Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ A ] / Akıl

Akıl перевод на французский

12,751 параллельный перевод
İçki içiyorsanız da akıllılık yapın ve araba kullanmayın.
Si vous buvez, soyez intelligents et laissez quelqu'un vous ramener.
Ama tabip akıl hastanesinde zaman geçirmediği için bendeki sezgilere sahip değil.
le légiste n'a pas le même regard que moi.
Bu mevzuda hiçbir cinayet kanıtınız yok, sadece istatistiksel bir akıl yürütme.
Vous n'avez aucune preuve de meurtre ici, juste une bizarrerie statistique.
Çubuğu kullanıp tümdengelimli akıl yürüteceğiz. Bizleri katilin kimliğine ulaştıracak bir keşif yolculuğuna çıkabiliriz.
En se servant du bâton et de la déduction, on peut faire un voyage dans la découverte qui nous mènera à la véritable identité du tueur.
O akıl oyununu oynamayacağım seninle.
Ne cherche pas à me manœuvrer psychologiquement.
Bu akıl oyunlarını Too Vile'la oynamalısın.
Tu devrais aller manœuvrer psychologiquement Too Vile.
Oğlunuzun akıl sağlığı hakkındaki profesyonel görüşünüz nedir Doktor?
Quel était votre diagnostic clinique de son état mental Docteur?
Bir akıl sağlığı uzmanı olarak travmanın psikolojik belirtilerini ortaya koyma konusunda kalifiyeyim.
En tant qu'experte de la santé mentale, je suis qualifiée pour reconnaître les symptômes psychologiques d'un traumatisme.
Akıl okumada da kalifiye misinz?
Êtes-vous télépathe certifiée?
Elimden geldiğince akıl hocalığını yaptım.
Je t'ai formée de mon mieux.
Lastiği çıkarmak için daha akıllıca bir çözüm olmalı.
Il doit y avoir une façon plus intelligente de l'enlever.
Doktor akıl oyunlarını seviyor değil mi?
Le docteur aime les jeux d'esprit, non?
Zaman geçtikçe, diğer şampiyon onun arkadaşı ve akıl hocası oldu.
Le champion du monde est devenu son ami et un mentor.
Akıl sağlığını değerlendirene kadar... burada kalacaksın, bu eyalet yasası.
La loi dit que vous resterez ici jusqu'à ce que quelqu'un évalue votre état mental.
Benim akıl hocamdı.
Il était mon mentor.
Senin vergi beyannamelerini inceledik, görünen o ki Bay Harika, geçtiğimiz altı yılda sana yalnızca bir kez zam vermiş. Akıl hocası, tabi.
Un mentor, hein...
Ve şimdi de akıl hocandan çaldığın icatlar sana kaldı.
Et maintenant, vous avez les inventions que vous avez volées à votre mentor.
Tamam, şerifin yerine bakan Yardımcı Donnelly pek akıllı biri değil ama raporunun bir kopyasını aldım.
Le remplaçant du shérif, l'adjoint Donelly... Il est pas futé, mais il m'a donné une copie de son rapport.
Ve lisanslı akıl sağlığı uzmanlarıyız
♪ On est aussi une équipe ♪ ♪ De professionnels de la santé mentale ♪ ♪ On t'aidera ♪
Ve ulusça tanınmış akıl sağlığı uzmanlarıyız
♪ On est aussi une équipe, reconnu nationalement, ♪ ♪ De professionnels de la santé mentale ♪
Cosmo akıl okuyabiliyor. Dur hele!
Cosmo lit les pensées.
Bunun doğru olmadığını anlamak için akıl okumaya gerek yok.
Pas besoin d'être télépathe pour savoir que c'est faux.
Çünkü tam devrilme anında, hayalperest bir megaloman insanların akıllarına kurtulabileceklerini sokuyor.
Parce qu'au moment le plus critique, un mégalomane tragiquement utopique a cannibalisé l'humanité des esprits mêmes qui auraient pu être son salut.
- Akıl kârı değil.
- GARSON : C'est de la folie.
Bir dost, yoldaş güvenilir bir akıl hocası ve saygıdeğer bir sevgiliydi.
C'était un ami, un compagnon, un bon conseiller et un bon amant.
Çünkü senin için mükemmel bir ölüm hazırladım. Asil, kahramanca ve akıl çelici bir ölüm olacak.
Parce que je viens d'avoir la mort parfaite pour toi, et ça va être noble et héroïque et ça changera leur opinion.
Şimdi ise, kızgın olduğumuz kadar akıllı da olmalıyız.
Mais dans l'immédiat, on doit être aussi intelligents que furieux.
Needham Akıl Hastanesi. 1963 senesinde kapatılmış.
L'asile de Needham, fermé en 1963.
Hesap makinesi gibi duruyor, kimse bakmayı akıl etmiyor.
L'icône ressemble à la calculatrice, pour qu'on ne pense pas à y jeter un oeil.
Ayrıca bir çok kadın yazara da akıl hocalığı yapıp başarılı olmalarını sağlamış.
Il a aussi guidé un groupe de femmes écrivains qui ont poursuivis pour atteindre leur propre succès.
Sadece bir akıl hocasına yazılarımı şekle sokacak beni ileriye taşıyacak birine ihtiyacım varmış.
Que j'avais juste besoin d'un mentor, quelqu'un qui pourrait étoffer mon style, m'amener à un niveau supérieur.
Kurbanların yüzlerini kesmesine bakılırsa akıl hastalığı ve avcılık geçmişi olabilir.
Il peut avoir un passif de troubles mentaux et des compétences de chasse, au vu de la dissection des visages de ses victimes.
Akıl hastalığı geçmişi var ve gençliğinde hayvanlara işkence etmiş.
Un passif de troubles mentaux et de cruauté animale depuis l'adolescence.
O kadın benim akıl hocam falan değil.
Cette femme n'est pas mon mentor.
Sonunda telefon şirketi akıllandı ve elini ayağını buradan çekti.
Les opérateurs téléphoniques ont fini par se rendre à l'évidence, et sont partis.
Mahkeme anlaşmayı kabul etmeden evvel davalının, akıllıca ve bilerek ve isteyerek anlaşmanın sonuçlarını kabul ettiğini anlamalıdır.
Avant que la cours accepte l'affaire, il doit être pris en compte que l'accusé consciemment, intelligemment, et volontairement comprend la nature et les conséquences de sa demande.
Ama ilk kim ararsa ömrünün sonuna kadar ona sahip olacak. Zaman akıyor, Tony.
Mais celui qui appellera le premier prendra un avantage définitif sur l'autre
Kendimizi olayların akışına kaptırmadan önce belki de bir dakika durup düşünsek? - Kulağa nasıl geliyor?
Avant de s'emballer, et si on réfléchissait?
Akıtın gitsin okyanus ve yok edin odunları...
" Assécher l'océan, arracher les forêts,
Parmağını kesmen kan akışını durdurur.
Couper son pouce entraînera l'arrêt du flux sanguin.
Elimden geldiğince akıl hocalığını yaptım.
Je t'ai élevée du mieux que j'ai pu.
Picasso'nun Kübist akımını başlatmadan önce erken portrecilikten etkilenmesi gibi.
Comme... comment Picasso a été influencé par l'art du portrait au début. avant qu'il est crée le mouvement cubiste.
Elektronik sistem, güç akışını sağlıyor.
Le système électronique régule l'arrivée de la puissance.
Ramos'u öldürdüler ve insanların onun dışarıda olduğunu ve para akışını devam ettirdiğini düşünmesine izin verdiler.
Ils l'ont tué, et ils ont fait croire qu'il était toujours là, dehors, à faire rentrer l'argent.
Muhteşem bir akıcılığı mevcut var ya.
Cuisine de chef. Bonne circulation.
Gereksiz farklılıklarımızı kenara koyarsın çünkü sonuçta ikimiz de aynı şeyi istiyoruz. Sıcak su akıntısı, kendi adamız, yüzümüzün pullarda olması. Gerçi...
Mettre de côté tes mesquineries, car en fin de compte, on veut tous les deux la même chose, un gulf stream, notre île, notre visage sur un timbre...
Akışına bırak daha sonra orkestranın öfke ve coşkuyla girmesini sağlayabilirsin.
Tu sais, laisse-le couler, et puis tu laisses l'orchestre et plus tard tu entres avec rage et furie.
Yeterince akıcı konuşuyorum.
Je suis assez à l'aise.
Her şeyi akışına bırak demem boşuna değildi.
Je l'ai dit de laisser les choses seul, et vous savez quoi?
Oyunu çok akıcı. Geçen sezonun sonunda onu yavaşlatan sakatlıktan hiçbir eser yok.
Il est très à l'aise, plus aucune trace de la blessure qui l'avait freiné la saison dernière.
Atlantikdeki herhangi bir gemide öldürülüp atılmış ve akıntı buraya sürüklemiş olabilir.
Elle a pu être tuée sur n'importe quel bateau dans l'Atlantique et rejetée là par les courants.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]