't be I'll gather up all the itty-bitty pieces and feed them to the...
Açıklığa kavuşturmamız gereken birkaç meselemiz ve çok sınırlı zamanımız var.
we have quite a few things to clear up, and a pretty serious deadline.
Ben her zaman yorgun oluyorum, çocukların da bana ihtiyacı var.
I'm just--I'm just so tired all the time. And the kids always need me.
Biraz zamanınız var mı?
Do you have a moment?
Bir sürü zamanın var, hayatım.
Well, you got a lot of time off, Dear.
O zaman bir kız arkadaşın var mıydı yani?
Oh, so you had a girlfriend, did you?
Bayan Rollins, ölüm zamanında Nicole Garner'ın odasında bulunduğunuza dair adli kanıtlarımız var.
mrs. Rollins, we have forensic evidence t hat puts you in nicole garner's room around the time of her death.
Ted Amcanın bilmesi gereken bir zaman kısıtlaması mı var?
Wait, is this because there's a time crunch Uncle Ted should know about?
Alan, hastalarım bana yazdıkları çeki karşılayamadıklarını söylediği zaman, sadece nakit almak gibi bir politikam var.
Alan, when a patient tells me they're writing checks they can't cover I kind of have a little cash-only policy.
Hesaplarıma göre, yarım saate yakın zamanın var. Bu adamı indirmemi istiyor musun?
My calculations, you got about a half an hour - You want me to talk this guy down?
Fazla zamanım yok ama Noel var, sörf var ve siz varsınız çocuklar.
And you know what? I don't havea lot of time left, but I have christmas, I have surfing, I have you guys.
O zaman, bu Usta'nın iki tane Hizmetkarı mı var?
So you're basically saying that there's a single Master there who has two Servants?
Benim için biraz zamanın var mı?
You got time for me?
Her zaman hayalini kurduğum aşkın var olduğunu anladım.
The kind of love I had always dreamed of really exists.
Büyük sorunlarımız var, ve senin bunları konuşmak ya da çözmek için ayıracak zamanın yok.
We have major problems, and you nevehave time to talk about them, let alone fix'em.
Kahretsin, sadece giriş kısmını çekecek kadar zamanımız var.
Crap, we only have time to shoot the intro.
Basın karmaşası başlamadan işleri yoluna sokmak için zamanımız var.
We'll have time to get a jump on things Before the news frenzy hits.
Daha da önemlisi, bizi her zaman bertaraf eden birşeyiniz var,... sizin türünüzü başlangıçtan beri ayrı tutan birşey ve... sizi yaratıcılarımızın gözünde özel kılan.
More importantly, you have something that's always eluded us. Something that kept your kind apart from the very beginning, and made you special in the eyes of our creators.
O zamandan beri elbette ki yayınlanmamış çalışmalarım var, ama... onlar, zaman yolculuğunun olamayacağını kanıtladı.
I've done some more work since then none of it published, of course, but then it... It proved time travel can't happen.
Zaman ayırdığınız için teşekkürler Bay Walker, ama bekleyen başka adaylarımız var.
THANK YOU FOR YOUR TIME, MR. WALKER, BUT WE HAVE OTHER CANDIDATES WAITING.
Pekala, pek çoğunuzun ailesi ve arkadaşları var, onların varlıklarından hergün zevk alıyorsunuz, ama ben, şey, ben zamanımın çok fazla bir bölümünü...
Now, clearly all of you, her family and friends, you revel in your appreciation of her every day, but me, well, I've spent a lot of my time, too much time...
Sana baktığım zaman tam burada aramızda dünyanın gerisiyle bir bağımız var.
When i look at you, here's this perfect line from me through you to the center of the earth.