Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ E ] / Emın

Emın перевод на португальский

185,138 параллельный перевод
Ama ne zaman geleceklerini bilmiyoruz, ve ayrıca o el ilanlarını ne kadar geniş bir alana yaydıklarını bilmiyoruz.
- Mas não sabemos quando. E não sabemos a dimensão da área em que espalharam os folhetos.
Bunu sürekli yaşıyorsun dedim,... kadınları döven erkekler,... onların günahlarını bağışlıyorlar.
Eu disse que deve ouvir muito disso aqui. De homens a baterem em mulheres. A absolvê-los dos seus pecados.
İyi olduğum tek şey,... insanların ne sakladığını bilmek gibi.
Provavelmente é a única coisa em que sou bom. Por exemplo, saber quando alguém esconde algo.
Kadınların dayak yemesinden daha kötü bir şey var.
Há algo pior do que homens a bater em mulheres.
Adın Jonah Dixon. Arrowhead'de Bryan Hunt adında bir askeri dövdün.
Deste porrada num soldado chamado Bryan Hunt em Arrowhead.
Boşa olmayacağını bilmeni isterim.
Quero que saibas que não vai ser em vão.
Bana olan inancın,... sen gittikten sonra bile bana ilham vermeye devam ediyor.
Quero que saibas que a tua fé em mim... continua a inspirar-me, mesmo depois de teres partido.
Kadın konuşurken,... acı yerine kelimeyi hissederdim.
Quando ela falava... eu concentrava-me nas palavras... em vez das dores.
Öncelikle, Deion Sanders'ın kitap okumadığını biliyoruz, değil mi?
Em primeiro lugar, toda a gente sabe que o Deion Sanders não lê, certo?
Kütüphane kartlarımızın hepsini kredi kartına dönüştüreceğiz. "
Vamos transformar os nossos cartões de biblioteca em cartões de crédito. "
Ama sanırım bu durum, babanın katil olmasını içten içe umduğun tek durum olabilir.
Acho que esta é a única situação em que queremos que o nosso pai seja um homicida.
"Ayrıca en önemlisi de... Bret Hart harika herif yahu." Bakın...
"Em segundo lugar, e isto é muito importante, o Bret Hart é fixe como o caralho." É o seguinte.
Onunla savaşa giren kişi... kahraman olarak ayrılsın diye... ışık sihriyle büyülenmiş.
Foi enfeitiçada com magia de luz para garantir que quem a usar em batalha é aclamado herói.
Sinirini çıkaracak bir peri arıyorsan... belki de anneni bulmalısın.
Se procuras uma fada em quem descarregar a raiva, talvez seja melhor procurares a tua mãe.
Ama annene... ikimiz hakkında da yanıldığını gösterebiliriz.
Mas podemos mostrar à tua mãe que ele se enganou em relação a ambos.
Hafıza iksirinin üzerimde işe yarayacağını mı düşündün?
Achavas mesmo que um feitiço de memória funcionava em mim?
Gerçekten gitmek istiyorsan... koruma büyüsünü bozmanın yolunu bulmak için... elimdeki bütün kitapları karıştırırım.
Se queres mesmo partir, procurarei em todos os meus livros e perceber como se quebra o feitiço de protecção.
Sana inanacaklarını mı sanıyorsun?
Achas que vão acreditar em ti?
Bay Beaumont, müzakere etmenize izin vermekten memnun olacağım... Ama bu adamlar konuşmak bile istemiyor. Ve bu adamın beklemeye gücü yetmez.
Sr. Beaumont, ficaria feliz em deixá-lo negociar, mas esses caras nem querem falar, e este homem não pode dar ao luxo de esperar.
Bilgi yok, ama üç yıldır bu kadın karanlık bir odada ekrana bakarak geçirmiş
Não diz, mas por três anos, esta mulher ficou trancada em um quarto escuro olhando os monitores de TV.
Ona yardım edersek, Daha fazlasını kurtarabilir. Ama adamlarınız ateşli silahlara girerlerse, olmaz.
Se nós ajudarmos ela, acho que ela pode salvar muito mais, mas não com seus homens com armas em punho.
Listede adını gördüğüm an anladım.
Soube que no momento em que vi o nome dela nessa lista.
İşin hilesi dudaklarını büyülemek.
O truque está em encantar os lábios.
Bunun yerine, beni cehenneme sürdün. Her gün yeni bir iblis adlarını etime yaktı.
Em vez disso, baniste-me para um círculo no inferno onde todos os dias um novo demónio queimava o seu nome na minha carne.
Takip yeteneği, tuzak kurma, hayvanın içini temizlemek ve hazırlamak ateş yakmak, tuz elde etmek, sirke ve hindiba.
Precisava-se de habilidade para caçar, dar um nó, tirar a pele, tripas e preparar a carcaça. Fazer um defumadouro, pegar em sal, vinagre e chicória.
Size minnettarız hanımefendi Jenny, bu Juda asasını çok kısa sürede elde edebildiğiniz için.
Estamos gratos por ter encontrado esse espectro de Judas em tão pouco tempo, Mna.
Bıze tılsımın yerini gösteren, Sleepy Hollow'a yönelmiş olan güçlü ley hatlarının haritasıydı.
Existia um mapa das linhas de Ley convergindo em Sleepy Hollow revelando-nos o paradeiro do talismã.
Taşı düşmanlarımızın ellerine bırakamayız.
Não devemos deixar a pedra cair em mãos inimigas.
Général, ikimizde biliyoruz ki taşı kullanmanın bedeli insan hayatlarıyla ödenir.
General, ambos sabemos que o custo do uso dessa pedra é medido em vidas humanas.
Tılsımın parçasının üzerinde olmalıyız.
Acho que estamos mesmo em cima da peça do talismã.
Ve bu taşın Sleepy Hollow'daki her erkek, kadın ve çocuğun hayatını alacağının farkındasın değil mi?
E você tem noção que esta pedra vai sugar a vida de todo o homem, mulher e criança em Sleepy Hollow?
- Evet. Ben de o yüzden hepinizi topladım. Legion'ın eline düşmesine nasıl engel olabileceğimizi bulmak için.
Foi por isso que eu convoquei esta reunião, para pensarmos em como mantê-la fora das mãos da Legião.
Neden sakladın ki?
Porque manter isso em segredo?
- Ama gelmedi, inanın bana bu karanlık geçecek.
Mas não é. Acredita em mim, esta escuridão irá passar.
Eğer yanılmıyorsam talimatların yazıldığı dil...
Agora, se não estou enganado, a inscrição está escrita em...
Thawne'ın yüz değiştirme teknolojisi olağanüstü.
Mas é verdade. O Nate conseguia transformar-se em Aço, e eu tinha um exosqueleto robótico que me permitia encolher.
Sen hep iyi olandın Laurel.
Grisalho, és um péssimo mentiroso em qualquer realidade. Martin.
Başardın.
Eu ainda acredito em ti.
Bugün burada olmamın sebebi en yeni ve en büyük mağazamı burada, Doğu Dogmouth'da açmak istemem.
Estou aqui hoje porque quero abrir a maior Big Naturals aqui, em East Dogmouth.
Aslında ben buraya yakın bir yerde büyüdüm. Kuzey Dogsnout'ta.
Na verdade, Sra. Kaushtupper, cresci aqui perto, em North Dogsnout.
Ne oldu Xan? Seni havalı arkadaşlarının önünde utandırmamdan mı korkuyorsun?
O que é, Xan, tens medo que te envergonhe em frente aos teus novos amigos?
Hiç konferans görüşmesi yaptın mı?
Já tentaste fazer uma chamada em conferência assim?
Bunun nasıl sağlıklı seks hayatının parçası olduğunu açıklayın yoksa ikinizin de başı dertte!
Olhem, ou me explicam como isto faz parte de uma vida sexual saudável ou estão em sarilhos!
Tehlikeli bir durum olduğunda FBI'ın Uluslararası Müdahale Timi devreye sokuluyor.
Se houver alguma ameaça a equipa de resposta internacional do FBI entra em acção.
Rusya ile Amerika'nın pek yakın olmadığı bir zamanda...
Numa época em que a Rússia e os EUA - não são exactamente amigos... - Aqui está.
Genç bir kızın hayatı tehlikede ve tamamen kaybolmadan onu bulmalıyız.
A vida de uma adolescente está em risco. Temos que encontra-la e leva-la antes que se perca para sempre.
USC kampüsünden alınıp FBI'ın Los Angeles ofisine götürülmüş.
Foram busca-la ao campus da USC e levada para os escritórios do FBI em LA.
Beni öldürmek zorunda kaldığını bilmekten zevk alacak.
E vai ter uma grande alegria em saber que te obrigou a matar-me.
Bizim için kendini tehlikeye attın.
Colocaste a ti próprio em risco por nós.
Dün gece Tampa'da anatomi dersi için kesilen bir kadavranın kolunda bu karalama bulunmuş.
Ontem à noite, em Tampa, algum tipo de rabisco foi descoberto no braço de um cadáver que estava a ser dissecado numa aula de anatomia. O que é?
- Uzun lafın kısası, Spence annesini Houston'daki çalışmadan alıp evine getirmiş.
Versão resumida. O Spence tirou a mãe do estudo clínico em Houston mais cedo - e trouxe-a para casa com ele.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]