Isını перевод на французский
32,109 параллельный перевод
- Nasıl benim arkamdan iş çevirip Dylan'la, Norman'ı elimden almak için iş birliği yaptın?
- Comment oses-tu aller voir mon fils derrière mon dos et essayer de me l'enlever?
Yol arkadaşı mısın yoksa iş arkadaşı mı?
Vous êtes celle qui covoiture ou la collègue de bureau?
İki insanın, iki iş arkadaşının özel müzakare yapamayacağı bir yerde mi çalışıyoruz?
travaillions dans un environnement ou deux collègues... ne peuvent pas parler en privé? Ça te va?
Sonra beni iş arkadaşlarının önünde elledi.
Et après, il me pelote devant ses collègues.
Muhtemelen yaptığımız şeyin iki iş arkadaşı için uygunsuz olduğunu biliyor ve şimdi de kendi kıçını kurtarmaya çalışıyor işte.
C'était inapproprié pour des collègues, de faire ce qu'on a fait, alors maintenant, elle essaie de sauver sa peau.
- Işık olan yere yakın durun.
- Revenant? - Restez près d'une source de lumière.
Kimsenin bizi tanımadığı, bizi eş değiştirenler olarak tanıyan arkadaşlarımızın ve iş arkadaşlarımızın olmadığı bir yere gitme şansımız var.
On a la chance d'aller dans un endroit où personne ne nous connaît, où nous n'avons ni amis ni collègues qui nous voient comme échangistes.
İş yapma konusunda hiçbir fikrin yok.
Tu n'y connais rien en gestion!
- Bu gece iyi iş çıkardın.
- Beau travail, ce soir.
Yani bu iş hayırlısıyla bittiğinde, farklı bir dizide, farklı biri... olarak uyanacak ve tekrar baştan başlayacaksın.
Tant qu'il y aura une fin heureuse, tu te réveilleras... dans la peau de quelqu'un d'autre et tu recommenceras une nouvelle série.
İyi iş çıkardın.
Alors... beau travail.
- İş onlar değil.
- Ce n'est pas ça, le boulot.
O zamana kadar bu iş daha ötesine gitmeyecek.
En attendant, rien n'avancera.
Seks arkadaşıydınız, iş arkadaşı değil.
Partenaires au lit, pas d'affaires.
Bir dedektif için oldukça iyi iş çıkarmışsın.
Vous faites du bon boulot pour une détective.
Sizi şaşırtacak, Bay Çelik, ancak şehirdeki en ucuz üç klinikte de, iş etiğine sadık yönetici bulamadık.
Ça va vous choquer, M. Celik, mais aucun des employés des trois cliniques de la ville n'est honnête.
Yeni iş vereninin kimliği bilinmiyor.
L'identité de son nouvel employeur n'est pas claire.
Bunu anahtarın sahibini işkillendirmeden yapman gerekiyor. Yoksa iş tehlikeye girer.
Il fallait le faire sans que le propriétaire sache que vous alliez saboter sa société.
Bunun ne olduğunu ya da ne iş yaptığını bilsem ben de sana bunu alırdım.
C'est exactement ce que je t'aurais offert si je savais ce que c'est ou quel est ton travail.
İş birliği yapmayı reddederek senden üstün bir insanın emirlerine karşı gelmiş oluyorsun.
En refusant de coopérer, tu désobéis à un ordre direct d'un supérieur humain.
İş alanımda pek de mutluluğa yer yok.
Il n'y a pas d'excès de bonheur dans ma branche.
Biri önceki temsilcisi, Sean Wheeler'dan. Chris'in, "Altın Kasırga" anlaşmasını bağlamak için arkasından iş çevirip büyük bir ajansa geçtiğini söylemiş.
Une émanant de son ancien agent, Sean Wheeler, qui a dit que Chris l'avait remplacé par une grande agence sans le lui dire pour pouvoir signer "Gold Storm".
Harika bir iş başardınız.
C'était génial.
Harika bir iş çıkardınız.
- Ce que vous avez fait était génial.
Isıtıcı ve neonatal resüsitasyon tepsisi istiyorum. İşi olmayanlar dışarı çıksın.
J'ai besoin de chauffages et des plateaux de réanimation néonatale, et si vous n'avez pas à être ici, sortez.
İş konuşmasını ben yaparım.
Ecoute. Je m'occupe de la partie business.
Çünkü senin bir işe ihtiyacın var. Kızımın aksine hiç bir iş yapamıyorsun.
Il te fallait un job et contrairement à ma fille, tu ne sais rien faire.
Çok iyi iş çıkardım öyle ki buradaki kimse farkı anlayamayacak. Aynen kopyalarını çıkardım.
Et ne dis pas que ce n'est pas le moment, parce que...
Bu da orada saçma sapan bir iş oldu demek oluyor ben de ne olduğunu çözeceğim.
Mais ça n'est pas arrivé, et ça n'arrive pas maintenant. [BRUITS D'ORDINATEUR]
Bunun hakkında biraz düşündüm de, ben iş istiyorum.
Tu n'as pas à être désolé. En vérité, c'est moi qui ai gâché toutes nos vies, en embauchant Mike.
Eski bir iş ortağımın.
Un de mes vieux associés.
Arkasından iş çevirip Jackson'a söyleyelim demedim.
Je n'ai pas dis, vas y avant qu'elle revienne et dis le à Jackson.
- Evet... ve bu iş tamamen kayıt dışı yani bu da yakalanırsanız Savunma Bakanlığı ve Beyaz Saray görevden bilgileri dâhilinde olduğunu reddedecekler ve korumaları geçseniz bile yeraltındaki depoya giden yol kurcalamanın ilk işaretinde bayıltıcı gaz salacak şekilde donatılmıştır ve o kapının arında kim bilir ne gibi tuzaklar vardır.
Oui... et le job est complètement non officiel, ce qui veut dire que si vous êtes pris, le Département de la Défense et la Maison Blanche vont nier avoir eu connaissance de cette mission... et même si vous arrivez à passer les gardes, tout le chemin vers la salle des coffres souterraine, ils expulsent du gaz soporifique au 1er signe de falsification, et qui sait quels pièges mènent derrière telle porte.
Kendine bir sor neden dünyada yapacak onca iş varken bir avukatsın?
Demande-toi : pourquoi es-tu avocat plutôt que n'importe quoi d'autre au monde?
Harika iş çıkarttın ;
Vous avez été excellent ;
- He-Man'ın kılıcı iş görür mü?
Aurait-il le travail de l'épée de l'homme?
Ralph, hocanın kendisine ait olduğunu iddia ettiği iş ürününü inceleme fırsatın oldu mu?
Ralph, tu as eu l'opportunité de relire le travail que ton professeur déclare être le sien.
- Harika iş çıkarttın.
Vous avez fait un travail incroyable.
İş buldu diye onu cezalandıracak mısın?
La punir pour avoir pris un job?
Müvekkillerin iş etiğin hakkındaki durumlarını görebildiği bir yer.
Où les clients peuvent facilement voir ton... éthique de travail.
Güzel. Ama Alicia benden iş geliştirme planını bitirmemi istedi.
Super, mais Alicia m'a demandée de finir ce plan de développement.
İnsanların arkamda iş çevirmesi konusunda iyi değilim.
Regarder par-dessus mon épaule.
Rakibinin senden... daha iyi bi iş çıkarma ihtimali yok mu?
Votre concurrent n'aurait pas pu simplement faire mieux que vous?
Yarın ilk iş Bay Molina'ya ziyarete gidelim.
Demain, nous irons voir M. Molina.
Siz subaysınız. Nerdeyse hep masa-başı iş yapıyorsunuz.
Vous bossez à votre bureau.
Tüm iş arkadaşlarınız öldürmeye niyetli olduğunu bahsettiğinizden şüpheliyim ama, Onu endişelendirecek kadar şeyi söylemiştiniz zaten.
Je ne sais pas si vous lui avez dit que vous alliez tuer autant de collègues que possible, mais vous l'avez inquiété.
İyi iş çıkardın... çırağım.
Bien joué cher disciple.
Yani bunun bir iş olmadığını söylemiyorum.
Je ne dis pas que c'est facile.
Ve arkamdan iş de çevirmiyor.
Ce n'est pas du baratin.
Gördüğüm kadarıyla Roman'ın yerleşkesine girmek kolay iş olmayacak.
Ma surveillance m'a confirmé que ce ne serait pas une tâche facile de pénétrer dans l'enceinte de Roman.
Kurbanın evine ve iş yerine gitmeyeceksin.
Tu n'es pas autorisée près du domicile ou lieu de travail de la victime.