Işığın перевод на португальский
4,224 параллельный перевод
Işığın peşinden gittin.
Seguiste a luz.
Işığın peşinden gitmek.
Para seguir a luz.
Işığının yandığını gördüm.
Vi a luz acesa.
İkimiz için de, çünkü ben de iş dünyasındaki ustalığımla ofiste çalışarak harç parasını ödemeye yardımcı olacağım. Şişt.
Enorme para nós duas, já que vou usar minha visão de negócios a trabalhar no escritório para pagar os estudos dela.
Rohan harika bir iş çıkarmış. Her ne kadar boşa gidecek bir emekse de bu acil durum ışığını çalıştırmak gereği kalmayacak çünkü.
O Rohan fez um excelente trabalho, embora inútil, pois não haverá razão para activares o sinal de emergência.
Üzgünüm Mort ama bu iş dünyasının acımasızlığı.
- O quê? Desculpa, Mort, mas isto é um negócio mortal.
Isırıldığını gördüklerimin dönüşmesi 12 saniye sürüyordu.
Vi que se transformaram em doze segundos.
Isırmadığınız için tanrıya şükretmelisiniz.
Vais desejar por Deus isso não ter acontecido.
Yaprak Adam Ronin'in senin iş yerine uğradığını duydum... yanında da kurtarılmış bir Kraliyet Goncası varmış.
Há rumores de que o homem-folha Ronin estava no teu local de trabalho, e que ele possa ter resgatado uma vagem real.
İş gezinde yaptığın bu muydu?
É isto... o que tens feito no trabalho?
Ancak İsviçre hukuku yaptığınız iş açısından çok az sayıda suç öngörmüş.
Mas existem poucas leis suíças que se aplicam às suas... práticas.
Hiç iş tecrübem olmadığının farkındayım fakat bu işe gerçekten ihtiyacım var.
Sei que não tenho experiência de trabalho, mas preciso mesmo deste emprego. Tenho uma filha para sustentar.
Oğlun federal davanın en kötü yerine kapak atmış adeta. Freddy'nin çok da mübarek bir insan olmadığını hepimiz biliyoruz ama bu Güney Mafyalarıyla takılıyorsa iş sakat. Bakın.
E o teu filho deu por si metido num caso federal.
Bu adamın bizimle iş yaptığını kanıtlayan tek bir belge bile yok.
Nós não temos nenhuma documentação. Esse tipo nunca fez qualquer negócio com a gente.
Campbell, bu kasabada hiçbir iş olmadığını söyledi ama açlıktan ölmelerini istemiyorum.
Campbell disse-me que não há trabalho na Aldeia e eu não quero morram de fome.
Babacığın tatlı bir iş adamı.
Teu pai é um homem bom e trabalhador...
- İyi bir iş çıkardığını söyleyebilir misin?
- E dirias que fizeste um bom trabalho?
Peki, tamam.Sadece sizinle tanıştığıma memnun oldum, ve hazırlanın, çünkü sabah ilk iş yola çıkıyoruz tamam mı?
Só queria dizer que foi um prazer conhecê-lo. Prepare-se para se fazer à estrada logo de manhã cedo.
Işığı geride bıraktığınızda ne bulacağınızı asla bilemezsiniz.
Quando você deixa a luz para trás, nunca sabe bem o que vai encontrar.
Onun yavaşladığını veya aksadığını görürsem bunu ilk gördüğüm zaman bu iş bitti derim.
Se o vir a abrandar, ou a escorregar, mal veja isso, digo logo para acabar.
Kemerleri bağla. Pardon. Sadece çok iyi iş çıkardığını söylemek istedim.
Desculpe, queria só dar-lhe os parabéns.
Tatlım. Ne iş yaptığını bilmek istiyor.
Querido, ele quer saber o que fazes.
Yaptığın iş insanlığa bir armağandı.
O teu trabalho tem sido uma dádiva para a humanidade.
Işığı tersine çevirmek için Medusa Serumunun yerine adeta sınırsız şirinliğe ait bir güç kaynağı koymalıyız.
Para inverter o raio, precisaríamos de substituir o Soro da Medusa... por uma fonte de energia de graça quase infinita.
Columbia İşletme Okulunda aldığım MBA programını bitirmek üzereyim Profesör Wilson'dan iyi bir referansla size geldim New York'taki E.F. Hutton'dan iş teklifi aldım fakat bulunmak istediğim yer Howard and Company.
Estou prestes a terminar o meu mestrado na Escola de Gestão de Columbia, por isso venho com referências maravilhosas do Professor Wilson, e foi-me oferecido um emprego no futuro na E.F. Hutton, em Nova Iorque, mas a Howard e Companhia é onde quero estar.
İş yaptığın kişilere karşı çok dikkatli olmalısın.
Devia ter mais cuidado com quem faz negócios...
Başınıza nasıl bir iş aldığınızı bilmiyorsunuz.
Não sabem o que infligiram à vossa espécie.
Ama arka arkaya 154 oyun oynadıktan sonra rekoru elde eden, Bu yılın kazananı, 1983 Batı Güneş Işığı Kulüp Üyesi, dayanıklı Ray Jenkins!
Mas depois de ter jogado um recorde de 154 jogos consecutivos, o vencedor do Jogador do Ano de 1983 do West Sunshine é o suportável Ray Jenkins!
Herkesin iyi iş çıkardığını söylüyorum sadece.
- Só digo que todos foram magníficos.
- Ne iş yaptığını söylemeden olmaz.
Quando me disseres o que fazes.
Karıştırdığın her şeyi aynen yerine koymakta çok iyi bir iş çıkartmışsın ama o kutu aslında her zaman koyduğum yerin biraz solundaydı.
- Fizeste um óptimo trabalho ao pores tudo de volta no sítio. Excepto a caixa, que estava um pouco mais à esquerda de onde costumo pôr.
Işığı kapatır mısın tatlım?
Podias desligar a luz, querida?
Eee, şu anın iş konuşmak için uygun yer ve zaman olup olmadığını bilmiyorum ancak...
... Eu não sei se este é o lugar certo ou hora certa. Para falar de negócio?
İş yerinde ne yaptığını bilmiyorum.
Eu não sei o que fazes no trabalho.
Bir gün iş yerini görmeye gittiğimde babamın orada saygıdeğer biri olduğunu öğrenip yaşadığım şoku bir düşünün.
Imaginem o choque quando visitei o meu pai no trabalho, e descobri que ele tinha charme.
Tanrı ikinizi de kutsasın ve lütfen harika bir iş başardığınız gerçeği sizi teselli etsin.
Deus vos abençoe a ambos e por favor, sintam algum conforto no facto de que fizeram um trabalho exemplar.
İş arkadaşınızın vatandaşlığı yok.
O seu colega é apátrida.
- İş aldığını duyduk.
Ouvimos dizer que tens um trabalho.
Işın gibi süzülüp alarmı kapatmadığı sürece, ki bu güvenliğin yarısını saniyesinde oraya dökecektir, o ayının kemeri almasına imkân yok.
É impossível o urso ir lá sem tocar num raio e soar o alarme, que porá lá numa questão de segundos metade dos meus seguranças.
Gelecekteki iş gücüne baktığımızda askerler, denizciler ve acil durum ekipleri, polis, itfaiye ne olacak? Fiziksel olarak formda olmayan bugünkü jenerasyondan neler bekleyebiliriz? Bunların hepsi engellenebilir.
Quando vemos a mão-de-obra do nosso futuro, de onde virão os soldados, marinheiros, paramédicos, polícias, bombeiros, se temos uma geração de miúdos em má forma física e atacados por doenças, todas elas evitáveis.
Bay Briggs belki bu zavallı çaresiz kadınları evlerine götürerek ne kadar büyük bir iş yaptığınızın farkında değilsiniz. Eğer değilseniz, yüce Tanrımız ve benim farkında olduğumuzdan emin olabilirsiniz.
Mr Briggs, talvez não perceba a coisa fantástica que faz levando estas pobres para casa, mas asseguro-lhe que o Bom Deus se apercebe, e eu também.
Işığı çok fazla kullanmamalısın.
Tu não deves gerir a luz de forma tão leve.
Dün gece geç saate kadar çalışacağını söylemişti ama iş arkadaşlarından birine sordum, Alice'ın saat 5 civarında işten ayrıldığını söyledi.
Disse ontem que ia trabalhar até tarde, mas perguntei a um colega de trabalho de Hersand e disse que a Alice saiu cerca das 5 horas.
Umarım bizi iş başında hayal kırıklığına uğratmazsın, bu utanç verici bir durum olur.
Espero que não nos decepciones. Seria uma pena.
Riley, başvurmadığın, hatta haberdar bile olmadığın bir iş için aylardır inceleniyorsun.
Está a ser falada há meses para um trabalho que nunca foi preparada, nem estava ciente dele.
Bakın beyler, Herat'ta iyi iş çıkardığınızı biliyoruz. Asıl soru şu, Pençşir'de nasıl yardımcı olacağız biz size?
Rapazes, sabemos que está tudo controlado em Herat, mas como vos ajudamos em Panjshir?
- Şaka mı yapıyorsun? Andre beni dinle düğün olayı şuanda yaptığın en iyi iş.
Ouve, Andre, o casamento é a melhor coisa que te acontece agora.
Ne yaptığınız umurumda değil ona bir iş bulabilirsiniz, şeker hastalığını tedavi ettirebilirsiniz,..
Não importa o que fazemos por ela. Arranjámos-lhe emprego, curámos-lhe a diabetes, ensinámos-lhe a ler.
Çok iyi bir iş çıkardığını söylüyorsun.
Disse que ele fez um bom trabalho.
Kim olduğunu, nerede olduğunu, bunların nerede başladığını bilmiyorum ama bu iş onda bitiyor.
Não sei quem ele é nem por onde começar, mas tudo acaba com ele.
En son baktığımda iki aylık kiranı ben ödüyordum ve eminim ki bu ayı da ödeyecek paran yok çünkü bu işe o kadar takıntılı hale geldin ki normal bir işe girip faturalarını ödemek yerine bu iş yüzünden hayatını sikip atıyorsun.
Que eu saiba, fui eu que paguei os últimos dois meses da renda. E acho que também não pagarás a deste mês porque estás obcecada com este trabalho onde só querem comer-te. Em vez de um trabalho que, de facto, te paga as contas!