Ortaya çık перевод на французский
5,229 параллельный перевод
Nihayet, ortaya çıkıp gerçek ben olmak için özgür hissettiğim bir yer buldum.
Finalement, j'ai trouvé un endroit où je peux me sentir libre de m'exprimer et d'être moi même.
Kısa evlilik hayatımın en kötü hatasını yaptım. Taşınma şansı ortaya çıkınca hemen atladım.
Donc là, ayant fait la pire erreur de ma courte vie de marié, quand la chance de déménager est arrivée, j'ai sauté dessus.
Heyecan verici konuşmadan sonra gerçek zayıflık ortaya çıktı.
Et ensuite, après un discours enthousiaste, sa véritable faiblesse est révélée.
Tabii içinde peynir ve guakamole olursa yeni bir denklem ortaya çıkıyor.
À moins que nous parlions de ceux au fromage et guacamole, qui est un tout autre ensemble d'équations.
Parçacık hızlandırıcı patlamasında ortaya çıkan karanlık maddeye maruz kaldığında kendisi üzerinde deney yapmaktaysa...
S'il faisait des tests sur lui-même lorsqu'il a été exposé à l'onde de matière noire relâchée par l'explosion de l'accélérateur de particules.
Bu çocuk Çin'in kırsal kesimindeki bir köyde ortaya çıkıverdi.
Ce garçon a été retrouvé dans un village chinois.
İki hafta boyunca hiçbir şey yapmayıp küçük gülümsemen, kara gözlerin geniş alnın ve kaslarınla ortaya çıkıp birdenbire Koç'un ofisinde birbirimizin kıyafetlerini çıkarmamızın hiçbir yolu yok.
Il est hors de question, après deux semaines de silence, malgré ton beau sourire, ton air ténébreux et tes muscles, qu'on s'arrache nos fringues dans le bureau du coach.
Gerçek ortaya çıkıyor.
L'heure de vérité.
Kimliği saklayıp ortaya çıkarmak epik Yunan eserlerinde sık kullanılan bir temadır.
Cacher, puis révéler son identité est un thème récurent dans les épopées grecques.
Ailelerin kullanıldığı ortaya çıkınca, protokolü uygulamak durumunda kaldık.
Avec tous ces parents qui sont utilisés, je dois suivre le protocole.
Kız 4 kilo vermiş gözlerinin rengini ortaya çıkartan yeni, çekici bir ruj almış...
En plus, elle a perdu neufs kilos, elle a un super nouveau rouge à lèvre qui fait ressortir ses yeux.
Yani 500 yıllık intikamının verdiği haz ile yakında ortaya çıkacak cesedin üzerine oh olsun demeye geldin.
Donc tu es là pour jubiler sur son futur cadavre, de te délecter de la fin de 500 ans de vengeance! Génial!
Arkadaşım tehlikedeysen ortaya çıkıp dikkatimi dağıtamazsın.
Tu ne peux pas juste te montrer et me distraire pendant que mon ami est en danger.
Şimdi ortaya çıkıyor ki şehre 1958'de taşınmış ve taşınırken yıllardır dokunmadığı bir kutuyu bulmuş. 12144 isimli özel bir vampir hasta hakkında notlarla kaplı 1950'den kalma tıbbi günlükler.
Il s'avère qu'elle est arrivée en ville en 1958, elle a trouvé une boîte qu'elle n'avait pas touchée depuis des années... les journaux médicaux de 1950, couverts de notes sur un patient spécial, un vampire
Bayan Parker, iletişim bozukluğu kişinin bastırılmış duyguları sonucu ortaya çıkıyor.
Vous savez, Mme Parker, une réticence à la communication peut venir d'une personne qui a peur des conséquences de ses sentiments exprimés.
Unutamadığım bir görüntü, hâlâ orada duruyor günde bir kez ortaya çıkıp, kusmak istememe sebep olan.
Savez-vous quelle image est gravée là, impossible à ignorer, qui me vient en tête une fois par jour et me donne envie de dégueuler?
Ve Hemmings'lerdeki görüşmemizin ardından sağlık müfettişi üç yeni tifo vakası olduğunu ortaya çıkardı.
Et depuis notre réunion chez les Hemming, l'inspecteur de la santé a découvert 3 nouveaux cas de typhoïde.
Cruz ve Feinberg bir konuda tartışmışlardı çünkü Cruz cinayetten üç gün önce bir terapi seansında ortaya çıkıvermişti.
Cruz et Feinberg ont eu une dispute qui s'est produite lors d'une session de thérapie 3 jours avant le meurtre.
Hep beklenilmeyen anlarda ortaya çıkıyor.
Il a toujours agi de façon imprévisible.
İki ay önce, Kentucky'deki Henderson'daki bir açık arttırmada ortaya çıktı.
Il y a deux mois, elle a réapparu à une vente à Henderson, dans le Kentucky.
Şifrelenmiş savunma ağlarına özel erişimli programları kullanarak bağlantı kurduğunu ortaya çıkardık.
Nous avons relié ce profil à une attaque récente sur un réseau crypté de la défense coordonnant des programmes d'accès privé.
Sonunda hayallerinin kızıyla tanıştın ama şimdi de kalbin kırıldı çünkü sandığın kişi olmadığı ortaya çıktı, sen de aşktan vazgeçtin ve geri kalan ömrünü yalnız geçirmeye mahkum oldun.
Vous avez rencontré finalement la fille de vos rêves et maintenant vous avez obtenu votre coeur cassé parce qu'elle est retournée pas être qui vous pensiez qu'elle était, donc vous avez abandonné sur amour, et vous êtes décidés de dépenser le reste de votre vie seul. "
Silahını at ve yavaşça ortaya çık.
Jette ton arme. Et sors tout doucement.
Işığın temel parçacığı olan foton bir atom veya molekülden ortaya çıktığı sırada, ışık hızında doğar.
L'énergie élémentaire, le photon, naît à la vitesse de la lumière quand il émerge d'un atome ou d'une molécule.
Nasıl oluyor da kırmızı, mavi doğanın hayrete düşüren renk paleti ortaya çıkıyor?
Comment le rouge, le bleu, cette palette de couleurs déconcertantes de la nature...
Bu çizgiler, o belirli renklere ait ışık dalgalarının soğurulmasıyla ortaya çıkar.
Elles sont produites par les ondes lumineuses lorsque ces couleurs particulières sont absorbées.
- Herkes bir yerlerden ortaya çıkıyor.
Ils atterrissent un peu partout.
Bir anneydim. Sen ortaya çıkıp gerçek olduğunu düşündüğüm her şeyin boşluklarını eşeleyene kadar anneydim.
Une mère, jusqu'à ce que tu arrives et détruises ce que je pensais être réel.
Ortaya çık, her neredeysen ortaya çık.
Apparaissez, apparaissez où que vous soyez.
Bilirsiniz, yeni bir adam ortaya çıkar ve kız arkadaşlarından uzaklaşır.
Un nouveau mec débarque, la fille laisse tomber ses amis
Mesela bundan 10 ya da 20 yıl sonra adamın cinsel hayatı yeniden ortaya çıkınca insanlar onun hakkında ne düşünür bilemeyiz....... ama bütün bunlar bir yana, adam o haliyle bile hala genç kızlarla çıplak yüzüyor ve işleri yoluna koyuyor.
Quelque chose qu'on ne peut pas vraiment déterminer tant que les aventures de Grant ne sont pas toutes rendues publiques, mais si on met tout ça de côté, toutes les baignades nocturnes et les starlettes, Le gars a fait ce qu'il fallait.
B613'ü neden yapılandırmamız gerektiği ortaya çıkıyor.
C'est pourquoi - il faut reconstituer B613.
Hadi. Ama bak ne diyeceğim, ortaya çıkıp akrabaların ve yaptıkları kötü şeyler hakkında çeneni açarsan Messer'ı öldüren tetiği çekenin hangimiz olduğunu unutma.
Mais je vais te dire... tu te casses et tu commences à balancer ta famille et toute les merdes qu'on a fait, souviens-toi de qui de nous a appuyé sur la gâchette pour Messer.
Sam Hess'in öldüğü gün onun hakkında konuştuğunuzu söyleyen tanıklar var ve sonra, geçmişinizin pek parlak olmadığı ortaya çıkıyor ve...
Puis ce témoin disant que vous parliez de Sam Hess le jour de sa mort, puis j'apprends que vous aviez eu des différends dans le passé...
Tabiat Ana artık ortaya çıkmamızın zamanı geldi diyor.
C'est mère nature qui dit que c'est l'heure pour nous de nous exposer.
Gerçekleştirdiğimiz geniş çaplı genetik çalışmaların sonucunda Upir iştahını doyurmak üzere bir tür konsantre besin deposu ortaya çıkarmayı başardık.
Le résultat d'une large gamme d'expériences génétiques qu'on a menée, assemblées en un concentré nutritif pour satisfaire l'appétit upir.
"Sevgili Sör, eğer bunu okuyorsanız savaş devam ediyor demektir ve tanıklık etme kaderiniz ortaya çıkmıştır."
Mon cher, si vous lisez ceci, alors la guerre a repris, et votre destin de Témoin se manifeste.
"Ve sonra ateş kırmızısı başka bir at ortaya çıktı."
Alors sortit un autre cheval, rouge feu ;
Birden ortaya çıkıveriyor.
Il débarque sans crier gare...
Charlie Contour'un gerçek rengi ortaya çıkıyor.
La vraie nature de Charlie Contour fait surface.
Biliyor musun, böyle sırıttığın zaman gözlerinin etrafındaki kırışıklıklar ortaya çıkıyor.
Tu sais, quand tu souris comme ça, ça fait ressortir tes rides autour des yeux.
Ama birden ortaya çıkıverdin. Tüm gün evimin etrafında çıra topluyorsun.
Mais tout d'un coup, vous êtes là en face de ma maison ramassant du petit bois tout le temps.
Yani asla ne zaman ortaya çıkıp yine yapacağını bilmiyorum.
Je ne peux pas savoir quand il va se montrer et refaire une chose pareille.
- Şimdi mi ortaya çıkıyorsun?
T'es là depuis 3 jours et tu viens me voir maintenant?
Onlar hücredeyken, dört hastalık çıktı ortaya.
Pendant que vous étiez au mitard, 4 détenus ont été blessés.
Bu, reddedilemez bir gerçektir ama insanlık da aynı kaderi paylaşmasın diye bizler, hayatlarımızı ortaya koyuyoruz.
C'est une réalité indéniable, mais nous avons engagé nos vies pour s'assurer que l'humanité ne partage pas ce destin.
Tía der ki kocaman bir haça ya da minni minnacık bir sopaya dua etmen bir şeyi değiştirmez önemli olan ortaya koyduğun inançtır.
Écoute, ma tía dit que peu importe si on prie devant une grosse croix ou un petit bâton, c'est la foi qu'on y met qui compte.
Çıkın ortaya.
Viens là.
Yalanlar ortaya çıkıyor, Leo. Birileri Daniel Douglas hakkında birşeyler biliyor.
Quelqu'un sait à propos de Daniel Douglas.
Çık ortaya.
Sors de là.
Meğerse ortaya böyle saçma sapan, ucube bir ezik çıkıyormuş.
Au final, ça donne juste un loser bizarre.
ortaya çıkacaktır 16
ortaya çıkın 22
çıkış 38
çıktı 108
çıkıyor 42
çık dışarı 1147
çıkar 159
çıkın 334
çıktım 33
çikolatalı 25
ortaya çıkın 22
çıkış 38
çıktı 108
çıkıyor 42
çık dışarı 1147
çıkar 159
çıkın 334
çıktım 33
çikolatalı 25
çıkarın 68
çıkart 35
çıkalım 82
çıkmak 16
çıkacağım 19
çıkıyorum 133
çıkıyorsun 19
çıkardım 26
çikolata 110
çıkartın 17
çıkart 35
çıkalım 82
çıkmak 16
çıkacağım 19
çıkıyorum 133
çıkıyorsun 19
çıkardım 26
çikolata 110
çıkartın 17
çıktın 19
çıkmadı 21
çıkarın beni 132
çıkaramıyorum 22
çıkacak 23
çıkmıyor 19
çıkar beni 102
çıkabilir miyim 18
çıkabilirsin 85
çıkar ağzındaki baklayı 23
çıkmadı 21
çıkarın beni 132
çıkaramıyorum 22
çıkacak 23
çıkmıyor 19
çıkar beni 102
çıkabilir miyim 18
çıkabilirsin 85
çıkar ağzındaki baklayı 23