Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Y ] / Yalnız başına

Yalnız başına перевод на португальский

1,509 параллельный перевод
Çocuklarla yalnız başına zaman geçiriyor.
Ela quer passar algum tempo sozinha com os miúdos.
Düşüncelerinle... yalnız başına.
Irá ser só você. Sozinho... com os seus pensamentos.
Orada yalnız başına.
Ele está por aí sozinho. Deve estar muito assustado!
Bir daire ararken otelde kalacaktım, ama sen burada yalnız başına olunca biraz aptalca geldi.
Eu ia procurar um hotel, sabes, enquanto arranjo um apartamento, mas parece meio estúpido, estares aqui sozinho, sabes?
Yalnız başına öldü.
Morreu sozinha.
Onu elde etme tecrübesi var ama yalnız başına bir çözüm bulması imkansız.
Tem experiência suficiente para o extrair, mas não vai encontrar uma resposta sozinho.
Seni oraya yalnız başına gönderemem.
Não te vamos mandar para lá sozinho.
Neyse, bana beni hemen görmek istediğini söyledi, yalnız başına Madison parkta.
Adiante... Ele disse que tinha que me ver com urgência, sozinho no Madison park.
Yalnız başına gittin, sessizce.
Tu foste-te embora sozinha, em silêncio.
Bunu yalnız başına yapmak zorunda değilsin.
Não precisar passar por isto sozinha.
O pisliğin seni nasıl da restoranın çıkışında yalnız başına bıraktığını gördüm.
Vi como aquele louco te deixou sózinha no lado de fora do restaurante.
Hayatın boyunca yalnız başına sürünüp yakınmak yerine onunla bu sabah ölmeyi yeğlemelisin.
Teria sido melhor que tivesse morrido com ela esta manhã do que rastejar só pelo mundo lamentando por toda sua vida.
Yalnız başına gelmiş.
Está sozinha.
Ve ne kadar çabalasan da debelensen de yalnız başına ve mutsuz öleceksin.
Por muito que tentes combatê-lo, vais morrer sozinha e infeliz.
Kendini güvende sandığında ise yalnız başına yürüyorsundur çünkü şeyde yürüyor olabilirsin...
E quando pensas que estás safo... Estás a caminhar sozinho, quando podias estar a caminhar...
Bu ormanlıkta yalnız başına mısın?
Estás nesta floresta sozinha?
Yalnız başına yemek yersin.
Comes uma data de refeições sozinho.
Ufaklık da bizimle geliyor mu, yoksa yalnız başına mı kalacak?
O rebento também vem, ou vais deixá-lo aqui sozinho?
Boş bir odada yalnız başına oturup uzaktaki birini tekrar kafanda yapılandırman demek.
Porque é a ideia de um ser humano, sentado sozinho num quarto. Apto a recriar o seu oponente.
Şu anda, annem o arabada yalnız başına... ve gerçekten yanında olmanı istiyordu.
Neste momento, a minha mãe está naquela marcha completamente só,... desejando mesmo que você estivesse lá com ela.
Yalnız başına, gizemli bir koşucu görüyoruz.
- Vincent? - mostram um corredor misterioso.
Neden yalnız başına kalmayı seçtin?
Pra que ficar sozinha lá fora?
- April, yalnız başına evde durma.
- April, não vás para casa sozinha.
Eric, bunlar hep yalnız başına yaptığın şeyler.
Eric... isso são tudo coisas que fazes sozinho.
Seni bir tek yatakta yalnız başına görüyorum ve hep yorgunsun... 5 ayım kaldı, sonra hapishane.
Só consigo estar contigo quando te deitas e estás muito cansado para... Ei! Tenho cinco meses, e depois a prisão.
Köprüde yalnız başına niye ağlıyordun?
O que estava a fazer sozinha a chorar na ponte?
Gece vakti yalnız başına nereye gidiyorsun?
Onde vais sozinha tão tarde?
Kalmayasın yalnız başına benden sonra
Espero que não te sintas só, sem mim.
Kahvaltıya gizlice yalnız başına çıkıyorsun demek?
Esgueiraste-te para vires tomar o pequeno-almoço?
Onu bu sıcağın altında yalnız başına bırakamam.
Não a posso deixar aqui assim com este calor.
Bir sorunun olduğunu düşünüyor, çünkü zamanının büyük çoğunluğunu yalnız başına geçiriyorsun.
Porque passas muito tempo sozinho.
Yalnız başına iki çocuğa birden bakmak zorunda değildi.
Ele não tinha que tomar conta de dois putos sozinho.
Yalnız başına seyahat eden bir hanımefendi.
Estou vendo que está viajando sozinha.
Kaç arkadaşın erkeklerle dans etmek için seni Kulüpte yalnız başına bıraktı?
Quantas vezes um cliente te ignorou para olhar melhor para mim?
Debbie burada ikimizin yalnız başına olması berbat mı sence?
Debbie, achas que é horrível estarmos as duas sozinhas aqui?
Ve bunu yalnız başına yapabilmek için içindeki cesareti bulmalıydı.
Teve de se encher de coragem, sozinho.
Biraz yalnız başına kal Johan.
Vai ficar aqui sozinho, Johan.
Bana göre tekniklerin yalnız başına veya birlikte kullanılmaları işkence seviyesini arttırabiliyordu.
Para mim o mais importante, era que as técnicas por si, só, ou em combinação, poderiam chegar ao nível de tortura.
Çünkü gün ortasında, seninle yalnız başına ve yarı çıplak uzanıp ikimizin ağaçların arasında bir piknik masasının üzerinde yaparken hayalini kurmayı tercih ederim.
Porque prefiro ficar contigo aqui assim, do que sozinha, meio despida, no meio do dia, a fantasiar sobre eu e tu a fazê-lo num banco de picnic no meio da floresta.
Bir kadın yalnız başına dışarı çıkmamalı.
Neste momento, uma mulher não deve ficar sozinha na rua.
Yalnız başına iyi eğlenceler mağlup çocuk.
Diverte-te sozinho, fracassado.
- Onu yalnız başına oraya çıkaramaz.
- Não podia levantá-la sozinha.
Sen de gidip, özel, gizli, yalnız gitmen gereken şey neyse tek başına onu yap.
E tu vai fazer o tal do teu segredo que tens de completar e fazer sozinho.
Tamamen yalnız olduklarında, ne Tom Jackman ne de Bay Hyde kendi başına bir tehdit oluşturamaz.
Nem o Tom Jackman e nem o próprio Hyde é uma ameaça, quando estão completamente sozinhos.
Sahilde bir kulübede yalnız başımıza yaşamak zorunda olsak.
E tivéssemos de viver sozinhos, numa cabana de relva, na praia...
Sürüyle mi dolaşacaksın, yalnız başına mı?
Corre com a alcateia ou é um lobo solitário?
Yalnız başına.
Ela sozinha.
Bu işi yalnız yapmak istemiyor olmam seni benimle bir ilişkiye sürüklemeye tek başına yeterli değil.
Não querer fazer isto sozinha não é motivo suficiente para te arrastar para uma relação comigo. Não é justo.
Tek başına kalmayı sevdiğini biliyorum ama kendini hiç yalnız hissetmiyor musun?
Sei que gostas de estar sozinha, mas nunca te sentes só?
Belki de yalnız kaldığında başına geliyordur.
Talvez aconteça com você quando está sozinho.
Onu masada yalnız başına otururken gördüm.
O que?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]