Dürüst перевод на французский
16,704 параллельный перевод
Teşekkür ederim. Dürüst olduğun için.
Merci.
- Ben dürüst olabilir miyim?
À dire. Je peux être honnête avec toi?
Tamam ama dürüst olmam gerekirse, harbi olursam şu an kokain çekmem lazım.
Okay, mais si je suis honnête avec toi, si je suis vraiment, vraiment honnête J'ai besoin d'être défoncé au crack tout de suite.
Dürüst olmak gerekirse, gerçekten ilgimi çekti ve sanırım bundan sonra müzikaller hayatımın büyük bir parçası olacak.
Je dois être honnête, je me suis vraiment mis, et je pense que les comédie musicales vont devenirs une grande part de ma vie à venir.
Ama birbirimize karşı dürüst olursak ikimiz de biliyoruz ki...
Et si l'on veut être honnêtes, Je crois que nous le savons toutes les deux...
Kendimize karşı dürüst olsaydık bunun geldiğini görebilirdik.
Si nous avions été honnêtes avec nous même, nous l'aurions vu venir.
Fakat bunun için dürüst bir yol yok.
Tu as parlé aux fédéraux. Je n'avais pas le choix. Sap!
Dürüst olmak gerekirse sahip olduğumuz ilk ve tek ev.
Honnêtement, le seul qu'on n'ait.
Dürüst olmak gerekirse bu inanılmaz bir reklam.
C'est une merveilleuse publicité.
- Dürüst olacağım oteliniz doğaüstü topluluklarca odak noktası olarak gösterilen yeterince kötü şöhretli bir yer.
- Soyons francs. Votre établissement est assez connu des communautés paranormales comme un point chaud.
"Sole Food : zanaatkar işi dürüst ticaretli spor ayakkabısı deneyimi."
"Resto Basket. Du commerce équitable de baskets artisanales."
Ned sana karşı dürüst olabilir miyim?
Ned, puis-je être honnête?
Dürüst olmak gerekirse telefonda onu nasıl anlatacağımı bilemedim.
En fait, j'ignorais comment le décrire au téléphone.
Dürüst olmak gerekirse, o biraz sürtük.
À vrai dire, c'est vraiment une sale garce.
Laird, sana karşı dürüst olacağım, dostum.
Laird, je serai honnête avec toi. D'accord.
İkinizde tanıdığım en dürüst ve otantık adamlarsınız.
Vous êtes tous deux des hommes honnêtes et authentiques.
Dürüst olmamak için bir çarka ihtiyacın yok değil mi?
Tu es incapable d'être malhonnête, pas vrai?
Ve dürüst olmak gerekirse, ilk kez böyle kontrolümü kaybetmiyorum.
Je vais être franche, j'ai déjà perdu le contrôle.
Doğru dürüst yatağı belirleme sorunu yaşıyorsun.
Vous avez du mal à différencier les lits.
Sana karşı dürüst olacağım. Karen ile uzun bir geçmişimiz var ; kötü bir geçmiş de değil.
Pour être franc, ma relation avec Karen a été longue et plutôt réussie.
Evet, dürüst olacağım.
Pour être franc...
Dürüst olan tek kişi Paul.
Le seul qui est honnête, c'est Paul.
Ve dürüst olmak gerekirse, ki gayet dürüstüm... Kullanmak için birçok sebep var.
J'ai des valises entières de ce truc, et pour être honnête... je veux dire vraiment honnête... beaucoup trop de raisons de l'utiliser :
Vicdanlarıyla oy veren dürüst politikacıları ödüllendirmiyor.
Il ne récompense pas les politiciens honnêtes qui votent avec leur conscience.
Yemin altında olduğum için dürüst olacağım ; bence değil.
Je dois répondre : non, je ne trouve pas.
Dürüst olayım mı?
Franchement? "Vivement le dessert!"
Dürüst olmak gerekirse, bu hiçbir fark yapmadı...
Et franchement, ça me dérangeait pas...
Bu hayatımdaki tek dürüst şey, Ayan!
Notre relation est la dernière once d'honnêté de ma vie.
Böyle rahatça dürüst konuşabilmene çok sevindim.
Je suis ravie de voir que tu te sentes assez à l'aise pour t'exprimer de manière honnête.
Dürüst olmak gerekirse, cinsel birliktelik yaşadık.
Pour être honnête, parce qu'on a eu une relation sexuelle.
Hayatında olanlarla ilgili dürüst davranamıyorsan kaydedeceğin ilerlemenin de bir sınırı olacaktır.
Et il y a une limite au progrès que tu peux faire si tu n'es pas honnête sur ce qui se passe dans ta propre vie.
İkisi de inatçı, çabuk parlayan ve ölümüne dürüst.
Les deux sont têtus, explosifs, et bruts de décoffrage. Oh mon Dieu.
Eğer dürüst olacaksam evet biraz kıskandım.
Pour être honnête, oui, je suis un peu jaloux.
Dürüst oluyorsak, ben de biraz seni kıskanıyordum.
En fait, pour être honnête, je pense que j'étais un peu.. jalouse aussi.
Bu duruşma bittiğinde bu komitenin, benim hakkımda dürüst, düzgün bir insan olduğuma
J'espère qu'à l'issue de ces auditions, la Commission conclura que je suis quelqu'un d'honnête, de respectable
Belki kötü bir karardı. Ama bu dürüst olmamak değildi.
J'ai peut-être manqué de jugement, mais je n'ai pas été malhonnête.
ve dürüst olmak gerekirse artık umuyorum ki, adaylık için ırkçılık konusunu daha fazla konuşmayacağız.
À dire vrai, j'espère aussi qu'on ne parlera plus de racisme quand il sera question du candidat.
Dürüst olmak gerekirse boktan vaziyetteyim.
J'ai comme qui dirait... foiré, honnêtement.
Dürüst olmak gerekirse, tüm zamanımı seninle geçireceğim.
Mais je préférerais passer mon temps avec toi.
Sadece dürüst ol.
Je voulais être honnête.
Sana yardım ederim ama dürüst olacaksın. Haydi.
Si tu veux que je t'aide, tu dois être honnête avec moi.
Anladım, ama ben dürüst bir hayat istiyorum, ben buyum.
J'ai saisi mais je veux vivre une vie authentique et c'est qui je suis.
Dürüst olmak gerekirse o avokado tostu çok iyi görünüyordu.
Pour être honnête, ce toast à l'avocat avait l'air vraiment bon.
Dürüst olman da hoşuma gitti.
J'apprécie votre franchise.
Annem hep Ortabatılı biriyle çıkmamı tavsiye ederdi. Çünkü çok nazik ve dürüst olurlarmış.
Ma mère veut que je me trouve un mec du Midwest, parce qu'ils sont gentils et honnêtes.
Dürüst olmak gerekirse, epey çılgın bir günde geldiniz.
Il faut dire aussi que vous arrivez un jour où tout déraille.
Dürüst olmak gerekirse, Jon Snow öldüğünde hepimiz iki hafta izin aldık.
À vrai dire, on a tous pris congé quand Jon Snow est mort.
- Bak dediklerin dürüst ve cesurcaydı.
Ce que t'as dit était honnête et courageux.
Dürüst olalım.
Soyons honnêtes.
Yapamam, o iş yapabileceğimin en iyisi ve dürüst olacağım.
- Non.
Bana karşı dürüst olduğun için sağol.
Mais merci pour votre honnêteté.