Şarap mı перевод на английский
2,683 параллельный перевод
Bir tür şarap mı?
Some kind of wine?
Fakat şimdide etrafta dolanıp şarap mı tadıyorsun?
But now you're traipsing around doing wine tastings?
Geçimini sağlamak için makarna ve şarap mı satacaksın?
Are you going to rely on selling red wine and Italian pasta for a living?
Kırmızı şarap mı beyaz mı önerirsin?
Would you recommend the red wine or the white?
- Beyaz şarap mı?
White wine?
Şarap mı getirdin?
You brought cider?
Beyaz şarap mı?
White wine?
Ben biraz şarap dökeceğim, sen arabalara bakmaya devam et.
I'm gonna pour some more wine, you keep looking for wheels.
İnanır mısın Pete, dün akşam çok fazla şarap içmemizin sonucunda bu oldu.
You know, Pete, the thing is we ended up having a bunch of wine last night.
Daha şarap ister misin aşkım?
More wine, darling?
Bu hâlde olmamın sebebi şarap zaten.
Wine is one of the reasons I'm in this fix.
Hadi, gidip bir şarap alalım.
Come on, let's go get a bottle of wine.
Washington mısır saçıp, dağıttı Şarap ve zeytinyağı dökersiniz,
Washington scattered corn. You pour wine and pour oil.
Maalesef, babanız dışarıda,... ve bende kendime bir bardak şarap doldurup babanızın "bu asla olmaz" diye bağırıp mahvettiği programları izleyeceğim.
Nah, your dad's out, and I'm going to have a glass of wine and watch some trashy show that he would just ruin by shouting, "that would never happen."
burada şarap içerken, rehabiliteyi konuşmak, yanlış değil mi?
Is this tacky? Is this wrong, that I'm guzzling wine as I talk about visiting rehab?
Söylemeye çalıştığım, 9 dolarlık bir şişe şarap içtik... ve şu an yeryüzünde başka bir insan da oldu.
I mean, we drank a $ 9 bottle of wine, and now there's another human being on the earth.
Ben sadece üstüne şarap döktüm. Ve kendimi hiç de kötü hissetmiyorum.
I just spilled wine on it, and I'm not feeling bad about it at all.
Biraz şarap içeceğim ve belki benimle gelirsin diye düşündüm.
I'm gonna drink a little wine, and I thought maybe you'd like to come with me.
Bir şişe şarap için çocuklarımın duvarına futbol oynayan maymunlar çizmişti.
She painted my kids a mural of monkeys playing soccer for a bottle of wine.
Çok fazla şarap koyuyorsun, tatlım.
And, wow, that's a lot of wine you're pouring there, honey.
Tamam, güzel çünkü eskiden çıktığım bir adam vardı ve bir an önce konuya girmezse zorla makarna yiyip, şarap içirilecekti.
Okay, good, because there's this one guy I used to date who's about to be force-fed wine and cheese if he doesn't get to the point.
Üzümlerinden de şarap yapalım.
And wine from their own grapes.
Biraz biftek pişirip bir şişe şarap açarım.
I'll grill some steaks, open a bottle of wine.
- Tıpanın yanında şarap var mıydı?
- Was there wine with this cork?
Daha kendi yıl dönümümü hatırlamazken oğlumun sevgilisiyle şarap içmemi nasıl hatırlayayım, Cam?
- I can't even remember my own anniversary, Cam. How would I have remembered having had wine with my son's boyfriend?
Buna inanamıyorum, Birde şarap turuna mı katıldılar?
I don't believe this, they took a wine tour?
Demek istediğim Goldberg üzüm bağlarından şarap alır mısın?
I mean, would you buy wine from a Goldberg vineyards?
Şarap varilini içinde bulduğumuz ölü Texan'ı saymazsak fakat ilk gecedeki balığım mükemmeldi.
Didn't count on the dead Texan in the wine barrel, but my fish the first night was delicious.
Elimde çarşaflar, şarap, kıyafetler ; her şey vardı ama yapamadım.
I mean, I had the sheets and the wine and the clothes and everything, but... I just couldn't...
Eğer bir bahisçi olsaydım ki değilim, bahse girerim Yüzbaşı Massey'e şarap şişesiyle vuruldu.
If I were a betting man, which I am not, I would wager that Lieutenant Massey was bludgeoned with a bottle of vintage wine.
Hemen kaçacak mısın yoksa bir kadeh şarap içer misin?
So do you have to run right now, or would you like a glass of wine?
Arkadaşlarımız gelecek, baban gelecek, hep beraber yemek yiyeceğiz şarap içeceğiz.
Our friends, your father are coming and we'll have dinner and we'll drink wine.
Şarap sana uyar mı?
If that wine is okay with you?
İstersen bir kasa şarap söyleyip, üstüne oturayım.
You know, if you'd like, I can just order a case of wine and sit on the box.
Bırak sana yemek yapayım, bir kadeh güzel şarap- -
Let me make you a meal, a nice glass of wine- - See?
- Yıllarca şarap tüccarlığı yaptım.
I was wine merchant for many years.
Ben de yıllarca şarap gurmeliği yaptım.
I was wine taster for many years.
Kıpır kıpır oldular, altlarını biraz daha açalım........ biraz da şarap ilave edelim.
They are restless and I turn up the heat and I add some wine.
Onlara şarap ve yemek ikram edip, üzerlerine tarım ilacı mı püskürteceksin?
You wine them, dine them, and then spray them with weedkiller?
Şarap, alır mısın?
W ne, please?
Kızarmış tavuk yerken ve şarap içerken muhtemelen babama aslında üzgün olmadığını söyleyeceğim.
While I'm eating fried chicken and drinking wine... I'll probably tell daddy that you aren't really sorry after all.
Paramı kadın ve şarap için harcadığımı söylerim.
Say I spend my money On women and wine
Bir kadeh şarap alır mısınız?
A glass of wine, sir?
Ayrıca kırmızı şarap ve sigara aldım.
I bought red wine and cigarettes.
Bir şarap eleştrisine ihtiyacım var, bir yığın var da.
I need a wine critic, I got a new batch.
Şarap masan var mı, yoksa hizmetçilere mi vereyim?
Do you have a wine table, or should I give this to one of the servers?
Şarap olacaktı.
I'm gonna have some wine.
Üzüm bağlarımız halihazırda 30 dönümlük bir araziyi kaplamakta buradan 5 çeşit şarap elde edebiliyoruz.
The vineyards currently take up over thirty thousand acres, where we grow five different varieties of wine,
- Biraz şarap alır mısın?
- Would you like some wine?
Tanrım, şarap istiyorum!
God, I need a cider!
Mükemmel bir köpüklü şarap aldım.
I bought that excellent sparkling wine.