Blá перевод на французский
713 параллельный перевод
Siz erkekler, tek yaptığınız konuşmak... sonra da zamanı geldiğinde Kent'in dediklerini yaparsınız!
Bla-bla-bla! Vous, les hommes, vous ne faites que parler... et au moment venu, vous faites tout ce que veut Kent.
Façasını al.
"Arrête le bla-bla-bla"
Kitap muhabbeti. Bir sürü laf salatası.
Ces histoires de bouquins, c'est du bla-bla-bla.
Sizi temin ederim ki bunlar laf salatası değil.
Je vous assure que ce n'est pas du bla-bla-bla.
Evet, ama anne sevgisi... Laf, laf, laf.
Bla-bla-bla.
Durmadan konuşuyorlar... Polis bir katili arıyormuş.
bla bla, bla bla... sur un meurtrier que la police recherche...
Son beş yıldır tek yaptığın konuşmak.
C'est tout ce que j'ai eu ces cinq dernières années, du bla-bla.
Yağır, bilirsiniz işte, popo.
Jactait... Les bla-bla qui couraient.
Arkadaşlarınız yağırdan pek olumlu söylenti çıkarmıyorlar, değil mi?
Bref, les bla-bla des renseignés ne sont pas rassurants.
İda, dırdırı keser misin?
Arrête ce bla-bla.
Bla... ireau!
Blaireau! ...
Sen sadece konuşursun...
C'est que du bla-bla tout ça...
- Sen de hep konuş, konuş, konuş!
- Des bla-bla, bla-bla, bla-bla...
Vır-vır-vır.
Et bla-bla-bla...
İnanılmazlar değil mi?
Elles sont incroyables, non? Bla-bla-bla.
Dinle, bana ukalalık taslama.
Pas de bla-bla.
Vıdı vıdı, vıdı vıdı.
parler, parler, parler! Bla, bla, bla...
Ne talihsiz bir adamım...
Je suis le plus malheureux... bla bla...
"Başkan hakkında şakalar yapan iğrenç komedyen Lenny Bruce." Filan falan.
"Lenny Bruce, le comique malsain " dont les plaisanteries sur le président... " Bla-bla-bla.
Bu gece bu kulüpteki kaç kişi bugüne kadar o kelimeyi kullandı filan falan?
Combien d'entre vous ont déjá utilisé ces mots bla-bla-bla?
Siz bayım, hiç falan filan yaptınız mı?
Vous, monsieur, on vous a déjá bla la bla?
Bu odadaki kaç adam bugüne kadar falan filan yaptı?
Combien d'hommes ici se sont-ils déjà fait bla la bla?
Bu odadaki kaç adam hiç falan filan yapmadı?
A présent, combien d'hommes ici ont-ils déjà bla une bla?
Evet bayan, siz hiç falan filan yaptınız mı?
Madame, avez-vous déjà bla une bla?
Bu odada bunu müstehcen bulmayan biri varsa tamamen palavracısınız ve umarım bir daha hiç falan filan yapamazsınız.
Si quelqu'un ici ne l'a pas trouvé obscéne, j'espére qu'on ne vous bla-ra plus jamais la bla.
- Vıdı vıdı vıdı!
- Bla-bla-bla!
Ve benzeri... Makaleyi gördünüz mü?
Et tout le bla-bla!
Üzerinde şunun yazılı olduğu küçük bir mezar taşı istiyorum.
Gravé dessus. Rien d'autre! Pas de bla-bla.
Ortada konuşacak bir şey yok
Pas de bla-bla.
Saçmalık!
Bla-bla-bla...
- Hiç olmazsa koca ağzın hala çalışıyor.
Pour le bla-bla, tu es fort!
Hey, konuşmayı kes biralar nerede onu söyle. - Bira ister misin?
J'aimerais un peu moins de bla-bla et un peu plus de bière!
Da-da-da... "Umarım bu paket moralinizi yüksek tutar."
Bla-bla-bla... "Nous espérons que ce colis vous aidera à garder le moral."
santranç oynarsın, ajandanı düzenler çek defterinle uyumku... daha neler neler!
Ça joue aux échecs, régle le chauffage... fait la comptabilité... bla bla!
Hey, hey, hey! "
Bla bla bla! "
Tamamen balon.
C'est que du bla-bla.
- Ardından muhabbet başlar.
Après, c'est du bla-bla.
Ama İngilizler onu nane sosu ile içiyorlar.
- Bla, bla, bla... leur sauce à la menthe, ils ont pas inventé le thym, le romarin...
Vıdı-vıdı-vıdı, vergiden muaf yatırımlar.
Bla-bla-bla, les crédits d'investissement.
Vıdı-vıdı-vıdı, petrol ödeneği.
Bla-bla-bla, la crise du pétrole.
Ve adı da, Bay E. Bla...
M. Vipèrenoire...
Gerçekten iyi pazarlık ediyorsun.
- Bla-bla de vendeur.
Boş bir ağız ve resmi bir kimlikten başka bir şey değilsin.
T'es un insigne et du bla-bla!
Boş bir ağız ve resmi bir kimlikten başka bir şey değilsin!
Tire-toi! T'es qu'un insigne et du bla-bla!
Boş bir ağız ve resmi bir kimlikten başka bir şey değilsin!
T'es rien qu'un insigne et du bla-bla!
Altıncı sınıftan liseye geçmemi istediler çünkü büyük bir dahi olmam gerekiyordu. Sonra bu fikri unutmaya karar verdik çünkü arkadaş edinme sorunu gibi saçma sapan sorunlar yaşayacaktım.
J'étais un petit génie, alors, on devait me faire sauter une classe, puis ils y ont renoncé, craignant que j'aie du mal à m'intégrer, bla-bla-bla...
Şimdi saçma sapan şeylerden başka bir şey yapmıyorum. Büyük zekâmı hangi renk giyineceğime karar vermede ve sokağa çıkma yasağı çıkana kadar üç fıçı birayı nasıl içeceğim onu düşünüyorum.
À présent, je fais que du bla-bla-bla, mon Q.I. me sert à choisir la couleur de mon rouge à lèvres, ou à trouver trois boums pour le samedi soir.
Bu hikâye iki gün içinde ortaya çıktı. - Bu inanılmaz. - Evet.
Ce qui est drôle, c'est qu'à la fin, le générique n'était pas prêt donc on avait tapé "bla, bla, bla".
Onu son gördüğümde, dırdır ediyordu.
La dernière fois, c'était bla bla bla.
Ne yapacağımız konusunda fikrini soruyorum.
Pas de bla-bla. A ton avis, qu'est-ce qu'il faut faire?
Başkasıydı. "Şöyleydi. Böyleydi."
C'est un autre. " Bla-bla-bla.