Ediyor перевод на французский
52,825 параллельный перевод
Mahkûmları rehabilite ediyor ve atları, sahiplendirilmeye hazır hâle getiriyor.
Les détenus sont réinsérés et préparent les chevaux à l'adoption.
Aşırı üreme, kuraklık ve diğer faktörler, binlercesini açık arazide ölüme mahkûm ediyor.
La surpopulation, la sécheresse et d'autres facteurs provoquent la mort de milliers d'entre eux.
- Evet çünkü götlük ediyor.
Oui, parce qu'il agit en trou de cul.
Souksoukville'ye giden kervan mı? Adamın biri iki sepetle yolculuk ediyor ve sepetin birinden de kaçmaya çalışan yeşil bir yılan var.
Trois hommes et un enfant en direction de Souksoukville et deux paniers d'où pendait un serpent vert qui voulait fuir?
İki artı iki, gerçekten dört ediyor!
Deux plus deux, ça fait quatre.
Kayıt için, Bayan Dibbons Florida Çocuk Esirgeme Kurumu'nu temsil ediyor.
Notez que Mme Dibbons représente l'État de la Floride, la Protection de l'enfance.
Almanya pes ediyor.
L'Allemagne abandonne.
Barıştan söz ediyor.
- Il parle de paix.
Neden devam ediyor?
Pourquoi ils font ça?
Hepsi hak ediyor.
Ils le méritent tous.
- Bence burası seni mutlu ediyor.
Je pense que ce lieu te rend heureux.
Bir babayı hak ediyor.
Il lui faut un père.
Daha iyisini hak ediyor.
Il mérite mieux.
Yani Shotgun seni bunun için işe dahil ediyor.
Alors Shotgun... va t'introduire dans le gang?
Hamamböcekleri hareket ediyor.
Les coquerelles sont en mouvement.
- Mahalleli benden nefret ediyor. - Kim nefret ediyor?
- Les voisins me détestent.
Taşakların gölgelendirmesi, damarlar falan sanki nereden bakarsan bak seni takip ediyor.
L'ombrage des bourses, les veines. On a l'impression que le dessin suit le regard.
En sinir bozucu olayı ise gün boyu planlar yapıp iptal ediyor.
Le plus énervant, c'est qu'elle prévoit un truc et annule au dernier moment.
- Bir de gün boyu dans ediyor.
Et on danserait toute la journée.
Dediklerine göre İrlandalılar ablukaya tayın ve domuz eti tedarik ediyor. Ancak yakında barutları tükenecektir.
Il se dit que les Irlandais fournissent matériel et viande pour le blocus, mais ils seront bientôt à court de poudre.
Kabul ediyor musun?
Acceptes-tu?
Hayat devam ediyor.
La vie continue.
Delaney'e kim yardım ediyor?
Qui aide Delaney?
- Seni ziyaret ediyor.
- Il te visite.
Ziyaret ediyor.
- Non!
Bilgi sahibi olanlara 10 pound teklif ediyor, tehditler savuruyor.
Ils offrent 10 £ à quiconque ayant des informations. Ils menacent.
Bayan Delaney mutfağı tahrip ediyor.
Mlle Delaney est en train de détruire la cuisine.
Şahitlik yapmayı kabul ediyor musunuz?
Seriez-vous d'accord pour témoigner?
Bay Delaney majesteleri bilgi talep ediyor.
M. Delaney... Sa Majesté recherche des informations.
Öyleyse James Delaney Hindistan'dan niye bu kadar nefret ediyor?
Et pourquoi donc James Delaney hait à ce point l'Inde?
- Kadın ayrıca hanımım olduğunu iddia ediyor.
- et prétend être ma maitresse. - Ta maitresse?
Ondan nefret ediyorum. Angela da ondan acayip nefret ediyor.
Je la déteste.
- Patron, Başkan Karzai'yi ziyaret ediyor.
- Le chef va voir le président Karzaï.
Her yandan şikâyet geliyor ve her şey gülünç bir Karzai zaferini işaret ediyor.
Tout semble indiquer une victoire écrasante de Karzaï.
Ama zorluklar devam ediyor.
Mais des difficultés demeurent.
Evrenim de bu işte. Ve şu anda da o evren çöküyor çünkü büyük kızım üvey zımbırtısıyla takılmayı tercih ediyor.
C'est mon univers, et en ce moment, il s'effondre, parce que mon aînée me préfère sa belle-mère.
Oyun senin için çok şey ifade ediyor, değil mi?
Tu tiens beaucoup à la pièce?
- Doğru ya. - Toplam 38,64 dolar ediyor.
Ça vous fait un total de 38 dollars et 64 cents.
İşinize karışmak gibi olmasın ama insan şüphe ediyor. Yoksa bir şeyden mi kaçıyordu?
Je suis pas inspecteur, mais elle devait fuir quelque chose.
Bir de ona aşkımdan şüphe ediyor!
Il doute de mon amour pour lui.
Tatlım burada herkes her şeyin temelindeki sorunun ben olduğumu farz ediyor.
C'est encore moi qu'on accusera.
Bu yasal bir sorun teşkil ediyor ve yasal olarak hakkımızı aramalıyız.
Il faut qu'on aille en justice.
- İnkar ediyor mu peki? - Kasabamıza daha uygun bir konu seçmemizi öneriyor.
Il voudrait qu'on choisisse une pièce tout public.
Fakat çoğu yerde aylık kurak hava devam ediyor.
Mais pour les autres, la sécheresse continue.
Onun için dua ediyor musun?
Vous priez pour elle?
Madalyn nasıl başarıyor da bir ayağı çukurdaki zengin ateistleri evlerini ona bağışlamaya ikna ediyor...
Madalyn a cette faculté de persuader ces riches athées mourants de lui laisser leurs biens...
Babandan kopardığım için benden nefret ediyor musun?
Tu me détestes de t'avoir prise à ton père?
- Bir şeyi telafi ediyor gibi.
- Il essaye de nous dédommager.
Ajan Dao sizden övgüyle söz ediyor Ajan Diaz.
L'agent Dao parle beaucoup de vous, agent Diaz.
Hiç anneler günü kartı atmamış, koalalardan nefret ediyor.
Pas de carte pour la fête des Mères, il hait les koalas.
Tek gecelik ilişkiden fazlasını hak ediyor. Hoş biri.
Elle mérite mieux qu'un coup d'un soir.