Çıkar onları перевод на английский
1,797 параллельный перевод
- Tony, çıkar onları buradan.
Tony, get them out of here.
Sam! Sam, çıkar onları buradan!
- Sam, get them out of here.
- Debbie, çıkar onları buradan.
- Debbie, get them out of here.
Çıkar onları.
Get them!
Peki, çıkar onları.
Oh, thank God! Alright, get'em out of here.
Çıkar onları!
This is not a game!
Çıkar onları.
Take'em off.
Çıkar onları.
Give them over.
Onları tekrar etmemiz ise, bizi suçlu çıkarıyor.
Is what condemns us to repeat them.
Eğer böbreğin nasıl çıkarıldığından haberleri varsa, bu onları cinayetten suçlanmaya kadar götürebilir.
If they knew how the kidney was acquired, that would make them an accessory to murder.
Onları çıkar ve asistanıma bırak.
Pull them and leave them with my assistant.
- Derhal onları çıkar oradan.
- Get them out of there now.
Biz güneyden yaklaşıp, onları ortaya çıkarırız.
We will approach for the South to make them appear. Entendido.
Demek onları insan yapan tek şeyi kesip çıkarıyorlar.
So they cut out the one thing that makes them human.
Tamamdır, çıkar şapkanı oğlum, yakacaksın onları içerde.
All right, take your hat off, man. Don't burn them pimp steaks, huh :
Onları oradan çıkar.
Get them out of there.
Onları oradan çıkar.
Get'em the hell out of there.
Bu gerçekten kafa karıştırıcı, çocuklarını yetiştirirken defalarca hata yapıyorlar çünkü onlar, çocuklarının neye ihtiyacı olduğunu anlamıyorlar.
And, confused, have ended up scazzare in educating their children adolescents... because...? not have understand what they need.
Bu yüzden onları tozlu duvarlarda kapalı kapıların arkasında saklarlar. Ya da zekice maskelerle gizlerler. Ama gerçek ne kadar çirkin olursa olsun mutlaka ortaya çıkar.
So they conceal it within sturdy walls... or they place it behind closed doors... or they obscure it with clever disguises... but truth, no matter how ugly, always emerges... and someone we care about always ends up getting hurt...
Onları dışarı çıkarıp bırakmayı hatırlamalıyım.
I must remember to drag those cans out to the curb.
Yani, bana bu kadınların günlük hayatlarına dair bilgi toplarsan, ben de onların daha sık kullandıkları rotaları çıkarırım, böylece katille rast gelecekleri en muhtemel noktayı buluruz.
So, if you can get me any information about these women's daily lives, then I can analyze their more traveled routes, and find a location where they and their killer were most likely to intersect.
Ayın etrafından çıkar çıkmaz onların Dradisindeyiz, yani uyanık olun.
As soon as we clear the moon, we're gonna be on their dradis, so keep your eyes up
Şaşırtıcı değil, onların melezi kafa karıştırıcı veriler gönderdi.
Not surprisingly, their hybrid sent us a confusing set of data
Şerif onları kurtarmak için ortaya çıkarım umuduyla benim adımı kullanıyor.
The Sheriff is hanging them in my name, hoping I'll turn up to rescue them.
Bizlerin kabullenemeyeceği bu yanılgı onları bir arada tutuyor ve onları eylemlerinde haklı çıkarıyor.
It's one that you and I would never accept, but it's this bond that justifies their actions.
Onları dışarı çıkarın!
Get them outside!
Onları kesip çıkarırız.
Those are the ones we cut out.
Eğer korumalar okulun dışına çıkarılırsa onlar için zor olacak.
But if the guards were to retreat outside the school gates, it will be an inconvience to them.
Onların kimliğini ortaya çıkarıyor.
It reveals their identity.
Kuşlar cıvıl cıvıl, papağanlar şarkı söylüyor, Nehir akıyor, Şelaleler, Onlar tadını çıkarıyor.
Bird chirpings, parrots singing, gushing rivers, waterfalls, they are enjoying it to the hilt.
Onları yemeğe çıkarken sıraya sokuyor, bahçeye çıkarırken sıraya sokuyor. Üzerlerinde kaçak mal bulundurmadıklarından emin olmak istiyor. Ya da uyuşturucu kullanmadıklarından, hücrelerinde alkol olmadığından.
Takes them to lunch, you know, in a line, he takes them out into the yard in a line, he makes sure that they don't have any contraband on them, or they're not, you know, using drugs or making alcohol in their cells.
Çıkarın onları!
Take them out!
Onları çıkar ve göster, hepsini bir kerede yiyip yutabilirim. "
"Trot them out, that I may devour them at one gulp."
Onlar için tehdittir. Gözlerini yerlerinden çıkarırlar.
It's a threat to them - - they'd tear your eyes out.
nbsp Belki onları akşam yemeğine çıkarıp sonra da sırtımızdan atabiliriz.
Maybe we can just take them out to dinner and get them off our back.
Bak, buradan bir kızla çıkacak olursan, çıplak poponun fotoğraflarıyla dolu bir zarf alırsın. Ve onları ayrılmaktan çok korktuğun karından uzak tutmak için tonla para ödersin.
Look, if you go out with some girl here, you'll get an envelope full of pictures of your bare ass, and you'll pay a ton of money to keep them away from that wife you're too scared to leave.
Akıntılar, yüksek oranda besin içeren suyu deniz yüzeyine doğru çıkarmakta bu da, birçok planktonla beslenen canlının buraya gelmesine neden olmakta ve tabi ki çekiç başların da öyle ve onlar akıntının içinde daireler çizip ardından kalamar avlamak üzere geceye karışıyorlar.
The undersea currents come up, bringing nutrient-rich water to the surface, which causes a ton of tiny plankton feeders to school here, and the hammerhead sharks come up as well, and they circle in the current and go back down at night to feed on squid.
Bazı şirketler, kanser ve kireçlenmenin tedavisi olarak köpekbalığı kıkırdağı pazarlayarak, onların bu dirençleri üzerinden çıkar sağlıyorlardı.
Some companies have capitalized on the sharks'resilience to disease, marketing shark cartilage as a cancer or arthritis treatment.
Onları yukarıya çıkar.
Take them upstairs.
Onları binadan çıkarın.
Hose them out of the building.
- Onları sıkıp posasını çıkarın.
- Chew'em up, spit'em out.
İstersen bu gece çocuklara çabucak makarna hazırla ya da onları dışarı çıkar.
Maybe you could just whip up some pasta for the kids tonight or take them out.
Bana bir iyilik yap, onları Charlie'ye elektronik posta ile gönder, belki de bir şeyler çıkar.
You know what, do me a favor, e-mail them to Charlie, maybe he can come up with something.
Kozmik bir ışın çarpar onlara veya radyoaktif bir örümcek ısırır, ve aniden, onların içinde hep hareketsiz yatan birşeyler hışımla ortaya çıkar- - Ahbap, sorduğumu unut.
and then suddenly, something that has been inside them all this time, lying dormant, comes raging out- - dude, forget I asked.
Çıkarın onları.
Get them out.
Sen onları çıkarırsan, o tekrar içeri tıkar.
You take them out, he puts them back in.
Kamuflaj onları da çıkar.
Camouflaged... Wanted to sit it out.
Kıyafetlerini çıkarırken seni seyretmeye bayılıyorum. Onları üstüne giyerken de eğleneceğimden şüphem yok.
I enjoy watching you take off your clothes, I'll enjoy watching you put them on.
Bu mevsimsel bereketin içinde onlar da ortaya çıkar ve kısa süreyle olağanüstü rakamlara ulaşırlar.
They too flourish in this seasonal soup and for short periods, they appear in astounding numbers.
Genel olarak daha maskülen olarak görülen... tüylü kadınlar lezbiyenler arasında rağbet görüyor... ve onları bir adım öne çıkarıyor.
and the term lipstick lesbian sometimes refers to women who express their more glamous side
Tamam o zaman onların profilini çıkar.
Ok, ok, so you profile them
onları 229
onların 83
onları seviyorum 37
onları istemiyorum 21
onları tanımıyorum 26
onları gördüm 114
onları buraya getir 21
onları göremiyorum 34
onları öldüreceğim 28
onları görüyorum 24
onların 83
onları seviyorum 37
onları istemiyorum 21
onları tanımıyorum 26
onları gördüm 114
onları buraya getir 21
onları göremiyorum 34
onları öldüreceğim 28
onları görüyorum 24
onları tanıyorum 29
onları yakaladım 20
onları takip et 20
onları bırak 18
onları duydum 18
onları rahat bırak 26
onları bana ver 22
onları canlı istiyorum 17
onları buldum 52
onları tanıyor musun 38
onları yakaladım 20
onları takip et 20
onları bırak 18
onları duydum 18
onları rahat bırak 26
onları bana ver 22
onları canlı istiyorum 17
onları buldum 52
onları tanıyor musun 38