Bak sen перевод на испанский
12,674 параллельный перевод
İroniye bak sen.
La ironía.
- Doğrucu Davut'a bak sen.
Wow, mira usted, Dudley de la montaña.
Bak sen şu işe!
Mira.
Bak sen.
Bueno, mírate.
Bak sen şu işe.
Bueno, bueno.
Bak sen bize, sorumlu bir şekilde ilaç kullanmalar falan.
Míranos siendo responsables con drogas.
Bak sen ya.
Santo infierno.
- Medeni boşanmana bak sen.
Sigue con tu divorcio.
- Adama bak sen ya!
- ¡ ¿ Pueden creer lo de este tipo?
Bak sen şu işe.
Bueno, bueno, bueno.
Bak sen!
¡ Mírate!
- Bak sen.
- Fíjate.
İyileştirici ellere bak sen.
Hablando de manos milagrosas.
Bak sen!
¡ Hola!
Bak sen şu işe!
Dios mío.
- Söyleyene bak sen.
Le dijo la sartén al cazo.
- Bak sen, balon almışsın.
Hey, usted trajo globos.
Bak sen Tanrı'nın sevgili kulusun.
Mira, eres un hombre de Dios de buena fe.
Sen sadece ona iyi bak, ihtiyaçlarını ben alırım.
Solo entrégale amor, y yo pagare por las vacunas.
Onları sen bul çünkü görünüşe bakılırsa ne yapacağını biliyor gibisin.
Los encuentras tú, ya que parece que sabes lo que hacer.
Bak, sen hiçbir şeye karışma, sessizce bekle.
Mira... solo estate quieta y no hagas ruido.
- Sen yola bak, ben de...
- Mira la carretera y yo...
Sen ahıra bak, ben evi kontrol ederim.
Comprueba el granero, yo iré a la casa.
Nesin sen? Melek mi? Bak, şarkılarını dinledik, alkışladık.
¿ Qué eres, un ángel? Mira.
Karen, sen de kilise üzerinden onun izini sürebiliyor musun bir bak.
Y Karen, ve si puedes rastrearlo a través de la iglesia también.
Henrik, müze ve Freddie Holst tarafına sen bak. - Tamam.
Henrik con el museo y Freddie Holst.
Sen keyfine bak.
Tú relájate.
Peki, şimdi sen... keyfine bak.
Bueno, ahora,... Haz lo que quieras.
Bak, eğer Taylor Swift New York'ta yalnız yaşayabiliyorsa sen neler yapabilirsin bir düşün.
Mira, si Taylor Swift puede vivir sola en New York, sólo piensa en lo que puedes hacer.
Sen önce kendine bak.
Ni siquiera puedes hacerte cargo de ti mismo.
Bence sen olan bitene bakıyorsun..
Creo que esa es la palabra que está buscando.
Çünkü sen... Birleşik Devletlerin en güçlü figürüsün. Boş vakitlerinde cinsel taciz davalarına mı bakıyorsun?
¿ sino porque usted, la representante en gran medida sin poder de los Estados Unidos, es una especie de investigadora privada de asaltos sexuales en su tiempo libre?
Sen keyfine bak.
Haz lo que tengas que hacer.
Sen kendi işine bak ben kendi işime.
Tú vete a lo tuyo que yo haré lo mismo.
Bak, Costi... Sen evli bir adamsın.
Costi, tu eres un hombre casado.
- Sen kendi işine bak.
- Pon la mente en tu negocio.
Şimdi bakıyorum da sen... epey bir hazırsın.
Pero te miro ahora, y creo que... Ah sí, estás lista.
Bak sen şu işe.
Mira eso.
- Sen telefona bak.
Dejaré que respondas esa llamada.
Sen kendi hayatına bak.
Hazme un favor. Arregla tu maldita vida.
Bak, sen beni bulmak için geldin, tam tersi değil.
- Escucha... Tú viniste a buscarme, no yo a ti.
Sen Eva'nın bebeği için bir tehlikesin, Julia ve senin icabına bakılması gerekiyor. Gard...!
Eres una amenaza para el bebé de Eva y hay que encargarse de ti. ¡ Guard...!
Sen Joe'ya bebek bakıcılığı yapmıyor muydun?
¿ No deberías estar cuidando a Joe?
Sen neye bakıyorsun, koca oğlan?
¿ Qué miras grandullón?
Bak, Koz çalıştığı en iyilerden birinin sen olduğunu söylüyor.
Mira, Koz me dice eres uno de los mejores con quién ha trabajado.
O zamana kadar anne, ben sarayda olacağım, sen de... aşağıda farelerinle dinlenmene bak.
Hasta entonces, madre, estaré en el palacio, y tu... disfruta de tu tiempo aquí abajo con el resto de las ratas.
- Bak, Arkady'nin çok tanıdığı vardı sen ve ailen hakkında çok fazla sır biliyordu.
Mira, Arkady conocía a mucha gente... sabía muchos secretos... tuyos y de tu familia.
Anne sen git bi'bakıver.
Ve.
... çünkü sana kredi falan verecekleri yoktu. Sen de tefeci denilen kişilere giderdin bak şimdi, kredi kartlarının faizi % 18'dir tefecideki faiz de % 20.
Así que, acudes a lo que se solía llamar "prestamistas", y, oye, las tarjetas de crédito te cargan un 18 por ciento de interés y el interés de un prestamista es del 20 por ciento.
Bak, bir süredir buna sen katlanıyorsun.
Mira, has vivido con esto por un tiempo.
Bak dinle, Laurie, anlaşmaya varır varmaz, Sen ve Martin'den beraber oturmanızı istiyorum.
Escucha, Laurie, tan pronto como cerremos el trato, quiero que tú y Martin os sentéis juntos.
bak sen şuna 23
bak sen şu işe 62
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
senatör 298
senator 30
bak sen şu işe 62
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
senatör 298
senator 30
seni seviyorum 4697
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
sen nasılsın 397
sentinel 21
senin adın nedir 33
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
sen nasılsın 397
sentinel 21
senin adın nedir 33
seni istiyorum 270
senden çok hoşlanıyorum 54
senin adın ne 311
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
seni seviyorum baba 42
seninle 184
sence 570
sen benimsin 132
senden çok hoşlanıyorum 54
senin adın ne 311
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
seni seviyorum baba 42
seninle 184
sence 570
sen benimsin 132