Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ D ] / Dışarıya bak

Dışarıya bak перевод на французский

147 параллельный перевод
Dışarıya bak. 500 metre boyunca, ne bir ağaç, ne de çalı.
Regardez là-bas. Pas un arbre, pas un buisson sur 500 m.
Tam da, dışarıya bakıyordum, efendim.
Je viens de jeter un coup d'œil dehors, Monsieur.
Pencereden dışarıya bak.
Regarde par la fenêtre.
Sen bodruma bak, ben dışarıya bakarım.
Moi, je fouille dehors.
- Tamam, o zaman ben dışarıya bakayım, sen bodruma bak.
Alors je fouille dehors et tu fouilles le sous-sol.
Dışarıya bak, gelip gelmediğini kontrol et.
Regardez s'il arrive...
Dışarıya bak.
Regarde dehors.
- Dışarıya bakıyorum.
- Je regarde juste dehors.
Dışarıya bak.
Regardez dehors.
Dışarıya bakın komutan. Belerephon ekibi.
Regardez, commandant, voila l'equipage du Belerephon.
Gidin dışarıya bakın.
Retournez dehors.
Dışarıya bak.
Jetez un coup d'œil dehors.
Dışarıya bak.
Jetez un œil par là.
Pencereden dışarıya bak, onları göreceksin.
Regarde par la fenêtre et tu les verras.
Hey, dışarıya bak!
Attention!
- Dışarıya bak, dostum.
- Attention, mon pote.
Dışarıya bakın, hava açıyor...
On dirait que le temps s'améliore...
Hep pencereden dışarıya bakıp Moskova'ya göçen... ördekler için mızmızlanan kadınlar...
Toujours remplies de femmes qui regardent par la fenêtre, en se plaignant que les canards s'en vont vers Moscou.
Pencereden dışarıya bakıyorum ve yağmurun yağışını izliyorum
Je regarde par la fenêtre, et vois la pluie tomber
Fred, dışarıya bak. Nerede? Gizli, aşağı doğru inen bir merdiven.
Où est-il? Un passage secret.
Sana dışarıya bak dedim!
Je t'ai dit de faire gaffe!
Dışarıya bakın.
Regardez dehors.
Dün akşam bir restorantta oturuyordum ve dışarıya bakıyordum... arabamın önündeki yere park etmeye çalışıyordu.
Hier, j'étais au restau, et par la fenêtre j'ai vu une femme manoeuvrer sa voiture devant la mienne.
Dışarıya bakın! Tekrar geliyor!
- Attention!
Pencereden dışarıya bak.
Va voir à la fenêtre.
dışarıya bak!
- Regarde toi-même.
Dışarıya bak yeter.
Regarde dehors.
Dışarıya bak.
Regarde à l'extérieur.
Dışarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle. hiçbirşey!
Regarde dehors et dis-moi ce que tu vois.
Dışarıya bak, kadın!
Bon, va voir dehors, femme!
Dışarıya bak, ne kadar güzel.
Regarde combien c'est beau.
Hayır. Sen neden dışarıya bakıyorsun?
Pourquoi tu regardes dehors?
Bak Smithy, sandalyeni dışarıya çıkartayım. Haydi gel.
Je vais vous installer une chaise.
Şu pencereden dışarıya bir bak.
Regardez par la fenêtre!
Hemen birkaçınız dışarıya çıkıp bakın Eğer AB Rh ( - ) olan birini bulursanız.
Que quelqu'un aille voir si on peut trouver une personne compatible.
Dışarıya bakın!
La fenêtre!
Ve şimdi de bakıyorum, dışarıya çıkıyorsun.
"Et maintenant, tu prends tes repas ailleurs!"
Dışarıya bir bak.
Regardez dehors...
Bak, çavuş Hemen ayılıyosun ve ben söylediğimde buradan çıkmak için hazırlanıyorsun ya da ben seni dışarı atıyorum, Bay Wichowsky.
Ecoutez, Sergent, dessoûlez-vous et soyez prêt à partir quand je le dirai ou vous redevenez monsieur Wichowsky!
Pencereden dışarıya bir bak.
Va voir à la fenetre...
İyi bak ona. O burada kalmalı. Dışarıya çıkmasına izin verme, anladın mı?
Surveillez-le bien, qu'il ne sorte pas.
Tepeye bakın Dışarıya tek bir kapı var. Hadi şu kafesten çıkmanın yolunu bulalım.
La dague d'or Pangu tranche le fer comme si c'était de la boue.
Dışarıya bak.
Regardez-les
Şu pencereden dışarı doğru uzan... Aşağıya bak.
Passe la tête par la fenêtre et regarde en bas.
bu odada dogru mektup bu odada olamalı pratik yapalım, bakıyorum sana ve mektuba, dışarıya bir yol var
Le document doit être ici. Chacun à son poste.
Islahevi, dışarıdan bakıldığında... tam da orayı yönetenlerin istediği gibi... bir tür okula ya da üniversiteye benziyordu.
Il avait l'aspect que ses directeurs voulaient qu'il ait : Celui d'un lycée ou d'une faculté.
— Anne, git dışarıya bir bak.
- Maman, regarde dehors!
- Dışarıya ulaşmak yerine... belki içeriye bakıyor olmalıyız.
La réponse n'est peut-être pas ailleurs, mais en nous.
- 80'ler Harry. Olan bu. Yüzlerce, yüzlerce kafe kocaman lokantalar hınca hınç neşeli genç insanlarla dolu yüksek standartlarda hayat yaşayıp gülüyor, kendilerini güzel hissediyorlar salata yiyorlar ve dışarıya bana bakıyorlardı sanki yarı açık konserveden emekleyerek çıkmaya çalışan biriymişim gibi.
les années 80 sont passée là des centaines de ces cafés sophistiqués ces restaurants caverneux... pleins à craquer de ces jeunes aux yeux pétillants... vivant la grande vie, riant, se sentant beaux... mangeant des salades... me regardant qui les regardait
Tamam, bak adamım, ben-ben sadece seni dışarıya çıkartacağım.
Bon, je vous pousse dehors.
Joe, dışarıya bir bak.
Joe, regarde à l'extérieur. Elle y est allée.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]