Belli перевод на испанский
32,255 параллельный перевод
Belli ki Vikner'ın FBI'daki kaynakları durumun ciddiyeti konusunda onu ikna etmiş. Kamuya mal olmuş birinin hayatını altüst etmek için kaçak durumuna düşürmek - oldukça etkili bir yöntem.
Es obvio que las fuentes del FBI de Vikner le han convencido de que representabas una grave amenaza para él... cambiar drásticamente de vida, convertirse en fugitivo... son pasos muy drásticos para una figura pública.
- Belli etmemekte gayet iyiydi ama günbatımı sendromundan muzdaripti.
Hizo un muy buen trabajo ocultándola. Pero estaba en el ocaso.
Belli ki kasıtlı yapılmamış.
Está claro que no fue un error intencionado.
Belli kurallar yarat.
Creando reglas más sencillas.
Evet, neden evin dışında olduğumuz belli.
Vale, entendemos por qué estamos fuera de casa.
Belli ki değilsin.
No. Eso está claro.
- Kocan olan, ölüp ölmediği belli olmayan bir adam.
Otro hombre que era tu marido, que podría o no estar muerto.
Belli ki Emma'ya yapacağı şeyi bilmeni istemiş.
Obviamente quería que supieses lo que le estaba haciendo a Emma.
- Evet, belli ki sahte.
- Sí, obviamente es falso.
- Belli ki sana kafayı takmış.
- Obviamente está obsesionada contigo.
Belli ki konunun dışında olman mümkün değil.
Eres obviamente imposible de dejar fuera.
- Çok belli oluyor.
- Eso era muy obvio.
Belli ki Piper çok şey bulmuş.
Por lo visto Piper descubrió muchas cosas.
O halde sağı solu belli olmayan, kendini beğenmiş onunla anlaşamayanları öldürmeyi düşünen biri nasıl?
Oh, ¿ Entonces tengo que decir que ella es una narcisista temperamental con tendencias auto-destructivas a quien no le gusta trabajar con otros?
Adındanda belli olduğu gibi "Dosya" aktarma protokolü.
Es lo que hace que lleve archivo en el nombre.
Sonu belli olan bir durum.... altımızdan girip üstümüzden çıkma ihtimali varken bizi nasıl kazanmış sayabiliyorsun?
Es una conclusión inevitable. ¿ Cómo podemos ganar algo cuando cualquiera... cualquiera, incluyendo a Xerox, a Apple y todos los jugadores de tu jolgorio del hipertexto, pueden meterse en cualquier momento y destrozarnos?
O arka kapı iki yönlü çalışıyor belli ki.
Su táctica encubierta daba y recibía.
Bunu gayet açık belli ettin.
Me lo has dejado claro. Sí.
Yüksek belli dar kotumun nerede olduğunu biliyor musun?
¿ Sabes dónde están mis vaqueros negros altos y ajustados de American Apparel?
"Frankie işte. Kendini erkek olarak gördüğü belli falan filan."
"Oh, es Frankie, oh, es evidente que se identifica como chico, bla, bla, bla".
- Belli oluyor.
- Sí y se nota.
Belli oluyor.
Se nota.
- Gerçekten belli oluyor.
- Digo que se nota.
Belli ki Valeria Velez hariç.
Además, ¿ Valeria Vélez?
O henüz belli değil.
No, no, eso está por verse.
Hafif koşuymuş belli ki.
Trotando, seguro.
Çocuklu olduğun belli.
Tienes niños. Se nota.
Fark etmiyorsun ama bir şey yapıldığı belli.
No se nota, pero lo ves.
Daha çok "Yüksek belli pantolonlar, Evet mi Hayır mı?"
Más bien es como "jeans de cintura alta", ¿ sí o no?
İlk sayfa haberi belli yani.
Eso es para las portadas de los diarios.
Belli.
Claro.
- Bu çok belli.
- Está muy claro. - ¿ Qué?
İstediğin belli.
Obviamente quiere hacerlo.
Belli oluyor.
Puedo verlo.
Büyük ihtimalle saatlerce sandalyesinde oturacak ama hiç belli olmaz işi.
Lo más probable es que se quede ahí sentada durante horas, pero nunca se sabe.
Sen ve Lee Harris, belli ki zaptedilmesi son derece zor iki kadınsınız.
Usted y Lee Harris son dos mujeres que aparentemente son muy difíciles de contener.
Mahkeme tarihi belli oldu mu?
¿ Alguna noticia sobre la fecha?
Bir sorun olduğu belli ama alkolik olmadığı kesin.
Quiero decir, algo malo le pasa, pero no es alcohólica.
Sorun olduğu belli.
Eso seguro.
Belli ki ikimizde Alfa erkeğiyiz.
Obviamente, ambos somos machos alfa.
Onlar dava açmamışın dediler. O yüzden buradayım, belli ki onlar da yardım etmek istemiyor.
Dice que no tengo caso, así que he venido aquí y está claro que tampoco me van a ayudar.
- Belli ki girebiliyorum.
No puedes allanar mi apartamento. Claramente puedo.
Uzun süredir seçimlerini çaresizlikten yapmışsın. Bu çok belli.
Has estado tomando decisiones a la desesperada durante mucho tiempo, eso es bastante obvio.
"Nasıl bilebilirsin bunu?" Çünkü çok belli!
"¿ Cómo puedes saberlo?". ¡ Porque es obvio!
Belli ki bizi yakalamayacaklar, Todd. Gelecekte bizi geçmişten hatırlıyorlar. Ki şimdiki zaman o zamanki zaman.
Obviamente no nos pillan, Todd, si no, nos recordarían en el futuro del pasado, que es el actual presente, así que...
Bizim burada uğraştığımız şey insanları hipnoz ederek onları belli bir köpek olduğuna ya da köpekleri hipnoz ederek belli bir insan olduğuna inandıran suçlu ya da belki suçlular.
Con lo que estamos tratando aquí parece ser un criminal, o quizás un grupo, que se especializa en hipnotizar a humanos haciéndoles creer que son unos perros en concreto e hipnotizan a los perros para que crean que son unos humanos en concreto.
Belli ki şimdi bunu yapmıyor.
Bueno, ciertamente no lo que está haciendo ahora.
- Biraz daha belli et istersen.
¿ Podrías ser más obvio?
Belli ki, girmemesi gereken yerlere girmeyi seviyor.
- Hay una chica joven en Atlanta, más o menos de tu edad, que tiene una orden de alejamiento sobre él. Al parecer le gusta ir a sitios a los que no debería.
Elbette belli.
Claro que sí.
- Belli ki pencereden.
Por la ventana, obviamente.
belli değil 32
belli olmaz 80
belli oluyor 175
belli olmuyor 17
belli ki 161
belliydi 16
belli değil mi 27
belli olmuyor mu 26
belliere 18
belli olmaz 80
belli oluyor 175
belli olmuyor 17
belli ki 161
belliydi 16
belli değil mi 27
belli olmuyor mu 26
belliere 18