Tüm bildiğim перевод на испанский
998 параллельный перевод
Tüm bildiğim bu...
Es todo lo que sé.
Tüm bildiğim ise...
Y lo único que sé es que...
Tüm bildiğim bu konuda bir şey yapmak istiyor olduğum.
Sólo sé que quiero hacer algo al respecto.
Beyler tüm bildiğim Pierre ve Marie'nin şu anda çok yorgun oldukları.
Caballeros, lo único que sé es que Pierre-- - y Marie están muy cansados.
Tüm bildiğim Laura'nın Cuma günü Diane Redfern ile bir öğle yemeği yediği.
Lo único que sé es que el viernes comió con Diane Redfern.
Onun hakkında tüm bildiğim bu, çünkü konuklarımızın işine burnumuzu sokmayız.
NO CREO QUE DEBAMOS DESAPROVECHAR ESA INVERSIÓN.
Tüm bildiğim bu kadar, Bob.
Ésa es la única oración que sé, Bob.
Tüm bildiğim adamın Bayan Dexter'dan hoşlandığı.
Un admirador de la señorita Dexter. Probablemente.
- Belki de beş kişiydiler. - Tüm bildiğim bir kişiden fazlasının olduğu.
Pero sé que ha habido más de uno.
Williamsburg Köprüsü civarlarında küçük bir dairesi vardı. Tüm bildiğim bu.
Tenía un cuartucho hacia el puente de Williamsburg.
O gerçek bir erkek, tüm bildiğim bu. Gerçek bir savaş adamı.
Todo lo que sé es que es un hombre de verdad.
Tüm bildiğim üç gün ve sonra bu gemide kimsenin hayatını kurtarmaya uğraşmayacağım.
Solo sé que dentro de tres días no podré responder de la vida de nadie a bordo.
Tüm bildiğim bu.
Es todo lo que sé.
Tüm bildiğim onun yapmış olduğu. Bu bilgi yeterli benim için.
Se que lo hizo y eso me basta.
Hakkında tüm bildiğim bu.
Yo únicamente la vi en el antro.
Tüm bildiğim, tek bir kuruşunu bile bulamadığımız.
Todo lo que sé es que, nosotros nunca Recuperamos un níquel.
Onun hakkında tüm bildiğim bu Bay Smith.
Esto es todo lo que sé sobre él, Sr. Smith.
Tüm bildiğim, bu sabah kafama vurduğu.
Lo qué se es que Kyle, se enfadó conmigo esta mañana.
Eğer eski rotası 140'a dönmekte bu kadar ısrarcı olmasaydı, bize çoktan "hoşça kalın" diyerek geçip gitmişti. Tüm bildiğim bu.
Si no estuviera tan obcecado en seguir con rumbo 140, nos habría volado hace mucho tiempo.
Tüm bildiğim benim ne hissettiğim.
Lo único que sé es cómo me siento.
Tüm bildiğim bunlar gibi görünüyor.
- ¿ Continuar? ¿ Cómo? Parece ser todo lo que sé.
Tüm bildiğim onun... bir dalkavuk olması.
Yo sólo sé que él... es un lacayo.
Tüm bildiğim, kanından meydana gelmiş bu çiçek kaderinin nabız atışını paylaşıyor.
Lo único que sé es que esa flor está hecha con su sangre, que está unida a los síncopes de su destino.
Tüm bildiğim bu, bu kadarı bana yetiyor.
En fin, es todo lo que sé y siempre me ha bastado.
Tüm bildiğim şu ki, Bermuda ya da başka bir yere götürmek için beni ayartmayı denemedi.
Te aseguro algo, no ha dicho nada para inducirme a ir.
Tüm bildiğim beni işten kurtardığı.
Sólo sé que me ahorró el trabajo.
Tüm bildiğim... silahlara sahip olduğumuz sürece...
Lo único que sé... es que mientras tengamos armas- -
Tüm bildiğim insanların sorumluluk taşıdığı.
Lo único que sé es que los hombres son responsables.
tüm bildiğim Desoeillet geldi, Jean Pourri ile çıktılar,
Sólo sé que Desoeillet volvió a salir con Jean Pourri.
Tüm bildiğim kendine 4000 dolar...
Bueno, solo sé que trajo 4000...
Tüm bildiğim Laura'nın Cuma günü Diane Redfern ile bir öğle yemeği yediği.
Lo que sé es que el viernes por la noche, él cenó con Diane Redfern.
Tüm bildiğim... güç seviyesi % 12 düştü ve düşüyor.
Todo lo que sé es que los niveles de potencia han caído un 12 ° % y siguen disminuyendo.
Tüm bildiğim yakında iki, dört, sekiz tane daha olacağı.
Bueno, lo que sé es que pronto habrá dos, cuatro, ocho, más.
Tüm bildiğim kendi yolumdayım
Lo único que sé es que ya estoy en marcha
Tüm bildiğim kendi yolumdayım...
Lo único que sé Es que ya estoy en marcha
Tüm bildiğim... kendi yolumdayım...
Lo único que sé Es que ya estoy en marcha
Nerede olacağım, emin değilim Tüm bildiğim kendi yolumdayım...
¿ Adónde me dirijo? No estoy seguro Lo único que sé es que voy en camino
Tüm bildiğim kendi yolumdayım...
Lo único que sé Es que ya estoy en camino
- Tüm bildiğim telefondaki sesler.
- Sólo me han contactado por teléfono.
Tüm bildiğim mektubun dediği, kız üçe kadar yaşayacak.
Sólo sé que la carta dice que vivirá hasta las 3 de la madrugada.
Tüm bildiğim bu dostum.
Eso es lo que sé, tío. Eso es lo que sé.
Tüm bildiğim bu.
Es todo Io que sé.
Ve tüm bildiğim Büyük bir depresyonun başlangıcındayım
Lo único que sé que estoy a punto de tomarme un gran tranquilizante?
Keşke bana yazdığını bildiğim ve beni unutmadığını söylediğin mektuplar bir şekilde elime ulaşsaydı. Seni tüm kalbimle bekliyorum. Hoşça kal.
Ojalá me llegaran las cartas que sé que me escribes para saber que te acuerdas de mí...
Önemli olan şey ise tüm gizli örgüt hareketinin liderinin ismini bildiğim.
Lo importante es... que tengo el nombre del líder de todo el movimiento.
tüm bildiğim bu.
es todo lo que sé.
- Sorun değil Çünki sende bildiğim tüm almanlar gibisin, vede bildiklerimi belkide kendime saklamalıyım.
Usted es el único alemán que conozco y que quiero conocer.
Yardıma ihtiyacımız var, tüm bildiğim bu.
Keely?
- Tüm hayatlarını bildiğim adamlar.
Hombres a quienes conocí toda la vida.
Şimdiye kadar tanıdığım, bildiğim tüm kızlar kanımca sıkı kızlardı.
Todas las que he amado, eran demasiado robustas.
Bildiğim kadarıyla tüm eczaneler kapalı. Yarına kadar beklemek zorundasınız, üzgünüm.
Que yo sepa están cerradas hasta mañana.