Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ K ] / Küçük bir

Küçük bir перевод на испанский

56,574 параллельный перевод
Küçük bir Noel nümayişiyle telsizlerinin sinyalini bozuyorum ki saldırılarını koordine edemesinler.
Alegrando sus radios con un poco de espíritu de Navidad para que ellos no puedan coordinar sus ataques.
Küçük bir ev, ufacık bir bahçesi ve beyaz çitleri.
Una casa pequeña, un jardincito, una valla blanca.
Dört odalı küçük bir yer.
Es pequeña, una casa de cuatro habitaciones.
Romantik oyununu hızlandırmak için küçük bir beş yıldızlı baştan çıkarmalı öğle yemeği bile hazırladım.
Incluso hice un poco comida seductora de cinco estrellas para intensificar su juego de romance.
Sana küçük bir hediye.
Un presente para ti.
Ama "kimyasal aşınma" denilen küçük bir işlem yardımıyla, işe yarayabilir.
Pero con la pequeña ayuda de un proceso llamado "fragilización química", esto debería funcionar.
Sana küçük bir sürprizim var.
Tengo una pequeña sorpresa.
Küçük bir adam parçası
Un pedacito de un hombre pequeño.
Hatta küçük bir kornaları bile olur.
Puede tener hasta una pequeña bocina.
- Evet, kim küçük bir hediye istemez ki ve evet tekrar?
- Sí, o sea, ¿ a quién no le gusta un pequeño obsequio de vez en cuando?
Gözünün şurasında küçük bir şey var.
Tienes algo en tu ojo.
Ama büyük resme bakarsak, küçük bir beladan fazlasına benzemiyor.
Pero, a fin de cuentas, no parece ser más
Kucağımda küçük bir domuz yavrusu varken hiçbir şey moralimi bozamaz.
No hay nada en el mundo que me desanime cuando llevo en brazos a un cerdito.
Kucağımda da küçük bir domuz yavrusu var.
Y tengo en brazos a un cerdito.
Adalet için küçük bir adım daha.
He visto que tu coche estaba ahí fuera.
Sadece küçük bir deri örneği.
Solo es una pequeña muestra de piel.
Şuna bak! Küçük bir Flash tişörtü geçir, aynı sen.
Mira eso, ponles una camiseta de Flash enana y eres tú.
Babasının yardımına muhtaç küçük bir kız gibi hissetmekten nefret ediyorum.
Odio sentirme como una niña que necesita la ayuda de su papá.
Küçük bir aile gezisi fena olmazmıydı?
Una pequeña salida familiar. ¿ No sería divertido?
Ben çok önemli bir ajansın kurucu ortağıyım. Siz gerçekten halka açık bir sitede kendi adımı ve resmimi kullanarak küçük bir kızı baştan çıkaracağımı mı sanıyorsunuz?
Era el socio fundador de una de las mejores agencias de publicidad. ¿ En serio creen que si iba a seducir a una adolescente lo haría en un foro público usando mi nombre y mi foto?
Damien Novak'ın yaptığı gibi küçük bir av yapmayı düşündüm.
Pensé que debería seguir el ejemplo de Damien Novak y probar un poco de engaño por mi cuenta.
Küçük bir çocuk içine kustu.
Un niño vomitó.
Yani küçük bir kasaba medyasını düzeltmek için buraya gelip Beacon Gazetesi'ni aldığını mı söylemek istiyorsun?
¿ Quieres decir que compraste el periódico de Beacon... porque te interesa mejorar los medios de pueblos chicos?
- Tonto'nun Büyüyen Saç Bandı adında küçük bir grup duydun mu?
¿ Alguna vez oíste de una banda llamada Tonto's Expanding Headband?
Pek incelikli değildir ama özel bir yiyecek temini için küçük bir bedeldir. Özellikle de beslenme zamanları sık sık fırtınalarla bölünüyorsa.
Es un poco basto... pero es un precio pequeño a pagar por un suministro exclusivo de alimento... especialmente cuando el momento de comer es interrumpido frecuentemente por tormentas.
Adamlarımızı küçük bir yürüyüşe çıkaralım.
Vamos a enviar a nuestros hombres a dar un paseíto.
Bir insan için küçük bir adım, ama insanlık için dev bir adım.
Un pequeño paso para el hombre, un gran paso para la humanidad.
Küçük bir gerileme yaşadık.
Tuvimos un revés menor.
Küçük bir tehdidiz ama yine de tehdit oluşturuyoruz.
Una pequeña amenaza, pero aun así una amenaza.
Sendeki harita bunun küçük bir parçası.
Del que tu mapa no es mas que un mero fragmento.
Böbreküstü bezinde kanser yapmayan küçük bir tümör bulduk.
Encontramos un tumor pequeño, no cancerígeno, en su glándula suprarrenal.
Küçük bir çocuk koca gözleriyle bana baktı.
Y un niñito me miró con... grandes ojos.
Genç ve güzel bir kadın ile küçük kızını tehlikeye attı. Gerçi isteyerek yapmadı.
Colocó a una encantadora joven y a su bebé en un horrible peligro... no deliberadamente, eso sí.
Neresinden bakarsan bak Tim Armstrong bir küçük masa adamı değil.
No importa cómo, lo haces pedazos, Tim Armstrong no es un chico de escritorio.
Aracı durdurmak için tek bir yol olduğunu ve küçük, etrafı çevrili bir alanda olursa yaralanma şansının belirgin oranda düşeceğini biliyor.
Sabe que la única forma de que detengamos ese auto es si él está en un pequeño espacio cerrado, lo que reduce significativamente sus posibilidades de lesión. Cabe, saca a Sam del camino conduciendo por arriba.
Ayrıca görüyorum ki küçük kulübünüzün bir üyesi eksik ve ben de herkes gelene kadar sizi yalnız bırakamam.
Aunque parece que uno de los miembros de la tu equipo no está presente y no puedo sentarte hasta que todo el mundo esté aquí.
Küçük grubumuza bir tatil kopardı
Le haya comprado a nuestro grupo unas vacaciones.
Küçük çocuklara arka koltukta sahte bir direksiyon verilir ya böylece onlar sürüyormuş gibi yapabilirler.
¿ Sabes que se le da a un niño pequeño un timón de mentira en el asiento para que crea que está manejando?
Gemimizi, bir buz dağına çarptın ve sonra ben panikleyip yolcuları gemiden tahliye etmeye başladım, ama sen bir küçük römorka atlayıp bizi yolumuza döndürdün. Düüt düüt!
Digo, tú estrellaste nuestro barco contra un iceberg, y luego yo entré en pánico y empecé a echar pasajeros por la borda, pero tú saltaste hacia tu lanchita y nos regresaste a salvo.
Osip adındaki o küçük çocuk bana beş sent verdi ve Bronx'taki fakir bir kadın alyansını bağış kutusuna attı.
Estuvo ese niñito Osip que me dio un centavo, y la pobre mujer del Bronx que dejó su sortija de bodas en la caja de donaciones.
Ama önemli bir karar verilmesi gerekince birdenbire Mary Janes'teki, babasının gözünün içine "çok akıllısın" desin diye bakan saçları yandan örgülü küçük kız oluyorum.
Pero una decisión importante y de repente... soy una niñita con coletas y zapatos Mary Jane mirando a papi para que me diga que soy inteligente.
Oraya git ve ne yaptığını bir düşün küçük hanım.
Ve ahí abajo y piensa en lo que has hecho, jovencita.
Novak'ın küçük kızlara karşı bir eğilimi var mıydı acaba?
¿ Tenemos idea de si a Novak le gustaban las chicas menores de edad?
Ve eşcinsel çiftçi Ennis'i küçük grip bir uzaylı ziyaret etmiş ama Richard ve ben...
Y Ennis, el granjero gay, fui visitado por un Gris, pero Richard y yo...
Kumun altına indi mi en küçük hareketi bile algılayabilir bu sayede de tam bir kesinlikle saldırabilir.
Una vez bajo la arena, puede detectar el mínimo movimiento... lanzando su ataque con absoluta precisión.
Ama en küçük hışırtı bile bu kedi için bir ipucu.
Pero hasta el menor susurro le sirve de pista.
Küçük, ama bir avuç kuru çimenden 100 kat daha besleyici.
Pequeño, pero 100 veces más nutritivo que un bocado de hierba seca.
Bir hayvan gelip de ana kameralarımızı parçalarsa bu küçük aletlerin o hayvanı yakalamasını umuyoruz.
Si cualquier animal se acerca y vandaliza nuestras cámaras principales, esperamos que sea captado en estas pequeñas.
Küçük bir oyun oynayacağız.
Vamos a jugar a un pequeño juego.
Up-bup-bup-bup! Secret Santa'ya. Ayrıca, bir bakıma, hepimiz bazı küçük ipuçlarıyla kendimizi açığa vurma tehlikesiyle karşı karşıyayız, şey gibi mesela... mağara adamı gibi ambalajlama yeteneği.
Nos dicen que un hombre ha sido encontrado muerto fuera de un evento donde la comunidad de Manhattan de agentes inmobiliarios estaba reuniéndose para honrar a su hombre del año, Bartholomew Bass.
FDA'ın bu kadar küçük bir çalışma için ağır toplarından birini göndereceğini sanmıyordum. Kocanı biraz ödünç alabilir miyim?
¿ Puedo tomar prestado a tu marido por un momento?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]