Yürüyor перевод на французский
1,687 параллельный перевод
İşler bu şekilde yürüyor.
Voilà comment ça marche.
Burada işler böyle mi yürüyor?
C'est comme ça que les choses fonctionnent ici?
Büyük bir oranla beni tekrar gördüğünde yürüyor olacağım.
Je marcherai probablement quand on se revoit.
Eski deyişlere göre şeytani Noel Baba topallayarak yürüyor ve şekerleme gibi kokuyormuş.
La tradition dit que le père Fouettard boite et qu'il sent les friandises.
Burada insanlar yürüyor.
Les gens marchent ici.
Ayakkabılarıma rağmen, sanki buz üzerinde yürüyor gibiyim.
Même avec mes chaussures, j'ai l'impression de marcher sur de la glace.
Ari'nin dükkanında işler hep böyle mi yürüyor?
C'est tout le temps comme ça avec Ari?
Hayranları Mirageman için yürüyor ve öldüğüne inanmıyorlar. Mirageman, dostum motosikletimi geri istiyorum.
LES FANS MARCHENT POUR MIRAGEMAN ET NE CROIENT PAS EN SA MORT euh...
Sen haklıymışsın, Roger. Burada işler gerçekten de sihirle yürüyor.
Vous aviez raison Roger cette agence fonctionne au charme.
- Eee, nasıl yürüyor bu iş? - Ne işi?
- Alors, comment ça marche?
Eee, nasıl yürüyor seks işleri?
Alors, comment ça marche... les rapports sexuels?
- Evet. Burada işler böyle yürüyor, ortak.
C'est comme ça, vieux.
Yine de yürüyor.
Cependant, ça fonctionne.
Şimdi bir tek uyurgezer, grevcilerin okulun önünde yürüdükleri tarihi yolda yürüyor tek başına.
À présent, un somnambule isolé reprend le même trajet historique des grévistes devant le collège.
Mahkûm yürüyor.
Quelqu'un arrive.
Evin içinde biri yürüyor gibi, öyle değil mi?
On dirait que quelqu'un se déplaçait dans la maison
Elbiseleri ile okyonusta yürüyor.
Qui marche tout habillée dans la mer.
Yürüyor, gevezelik ediyor, yemeğini kendi yiyor.
Il marche, il parle, il mange tout seul.
Şüpheli şahıs yürüyor.
Le suspect est à pied.
Ölü kız yürüyor.
La morte marche.
Tam üstüme yürüyor.
Elle marche dans ma direction.
Kendini güvende sandığında ise yalnız başına yürüyorsundur çünkü şeyde yürüyor olabilirsin...
Et quand tu te crois en sécurité, tu te balades tout seul, parce que tu crois...
Koca adam, 12 yaşında çocuğun üzerine yürüyor.
Un adulte s'avançant vers un enfant de douze ans, qui sait ce qu'il allait faire?
- Bu insanlar çok hızlı yürüyor.
- Ils marchent tous trop vite.
Dikkatsizce yürüyor.
- Il traverse au rouge.
Burada bu işler böyle yürüyor, anlatabiliyor muyum?
C'est comme ça que ça passe ici, vous me suivez?
Çünkü başka her yerde işler böyle yürüyor.
Ça semble être le cas partout ailleurs.
Demek işler böyle yürüyor.
C'est donc comme ça que ça se passe.
Kaliforniya'da işler böyle yürüyor olmalı.
C'est comme ça chez toi, en Californie, hein?
Tarihte ilk defa, bir zenci üniversitesi ulusal şampiyonların karşısına çıkıyor. Harvard'ın öğrenci Dekanı şu anda podyuma doğru yürüyor.
C'est la première fois qu'une université noire rencontre les champions nationaux qui viennent de faire leur entrée et se dirigent vers le podium.
Bu durumda, birkaç saattir Ulusal Parkın içinde yürüyor olabilirsin!
Alors, vous êtes dans le parc depuis quelques heures.
Uykuda yürüyor
Le sommeil marche et parle
Uykuda yürüyor
Le sommeil marche
İşte, bütün dünyanın görmek için sabırsızlandığı adam kararlı adımlarla özgürlüğe doğru yürüyor.
Voici l'homme que le monde entier attend, avançant d'un pas décidé vers la liberté.
Bu işler nasıl yürüyor?
Comment ça marche, votre business?
Bak, nasıl yürüdüğünü bilmiyorum, ama yürüyor işte, tamam mı?
Merde. Ecoute, je ne sais pas comment ça marche, mais c'est le cas, d'accord?
Demek işler böyle yürüyor.
Ça marche comme ça?
Yanında böyle sevimli biri varken işler daha kolay yürüyor olmalı.
Ça doit être facile avec un si joli visage à tes côtés.
- Yürüyor.
- Il marche.
Fransa'da işler böyle yürüyor.
Ça se passe comme ça, en France.
Sen hep burdan eve yürüyor musun?
Tu rentres à pied? Tu n'as pas de voiture?
havalı havalı yürüyor.
marchant avec un air fanfaron.
Evet, her şey istediğiniz gibi yürüyor.
Oui, tout se passe comme prévu.
Riko'da işler böyle mi yürüyor?
Merde, ça se passe comme ça ici?
tek başına yürüyor.
à se perdre dans la nature sauvage.
Babam koyu sarı kumtaşı kemerin altında ileri geri yürüyor. Kırmızı tuğlalar başının arkasında kanlı tabakalar gibi parlıyor.
Je vois mon père se balader sous l'arche de grès ocre, les tuiles rouges luisant comme du sang derrière sa tête.
Eğer bu salakça araştırmaya ayırdığın zamanın yarısını evlilik yeminimize ayırsaydın yarın kilise yolunda yürüyor olurduk.
Si tu avais passé la moitié du temps de ton enquête à rédiger tes vœux, tu te serais marié demain.
Artık işler böyle yürüyor.
C'est comme ça, maintenant.
Yürüyor.
Il marche.
Dünyanın sahibi, kendini beğenmiş bir amerikalı gibi yürüyor görünebilirim ama bu, dünyanın geleceğiyle ilgili iyi düşüncelerim olmadığı anlamına gelmez.
Ou êtes-vous prêt à retourner dans votre monde américain douillet dès que vous le souhaiterez?
Çünkü, amına koduğumunun sadece bu şekilde yürüyor dostum.
Parce que c'est la façon dont la baise fonctionne, mec.
yürüyorum 69
yürüyordum 18
yürüyoruz 17
yürüyüşe 21
yürüyelim 51
yürüyerek 26
yürüyemiyorum 22
yürüyün 829
yürüyeceğim 44
yürüyelim mi 17
yürüyordum 18
yürüyoruz 17
yürüyüşe 21
yürüyelim 51
yürüyerek 26
yürüyemiyorum 22
yürüyün 829
yürüyeceğim 44
yürüyelim mi 17