Tıp перевод на французский
19,698 параллельный перевод
İnceleme için Jackson'daki tıp merkezine götürüldüler.
On les a emmenés au centre médical de Jackson pour les autopsier.
Çünkü ben bir tıp öğrencisiyim, ayrıca bir kadınım.
Parce que je suis étudiante en médecine et je suis aussi une femme.
Ayrıca bir tıp öğrencisi olarak temel anatomiye biraz daha hakim olman gerekir.
Et on pourrait penser qu'une étudiante en médecine serait un peu plus familière avec l'anatomie de base.
Onu ayartıp Medina'ya çekmeniz için ödeme yapan şu pisliğin adı neydi? Böylece polisin birini kıstırabileceklerdi.
Comment s'appelle l'enfoiré qui t'a payé pour l'attirer à la Medina, de sorte qu'ils puissent coincer un flic?
Tıp çevrelerince "Vekâleten Hastalık Oluşturma" olarak da bilinir.
Le terme correct serait "maladie induite".
Bütün gece boyunca... Tıp tıp tıp.
Je sais pas ce qui se passe toute la nuit- - flop, flop, flop.
Önce tıpanın yenisini alıp takabilirim.
Je peux remplacer le clapet.
Adli tıpında seni desteklediğini düşünürsek Ki bence öyle olacak
tout du moins si les indices te mettent hors de cause, ce qui sera vraisemblablement le cas.
Yani tıp fakültesindeydim, ama İspanyolca bilen yoktu. Sadece kadavralar.
J'étais en fac de médecine donc pas d'espagnol, seulement des cadavres.
Bu kahrolası şey adli tıp biliminde çürüklerle başlıyor, en azından senin için zehir oluyor çünkü yapısal olarak kendi kendini yok etmeye eğilimliler çünkü organizma gibiler.
En m? decine l? gale, on apprend que lorsque les corps pourrissent, ils deviennent moins toxiques parce qu'ils travaillent?
Buradaki yeriniz günümüz tıp teknolojisinin oldukça üzerinde.
Je pense que votre client est un pionnier de la technologie médicale.
Dili Tıp dünyasının anlayabileceği hale getir.
Le vocabulaire doit donc rester générique.
Adli tıp kayıtları ve görgü tanıklarının ifadeleri ile, Khan'ın cinayetle olan ilgisi kesinleşti.
D'autres preuves médico-légales et des témoignages le lient au crime.
Doktorlarımız, hemşirelerimiz ve ilk yardım tıp teknisyenlerimiz var.
Nous avons des docteurs, des infirmières, des ambulanciers et du personnel de premier secours.
Sayın Yargıç, size... iddianamenin bir kopyası, ve kurbanın adli tıp dosyalarını sunuyorum.
Une copie de l'acte d'accusation et du rapport sur la victime.
Bingazi Tıp Merkezinden gelen bilgiye göre bir grup Libyalı bir Amerikalı erkek getirmiş hayattaymış.
Selon un rapport de la clinique de Benghazi, un groupe de Libyens a amené un Américain, en vie.
Ekibi dağıtıp etrafını sarın.
Déployez l'équipe. Enfermez-là!
O dangalaklardan biri, boktan bir İsrail kodunu çıkarıp veri yükümüzü tıkadı.
Un idiot a récupéré un élément du code israélien et on doit s'en occuper.
Riley, durdurmak için yokuş yukarı raylarını yağlayıp yakıtı kesen düğmeye bas.
Riley, Riley, pour l'arrêter, tu dois graisse les rails sur une décantation en montée puis cliquez sur le carburant coupé.
- Dişimden tırnağımdan artırıp kimsenin...
Prends ce que t'as...
Eğer bu şey bumerangsa hayalarını bir çapayla bağlayıp fırlatacağım.
Est-ce que je peux dire un truc? Si ce truc c'est "boomerang," Je vais t'attacher une ancre aux couilles et te jeter par-dessus bord.
Bana öyle bakıp duruyorsun.
T'arrêtes pas de me regarder.
O yüzden ; neden bunu yapıp önündeki 10 yılını kurtarmıyorsun?
Alors pourquoi ne pas le faire maintenant et t'épargner toute une décennie?
- Ne kadar zamandır kayıp?
Depuis quand a-t-il disparu?
Kıpırdama dedim!
Je suis désolé. Je t'ai dit de pas bouger.
Kim beni tanır, hatta bakıp tanımadılar!
Ils ne me regardent même pas! Ne t'inquiète pas, Junu!
"Yıldızım, kalbim bir göçebe gibi dolaşıp duruyor."
Plus je t'écoute et plus mon cœur errant devient fou
- Sizi çağırıp çağırıyorum, güçlü annem hepimiz.
Je t'invoque et t'appelle, mère puissante entre toutes.
Bir suç mahallinden kaçacak kadar aklın başında. Seni işaret eden kanıtları ortadan kaldırıp, kaza yapmadan... motorlu taşıt kullanabilecek kadar kendindesin.
Vous avez eu la présence d'esprit de fuir le théâtre d'un crime en emportant un objet qui pouvait vous incriminer, de conduire un véhicule à moteur sans rien percuter.
Başvurduğunda, uyuşturucu kullanıp kullanmadığın sorulur, marihuana kullanmak doğrudan FBI'dan diskalifiye olmana sebep olur.
Quand tu as rempli ta demande, la question t'a été posée. Pour le FBI, l'usage du cannabis est un motif d'exclusion.
Şimdi hızlıca, Dagley'in T.J. Jackson'un korucu biriminde komutan olduğu 2011 yılına gelelim hepimizin, yoldan çıkıp, Alexander Hubert'i öldürdüğünü bildiğimiz birim.
Faisons maintenant le saut en 2011. Et là, Dagley est le commandant de l'unité des rangers de TJ Jackson. L'unité rebelle responsable d'avoir tué Alexander Hubert.
İkinci defa oraya çıktığında seni bırakıp gitmeyeceğini nereden biliyorsun?
Comment sais-tu, qu'il ne va pas t'éjecter à la seconde où tu y vas?
Onca yıkayıp giydirdiklerim arasında bunun kadar güzeli oldu mu hiç?
Parmi tout ce que j'ai lavé ou porté, y a-t-il déjà eu quelque chose d'aussi joli?
Sesini duyarsa kapıyı kırıp içeri girer.
S'il t'entend, il entrera par cette porte et te cherchera.
" Hanımın derin derin nefes alıp zar zor yutkunuyor mu?
" La dame respire-t-elle profondément et avale-t-elle fort?
Benim ismimle seni oraya kapattırıp senin yerine geçecek ve onunla beraber kaçacaktım.
J'allais t'enfermer là-bas sous mon nom, alors j'aurais pris ta place et pris la fuite, avec lui.
Duydun mu bilmiyorum ama şu tartıştığın polis var ya geçen gün metroda yakalayıp öldürmüşler.
Dis, je sais pas si t'es au courant, mais cet inspecteur qui t'a avait envoyé, quelqu'un s'est occupé de lui dans le métro. Il est mort.
George bana Joe'dan bahsetti. Ve ben sadece arayıp üzgün olduğumu söylemek istedim.
George m'a dit pour Joe, je t'appelais juste pour te dire que je suis désolée.
Henüz bir tören planlayıp planlamayacağınızı bilmiyorum, Ama acaba diyorum, eğer sakıncası yoksa,
Bref je sais pas si tu t'es organisé pour la cérémonie mais, je voulais aussi te demander, si ça t'embête pas,
Kahrolası parmaklarını yalayıp, evli kadınları dikizleme bokunu yapma.
? cras? e devant la t?
Yıllardır bok çuvalı gibi tıkalıp kaldım.
J'ai? t? enferm?
Tek kullanımlık bir telefon alıp arayacağım.
l? phone jetable pour t? l?
Aslına bakarsan, bir işi sıçıp batırdığını hiç düşünmüyorum.
D'ailleurs, je crois que t'as jamais merd? au travail.
Burada baktığınız şey PCP, MDMA ve DMT arasında bir şey.
Ce que vous voyez là, c'est un mélange de P.C.P., de M.D.M.A. et de D.M.T.
Sakın kıpırdama.
Ne t'avise pas de bouger.
Bir gün uyanıp da hayatın en iyi kısmını kaçırdığını fark etmemeni umuyorum.
J'espère qu'un jour, tu ne t'en voudras pas d'avoir raté Ia meilleure partie de ta vie.
Seni beklerdik ama insanlar telsizde ağlayıp bağırıyordu.
On t'aurait attendu, mais des gens pleuraient et mouraient à la radio.
Dediklerimi yapıp bu işten paçayı sıyır sonra tekrar o nefret ede ede sevdiğimiz seksi, dominant kaltak olabilirsin.
Fais ce que je dis, et quand tu t'en seras tirée, tu pourras redevenir la salope sexy et dominatrice qu'on déteste tous aimer.
Kılını dahi kıpırdatırsan cehennemi boylarsın.
Si tu bouges, je t'envoie en enfer.
Eğer Owen'ın teklifini kabul edip ve kendine yeni bir elbise alıp o mezuniyete gidersen, görmek için orada olacağım.
Si tu dis oui à Owen... et que tu t'achètes une robe... et que tu décides d'aller à ce bal de naze... Je serai là pour le voir.
- Ayrıca seni çırılçıplak bırakıp soymuş.
- Elle t'a aussi déshabillé et volé.