Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ S ] / Sıkıntı yok

Sıkıntı yok перевод на португальский

1,041 параллельный перевод
Bana zahmet olmuyor. Hiçbir sıkıntı yok.
Não me dás nenhum trabalho não me incomodas nada.
- Evet, dün gece. Bir sıkıntı yok.
- Sim, ontem à noite.
Castella'da bir sıkıntı yok, ama bu iş canımı sıkıyor.
O Castella é um gajo porreiro mas este trabalho é mais chato...
- Artık sıkıntı yok!
- Acabou-se o tédio!
- Sıkıntı yok.
- Não há problema.
Hiçbir sıkıntı yok, sıradan bir aileyiz.
Está tudo bem. Somos uma família normal.
Bizimle aynı sıkıntıları yok. Demek ki sorununuz parasal.
Não têm as mesmas preocupações.
Ben meydan savaşına hazır bir Başkan görüyorum... öyle bir Başkan ki, Tanrı'ya yakın olmak gibi bir düşüncesi yok... ama kendisini dikkatle izleyen basına yakın olmak istiyor... şu anda çok sıkıntı içinde... ve tarihte bir iz bırakmayı amaçlıyor.
Vejo um presidente preparado para a batalha no momento... e um presidente que se baseia, não em estar próximo a Ele mas próximo à imprensa, que o vigia com atenção... estando agora muito injuriado... e certamente um homem que quer deixar sua marca.
Bareil'de kalan son insanlık kırıntısını yok etmeyeceğim.
Não vou extirpar o último farrapo de humanidade que resta ao Bareil.
Albay Serling'in bir kahraman olduğu konusunda hiçbir sıkıntım yok.
Não tenho qualquer problema em dizer que o Coronel Serling é um herói.
Yani, biraz sıkıntılı ve kaygılı görünmene rağmen endişe etmem için hiç bir sebep yok mu?
Então, embora pareças perturbado, e preocupado, não há razão para eu me preocupar?
Odo'nun insanları taklit edememe sıkıntısı hepsinde yok.
Nem todos têm a falta de habilidade do Odo no que toca a imitar humanos.
Mali sıkıntılarımız da yok.
Nenhum problema financeiro.
Bununla ilgili bir sıkıntım yok.
- Isso para mim não é problema.
- Hiçbir sıkıntısı yok.
- Ele está bem.
Amerikan ordusunun Güney Vietnamlı askerleri yok ettiğine dair son dönemde ortaya çıkan haberler, orduyu oldukça fazla sıkıntıya soktu.
Uma história noticiada, extremamente embaraçante para o exército americano, sobre a forma como se livraram de soldados sul-vietnamitas.
En ufak heyecan yok, bir heyecan kırıntısı bile.
Não há nem um bocadinho de entusiasmo, nem um... vestígio de emoção.
" En ufak heyecan yok, bir heyecan kırıntısı bile.
E que recebo de volta? " Nem um pouco de entusiasmo.
Bu konuda sıkıntımız yok.
- Se procurar, ralamo-nos.
Sorun yok. Para sıkıntısını ve Forman'ın çalışmama izin vermeyeceğini biliyorum. Parayı alın ve kesin şunu!
"Estamos bem", porque eu sei que o dinheiro tá fraco por aqui... e vocês não deixam o Forman trabalhar, apenas aceitem o dinheiro!
- "İlerdeler mi"? - Bizim bütçeden kaynak temin ederken yaşadıgımız sıkıntıları yok.
O nosso processo orçamental torna-nos pequenos em comparação.
Sıkıntı yok.
- Não aconteceu nada.
Emin misin, sıkıntı yok, değil mi?
Sentes-te à vontade para isso?
O geri zekalının sözlerinde en ufak doğruluk kırıntısı bile yok.
Não há um pingo de verdade no que aquele idiota estava dizendo.
Aslında, her zaman sıkıntılı bir ilişkimiz olmuştur ama birdenbire bizi silip yok etmek istiyor.
Bem, sempre tivemos um entendimento constrangedor mas de repente ele quer acabar connosco.
Evet, sen dışında içimizden kimsenin işinde üstesinden gelmek zorunda kaldığı sıkıntılar yok.
Nenhum de nós sofre de pressão no nosso emprego.
Benim ihtiyacım yok. Ne edeyim ki.. Necef'in sıkıntısı varken.
Não preciso dele já e o Najaf, por causa da perna partida, não pode trabalhar.
Herhangi bir sıkıntın yok, değil mi?
Você não está com alguma dificuldade, está?
Başımıza dert açmaya, kendimizi sıkıntıya sokmaya gerek yok.
Não precisamos de distrações. Não precisamos de sarilhos.
Arada bir sabahları midem bulanıyor. Başka bir sıkıntım yok.
Às vezes tenho náuseas, mas fora disso, estou bem.
Bunu söylemekten çok utanıyorum ama, yaşlı bir anne, hasta bir eş ve.. iki küçük kız ile geçen sıkıntılı bir hayat nedeniyle içimdeki kılıç kullanma arzusu yok oldu.
Tenho vergonha de admitir que depois de muitos anos de penúria... com 2 filhas, uma esposa doente e uma Mãe anciã... perdi o desejo de manejar uma espada.
Senin can sıkıntılarınla uğraşacak zamanım yok.
Não tenho tempo para lidar com as suas maçadas.
Sıkıntıya pek tahammülü yok.
Ele tolera mal quem o chateia.
Kırıntısı bile yok.
Nem uma pontinha.
Geçim sıkıntısı çekenler için para toplama gününe sadece 2 gün kaldı, ve bizim hala bir sloganımız yok.
Acho vergonhoso ainda não termos tema para a angariação de fundos.
O'Reily, seninle bir sıkıntım yok.
Ou'Reily, não tenho problemas contigo.
11'den sonra ışık yakmak yok küçük şırfıntı.
Não há luzes depois das 11h, sua atrevidinha.
Sende zekâ kırıntısı bile yok!
Nunca uma faísca de inteligência!
İçeride hemen hiç cam kırıntısı yok.
Quase não tem vidros lá dentro.
Fazlalılığı, çıkıntısı yok.
- Vê, sem interferência.
Narnia'da kızarmış ekmek sıkıntısı yok, Ed.
Nárnia não vai ficar sem torradas, Ed.
Dans konusunda sıkıntım yok.
Isso não me preocupa.
Sıkıntım yok dediğin şeyi bir göster hele.
Faça lá uma amostra.
Sıkıntıları hakkında en ufak bir fikrim bile yok.
Não sei em que confusão estás metida e isso é bom para mim.
Tropikal bir sıkıntı için belirli bir rotamız yok.
Estamos a dirigirmo-nos para um ciclone tropical.
Ödeme konusunda sıkıntın yok, değil mi?
É por isso que me convidaste?
Başına ciddi darbe almamış, demek ki nöral bağlantılarda ya da mantıklı idrak merkezinde fiziki hasar yok. Ama manevi sarsıntı geçirdiği açık.
Não sofreu traumatismos cranianos graves, por isso não houve danos físicos nos centros neurológico e cognitivo, mas está claramente traumatizada,
Demekki sana sana vereceğim 15 bin için kendimi sıkıntıya sokmama gerek yok.
Isto significa que não tenho com que preocupar em pedinchar os outros 15 mil que lhe ficaria a dever.
Kırıntısı bile yok.
Não há sinal de nozes.
Herhalde onda yeteneğin kırıntısı bile yok.
Não tem talento nenhum.
Ama pek para sıkıntısı yok o halde.
Mas está bem de dinheiro.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]