Verdiğin перевод на французский
6,183 параллельный перевод
Caldwell'in kaçmasına izin verdiğin için ne söylememi bekliyordun?
- Tu sais ce que je voudrais te dire pour avoir laissé Caldwell s'enfuir?
Bana verdiğin resim, kızlardan biri sisteme yüklettim ve beş hafta önce FBI tarafından aranıyor işareti koydurdum.
La photo que vous m'avez donnée, celle de la fille... je l'ai vieillie avec le système et l'ai transformée en enquête FBI datant d'il y a 5 semaines.
Biliyor musun, dün gece verdiğin bu şey tam bir hayat kurtarıcıydı.
Je dois admettre que le truc que tu m'as donné m'a sauvé la vie, hier soir.
Bu bana verdiğin en mükemmel hediye.
C'est le meilleur cadeau que tu m'ais jamais donné. Vraiment?
Eskortun olması için para verdiğin kız.
La fille que vous avez payé afin qu'elle soit votre escorte.
Değer verdiğin hiç kimsenin çevrende olmasını istemezsin.
Tu ne veux être nulle part près des personnes que tu aimes.
Umarım beni asla affetmezsin çünkü bu son anda kendini kurtarmaya karar verdiğin anlamına gelir.
Mais j'espère que tu ne me pardonnera jamais, parce que ça voudra dire que tu as eu ce message à temps.
Verdiğin karar yüzünden baskı uyguladığın sürece bir şey yapmamı nasıl beklersin?
Comment je suis censée faire quoi que ce soit alors que tu me mets la pression et me tournes autour pour une décision que tu as prise?
Burada kalıp kendini kurban etmek senin kararındı ama verdiğin karar yüzünden suçluluk duymama neden oldun.
C'est toi qui a décidé de rester et de devenir un martyr et maintenant tu me fais culpabiliser pour une décision que tu as prise.
Değer verdiğin biriyle miydin?
Avec quelqu'un à qui vous teniez?
Her an, verdiğin her karar etrafındaki insanları etkiler ve farkında olmadığın milyonlarca farklı şekilde dünyayı değiştirir.
Chaque moment, chaque décision que tu prends, cela affecte les personnes autour de toi, cela change le monde d'un million de façons imperceptibles.
Uzun süreli ilişki dediğin, söz verdiğin tahılları yollamadığın ilişki mi?
Est-ce ça la relation où vous promettez des biens essentiels qui n'arriveront jamais?
Şükran Günü'nü değer verdiğin insanlarla birlikte geçirmelisin.
Tu sais, Thanksgiving devrait se faire avec les personnes auxquelles tu tiens.
Dinle, tatmin olduğun zaman, ve bana probleminin ne olduğunu anlatmaya karar verdiğin zaman, dinlemeye hazırım.
Écoute, quand tes testicules tomberont et que tu finiras par te décider à me dire quel est ton problème, je suis tout ouïe. Mais avant ça,
- Bana en son silah verdiğin zamanı hatırlıyor musun?
Vous vous souvenez la dernière fois que vous m'avez donné une arme à feu?
Sid... bu iş için istifa etmem istendiğinde bende önce şuan senin verdiğin tepkinin aynısını verdim.
Quand on m'a demandé de me lancer pour ce poste, j'ai réagi comme vous.
Haber verdiğin için sağ ol.
Merci pour le tuyau.
- Ama doğru. Verdiğin her kararı sorgulayacak mısın yani?
Quoi, tu vas remettre en question toutes les décisions que tu as pris?
Bu kendi kendine verdiğin bir tanım mı?
Êtes-vous parvenue seule à cette définition?
Ona verdiğin tavsiye bu mu?
C'est ce conseil que tu viens de lui donner?
- Bana verdiğin şu ilaçlar, insan...
- Le traitement que vous m'avez donné...
- Bu bana borç verdiğin para. - Bu çok iyi.
- C'est cool, merci.
Sen söz verdiğin gibi Raina'yı teslim ettin.
Tu as amené Raina comme tu l'avais promis.
Seni en çok değer verdiğin şey ile ayrı düşüreceğim... -...
Je t'enlèverai ce qui compte le plus pour toi :
Yemeğe kalmama izin verdiğin için teşekkür ederim.
Je veux vous remercier de m'avoir laissé rester pour le dîner.
Bana verdiğin o Roomba şeyini neden geri verdim sanıyorsun?
Pourquoi tu pense que j'ai rendu ce-ce Romba chose que tu m'as donné?
Bana verdiğin morluğun bedelini ödemenin zamanı geldi.
Je suis là pour te faire payer le coquard que tu m'as fait.
Kusura bakmazsan, şimdi bize verdiğin hikayeyi doğrulamam gerekiyor.
Mais si tu veux bien m'excuser, je dois vérifier l'histoire que tu viens de nous donner.
Verdiğin ölüm zamanını kullanarak kuş kamerasından görüntü aldım.
J'ai utilisé l'heure de la mort que tu m'as donnée pour trouver les bonnes séquences de la caméra à oiseaux.
Önem verdiğin birine verirsin.
Donne ça une personne à qui tu tiens.
- Merhaba. Brittany'nin evde kalmasına izin verdiğin için teşekkürler.
Merci de laisser Brittany emménager.
Öyleyse, söz verdiğin şu mutlu son saçmalığını gerçekten başarabilir misin?
maintenant, cette manigance de fin heureuse que tu nous as promis, peux-tu vraiment le faire?
Lois, bu sene Kevin'ın kız arkadaşını getirmesine izin verdiğin için sağ ol.
Merci d'avoir accepté la copine de Kevin.
Sana borcumu ödememe izin verdiğin için.
Pour me laisser te rendre la pareille.
Kalmama izin verdiğin için.
De m'avoir laissé rester.
Kaynağının gizli olması ya da ona verdiğin vaatler beni ilgilendirmiyor.
Je me moque que votre source soit confidentielle, ou des promesses que vous lui avez faites.
Sürmeme izin verdiğin için sağ ol.
Merci de me laisser conduire.
# Armut'un "A"'sı bana verdiğin armudun # # içinden kurt çıkmıştı #
♪ "A" pour la pomme qu'il m'a donnée ♪ Apple = pomme
Bana verdiğin aether örneği bitmek üzere.
L'échantillon d'éther que tu m'as donné, J'en ai presque fini.
Bu, Charlotte'a güvenmeye karar verdiğin anlamına mı geliyor?
Ca veut dire que tu veux faire confiance à Charlotte?
Bana verdiğin aether örneğinden biraz daha getirebilir misin?
Cet échantillon d'éther que tu m'as donné... Tu pourrais m'en donner plus?
Charlotte'ın laboratuvardan çıkmasına izin verdiğin için teşekkürler.
Merci d'avoir laisser Charlotte sortir du labo.
Brian Addison'a verdiğin paran geriye geldi.
C'est ton argent. Celui que tu as donné à Brian Addison.
Verdiğin süreyi neden umursayayım?
Je m'en fous de l'échéance.
Uzun kardeşlere İngilizce 101 dersi verdiğin sürece.
Tant que tu donnes le cours Anglais 101 à des Noirs géants.
Roscoe'nun bizimle zaman geçirmesine izin verdiğin için sağ ol.
Je suis tellement contente que tu aies changé d'avis à propos de Roscoe passant du temps avec nous.
Değer verdiğin tek şey. Para.
La seule chose qui a de la valeur pour vous.
Verdiğin sözü de unutma.
Rappelle toi ta promesse.
Spor salonuna giriş kartını bana verdiğin gün tanışmıştık.
- Je sais.
Kazanmama izin verdiğin için teşekkür ederim.
Merci de m'avoir laissé gagner.
Ama verdiğin ceza yine de içime otururdu.
Mais tes punitions me blessent encore.