Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ P ] / Pos

Pos перевод на португальский

7,639 параллельный перевод
Birisi posta kutuma bırakmış.
Alguém pôs na minha correspondência.
Sonra yanıma gelip elini omzuma koyarak "Güzeller güzeli karımla önceden tanıştığını biliyorum." dedi.
Depois aproximou-se e pôs a mão no meu ombro e disse... "Sei que saías com a minha bela esposa".
O komiser kendi evinde saldırıya uğradı, o komiser size kendi ekibine aldı, ve size şehriniz için iyi bir şeyler yapma şansı verdi.
Um Sargt. atacado em casa, que te pôs nesta unidade, que te deu a hipótese de ajudar a cidade.
Kardeşini tehlikeye attın.
- Pôs a sua irmã em perigo.
Kardeşim elindeymiş, kafasına silahı dayayıp...
- Disse que tem ele, pôs uma arma na cabeça dele e...
Ve S.H.I.E.L.D.'ı kendi kuvveti ile yok etmek yerine bunu dünyanın kalanına yaptırtacak.
Em vez de usar as suas forças para destruir a SHIELD, pôs o resto do mundo a fazê-lo por ele.
Ama Petra birden deli gibi hareket etmeye başladı, ve aile de çok güçlü...
Mas, em seguida, Petra começou a agir e pôs todos loucos, e a família é tão poderosa...
İnsan avında olan kendi adamları var.
- Pôs homens à procura dele.
Sırf geçen yıl 35 davanın 33'ünü kazanıp % 94 başarı yakalamış.
Sim, ou por temer retaliação das pessoas que pôs na prisão. Só no último ano, ganhou 33 dos 35 casos que defendeu, dando-lhe uma taxa de sucesso de 94 %.
Borstein'in kod yazarken dinlemek için bilgisayarına aktardığı CD'ler.
O Borstein pôs os CDs no seu computador para ouvir enquanto escrevia o código.
Yani biri ağır metalle dolu bir CD'ye virüs koyup ölümcül krizi tetiklesin diye ona yollamış.
Alguém pôs um vírus num CD de "heavy metal", e mandou para o Edwin para que isso o matasse.
Geçen hafta, patates püresi yapmak için çikolatalı süt kullandı.
A semana passada, ela pôs leite com chocolate no puré de batata.
Eğer sen yapmasaydın... tamam, masamın üzerine koymak kim yaptı o zaman?
Se não foste tu, quem é que pôs aquilo na minha secretária?
Birisi $ 50,000 kablolu banka hesabıma bugün.
Alguém pôs 50 mil dólares na minha conta hoje.
Anne, Gwen'in garaja ne koyduğunu görmen lazım. Bana yeni arabayı göster!
Mãe, tu precisas de ver o que a Gwen pôs na garagem.
Ölmemenizi isterdim ama bir sürü beyaz insan kazak giyiyor.
Eu desejava que tu não tivesses de morrer, mas um monte de pessoas brancas pôs camisolas.
Dinozor kostümünü dolaba koyuyor.
- Não. Ele pôs a máscara de dinossauro dentro de um armário.
Meera'yı öldürüp, Tom'u hayatıma soktu. Durdurmak yerine, gitmesine izin veriyorsun.
O Berlin matou a Meera, pôs o Tom na minha vida, e quando podes pará-lo, deixas-o partir.
Kızla ilgili anlattığı hikayede, tanımadığı bir adamın kızı ona gönderdiğinden kızın başının belada olduğundan, ortadan kaybolması gerektiğinden, onun resmini çekip bir madalyona koyduğundan ve madalyonu babasına gönderdiğinden bahsetti.
Ele contou-me a história da miúda. Ela foi enviada para ele por um homem desconhecido. Ela estava com problemas, precisava desaparecer, então tirou uma fotografia, pôs num medalhão, e enviou para o seu pai.
Bu şekilde hayatımı sürdürdüm ve bu yüzden beni buralara kadar getirdi.
Foi com isso que sobrevivi, e foi por isso que ele me pôs aqui.
Güneş batalı çok uzun zaman oldu ve geri gelmeyecek.
O sol pôs-se há muito tempo e não vai nascer outra vez.
Birileri kapıma çarpı işareti çizmiş.
Alguém pôs uma cruz na minha porta.
Adam sana elini sürdü.
Ele pôs as mãos em cima de ti.
- Trudy sana yüzük takmadı.
A Trudy não te pôs um anel no dedo.
Bir kadeh şampanya içine gerçek çilekler koydu. Şimdiye kadar gördüğüm en zarif, en seksi şeydi.
Ele pôs morangos verdadeiros num copo de champanhe, que foi a coisa mais sexy e com classe que alguma vez vi.
Danny daha önce olayı anlattı.
O Danny pôs-me a par do caso hoje mais cedo.
Dolabımın kenarına "özür dilerim" notu sıkıştırdın, ama hiçbir zaman Peter ve babasından özür dilemedin.
Pôs um cartão no meu armário, mas nunca se desculpou com o Peter ou com o pai.
İkinizin boğazına birer tane koymuş.
Ela pôs uma... Em cada uma das vossas gargantas.
Ve muhtemelen onu öldüren de işbirlikçilerinden biridir.
Se tiveres razão, o Flynn era um traidor. Ele pôs as nossas armas nas mão de bandidos.
Baba, sanırsam Fiona parmağını teraziye koydu.
- Pai, acho que a Fiona pôs a mão na balança!
Kendisi boşandı, yeni göğüsler satın aldı,... çocuğunu özel okula gönderdi,... hepsini ayda birkaç kilo getirerek yaptı.
Arranjou um divórcio, um novo par de mamas, e pôs o filho dela numa escola privada. Só por trazer alguns quilos todos os meses.
Gene'nin söylememi istediği bir cümle var.
O Gene pôs-me a fazer uma coisa.
Phil Spector'un yaptırdığını düşünüyorum.
O Phil Spector pôs escutas cá em casa.
İlk iş, şaibeli bir yerel müteahhidin bize 2000 dolar bağışta bulunmasını sağladı.
Primeiro, pôs logo um mestre de obras local corrupto a doar-nos $ 2 mil.
Sonra Candy kendi adayının kızının kokain bağımlısı olduğunu yaydı, değil mi?
Depois o Candy pôs a correr que a filha do seu candidato era cocainómana.
Ama o söylentiyi gerçekte kimin başlatıp o genç kızın hayatını bitirdiğini ikimiz de biliyoruz.
Mas ambos sabemos quem lançou essa história e pôs fim à vida da miúda.
Tüm duvarlarda hoparlör var, her odada müzik dinleyebileceksiniz... tuvalet de dahil.
Ele pôs altifalantes em todas as paredes. Podem ouvir música em todas as divisões, incluindo a casa de banho.
Kim koydu bu yılanı buraya? Bana...
Quem pôs esta cadeira ali?
- Hangi şarkıyı açtınız?
Que música pôs a tocar?
Bara işedin.
E pôs-se a mijar contra o bar.
Muhasebecilerini peşime taktı tüm hesapları kontrol ediyorlar.
Pôs os contabilistas deles atrás de mim, a verificar todos os livros e tudo.
Savaşın silahlarını tekrar sizlerin eline gençlere, yani güçlü olanlara verdi.
Pôs as armas desta guerra de novo nas vossas mãos, os jovens e, como tal, os poderosos.
Ve o adam da bu iş için 17 yaşındaki oğlu
E esse tipo pôs o filho de 17 anos,
- Sikeyim, ya birileri içeri dinleme cihazı koyduysa?
E se alguém pôs escutas? Olá!
Onlara ad bile veriyor.
A criação de gado Até lhe pôs um nome.
Belki de Tanrı veya baban bunu buraya yeni bir başlangıç yapmamız için koymuştur.
Talvez Deus... ou o seu pai... pôs isto aqui para nós. Para que pudéssemos... começar de novo.
- Kız ondan kurtulduktan sonra evinin önünde beklemiş olmalı.
Deve ter esperado à porta dela quando ela o pôs a andar.
Bağırıyordu.
Pôs-se aos gritos.
- Arabanızı yine garajdan çıkarmışsınız.
O senhor pôs seu carro em movimento de novo.
- Seni kim sorumlu yaptı?
- Quem o pôs à frente das coisas?
Bağırsaklarımı yerine koyup başkalarını aldı.
Ele pôs uns intestinos de volta e tirou outros diferentes!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]