Şanslıyım перевод на французский
2,227 параллельный перевод
Belki de onu hiç tanımadığım için şanslıyım.
Je crois que dans un sens je suis chanceux de ne pas l'avoir connue.
Şanslıyım.
Je suis chanceuse.
Çok şanslıyım.
Très chanceuse.
Ama çok şanslıyım ki böylece bizi akşamki yere getiren şu şirin hemşire ile tanıştım.
Impossible. Mais... par chance j'ai trouvé une infirmière très amicale... Ce qui nous amène à hier soir.
Şanslıyım ki başka bir iş bulabildim.
Heureusement j'ai pu trouver un autre travail.
Ne şanslıyım.
J'ai de la chance.
Burrito bulduğum için şanslıyım. İnsanlar, her zaman aldatmanın manevi zararlarından bahseder.
On parle toujours des punitions de la trahison.
Yani, çok emek istediğini biliyorum ama çok şanslıyım çünkü eşim bana çok yardımcı olacak.
- Je sais que c'est beaucoup de travail, mais heureusement, mon mari a l'intention de m'aider.
Şanslıyım ki en iyi işlerimi son teslim tarihinde yaparım.
Par chance, j'ai toujours mieux travaillé dans l'urgence.
Hayatımla ilgili hevesimin kırıldığını kabul ediyorum ama şanslıyım ki diğer şeylerde daha olmadı.
J'admets avoir perdu un certain luxe de vie... mais heureusement rien d'autre.
Bugün gidebileceğim bir işim olduğu için şanslıyım.
J'aurai de la chance si j'ai encore un boulot ce matin.
Ondan ders aldığım için şanslıyım.
J'ai de la chance d'avoir une leçon avec lui.
Şanslıyım.
J'ai du pot.
Çok şanslıyım, efendim.
- Je suis chanceux, monsieur.
Naomi laboratuar arkadaşım olduğu için benimle çıktığı için, evlenme teklif ettiğimde evet dediği için şanslıyım.
J'ai eu de la chance qu'elle soit sortie avec moi, qu'elle m'ait épousé.
Maya sağlıklı olduğu ve mutlu olduğumuz için şanslıyım.
J'ai de la chance que Maya aille bien. On est heureux.
Sana sahip olduğum için çok şanslıyım Kelly.
J'ai tant de chance que tu sois mon amie, Kelly.
- Biliyorum, çok şanslıyım.
- Je sais.
Şanslıyım ki evimde kalıp köpeğime bakacak bir arkadaşım var.
Mais j'ai un ami qui s'est installé chez moi pour s'occuper de mon chien.
Tüm gününü bana kötü davranarak harcayan bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım.
Quelle chance d'avoir une amie qui passe son temps à être méchante.
Sana sahip olduğum için çok şanslıyım.
J'ai tellement de chance de t'avoir.
Ninen ile benim aile şanımız zaten yerlerde. - Ne şanslıyım!
Grâce à ta grand-mère et moi, notre réputation est déjà fichue.
Sen ve Peter gibi sağlam dostlarım olduğu için, çok şanslıyım.
Je suis trop chanceux d'avoir de vrais amis tels que toi et Peter.
Demek ki ben çok şanslıyım, hep bana denk geliyorlar.
Donc j'ai beaucoup de chance, moi. Je les croise toujours.
Senin gibi bi oğlum olduğu için çok şanslıyım. Çok sakinsin. Beni biraz ürkütüyorsun baba.
Il me semble que c'était hier, quand tu étais dans ton parc que tu le secouais, comme si tu avais hâte d'en sortir pour aller à la découverte du monde.
Şanslıyım ki, Andy mükemmel bir baba.
Heureusement, Andy est un très bon père.
Şanslıyım ki kitabımın film haklarını satışımdan kazandığım para bana yeter.
Je m'en sortirai avec l'argent des droits d'adaptation que j'ai vendus.
"Hayatımda olduğun için çok şanslıyım."
"Je suis heureuse de t'avoir dans ma vie."
- Sizi bulduğum için şanslıyım.
Surtout de vous avoir trouvés.
Yanımda olduğun için gerçekten şanslıyım.
Je suis vraiment chanceux de t'avoir à mes côtés.
Sanırım şanslıyım.
Je dois avoir de la chance.
Çok şanslıyım.
J'ai beaucoup de chance.
Genetik olarak konuşursam şanslıyım.
Génétiquement parlant, j'ai de la chance.
Bu vücuda sahip olduğum için çok şanslıyım.
Quelle chance d'avoir un corps pareil.
Ne şanslıyım.
J'en ai de la chance!
Muhtemelen savaş olduğunda bu halde olmaya zaten alışmış olduğum için şanslıyım.
J'ai sans doute de la chance d'y avoir été habituée avant que la guerre n'éclate.
Nasıl bu kadar şanslıyım? Senin gibi bir erkeğe nasıl sahip oldum?
J'ai une chance folle de t'avoir.
Şanslıyız ki akıllıyım. Hemen aldım.
{ \ pos ( 192,230 ) } Heureusement, je suis maline et je l'ai interceptée.
Nadide bir çiçek gibi, ama şanslıyız ki, ben de çiçeklerden anlarım.
Elle est une fleur délicate, mais heureusement, j'ai le pouce vert.
Ne şanslıyız ki, karım bize iyi bir sigorta yaptırmış
J'ai une bonne mutuelle.
Esposito, şanslı mıyız? Evet.
- Alors, un coup de veine?
Umarım Ryan kayıtlarda daha şanslıdır. Size dediğim gibi hâlâ heyecanlıyım.
Je dois dire, je suis toujours autant excitée.
Şanslı mıyız peki?
Et t'en as eu?
- Çok şanslıyım.
J'ai de la chance.
Orada olmadığım için şanslısın yılan çünkü aksi halde seni gebertirdim!
Tu as de la chance que je ne sois pas là-dedans parce que je t'aurais mis une de ces raclées!
Sağ salim dışarıya çıktığımız için şanslıyız.
Nous avons eu de la chance de le sauver
Şanslıyım.
Heureusement pour moi.
Birisini yıllardır tanırsın ve o kişiyi bir gün bile tanımış olduğun için şanslı olduğunu unutursun.
On connaît quelqu'un pendant des années, et on oublie trop vite la chance qu'on a eue de ne passer ne serait-ce qu'une journée avec lui.
- Şişlik indiği için çok şanslıyız. Bence bir şansımız var.
Le sang s'est résorbé, c'est le moment.
Senin gibi büyük bir haberciyi aramıza kattığımız için çok şanslıyız Mike.
Quelle chance d'avoir un Journaliste de votre envergure.
Seni tanıdığımız için çok şanslıyız.
On a de la chance, de vous avoir.
şanslı 131
şanslısın 256
şanslısınız 85
şanslıyız 73
şanslı adam 21
şanslı mı 26
şanslıydım 39
şanslı günümdeyim 16
şanslıydık 25
şanslı bir adamsın 22
şanslısın 256
şanslısınız 85
şanslıyız 73
şanslı adam 21
şanslı mı 26
şanslıydım 39
şanslı günümdeyim 16
şanslıydık 25
şanslı bir adamsın 22