Yolu перевод на португальский
33,907 параллельный перевод
Ülkemizin daha gidecek çok yolu var.
Há um longo caminho para a recuperação.
Pekâlâ, Hampden yolu üzerinde kal ve sonra ilk sağdan dön.
Muito bem, continuem na Hampden até cruzarem com a 188, depois virem na primeira à direita.
Tamam, o zaman 10 dakika içindeki patlamayla birlikte ölümcül CO2 bulutunun yolu burası olur ve Patern Günü tören alayı ile Finn Nehri'nde kesişir.
Está bem. Então... Este será o caminho da onda de CO2 mortal, com 10 minutos de erupção, cruzando a procissão na Ravina do Finn.
Yolu göster, Papaz!
Mostre o caminho, padre.
- Hayır, daha iyi bir yolu olmalı.
- Deve haver outra maneira.
Mamutların çıkış yolu bulamamasının bir nedeni var.
Por isso nem mastodontes conseguiam sair.
Aslında, bir yolu var galiba.
Na verdade, acho que sei de uma maneira.
Kulübe Addison Yolu'nun tepesinde.
Cabana no fim da Addison Road.
Gerçekten bu kadar yolu sadece bir iş için teptiğimi düşünmüyorsunuz, değil mi?
Sinceramente, não pensaram que efectuei este caminho todo só por um trabalho, não é?
Arşimet kaçmasın diye her yolu denedik, ama köpek çitlerden atladı, kulübesini kemirdi duvarın altından tünel bile kazdı.
Nós tentámos tudo para controlar Arquimedes, mas aquele cão saltava vedações, escapava das jaulas, inclusivamente abria túneis por debaixo das paredes.
Anlamanın tek yolu var.
Só há uma maneira de saber.
Çünkü burada olanlargerçek ve bu kargaşayı... sorunsuz halletmemizin tek yolu olabilir.
Porque a realidade é que esta é a nossa melhor hipótese de acabar com isto de forma pacífica.
Piste kadar bütün yolu koşabilecekmişiz gibi gelmiyor bana.
Penso que não vamos ser capazes de correr todo o caminho até à pista de aterragem.
Hayır, ama Amerika'ya kadar bütün yolu koşmamız gerekebilir.
Não, mas talvez sejamos capazes de correr até aos EUA.
Bildiğiniz gibi buna kolay yoldan son vermenin bir yolu var.
Sabes... há uma forma fácil de pôr um fim a isto.
Bu herifleri uzak tutmanın tek yolu da- -
É a única forma de manter aqueles tipos...
- Ama bunu onun aleyhine kullanmanın bir yolu olmalı.
Tem de haver como usar isto contra ele.
Nicky hakkında bu kadar bilgili olmanın tek yolu var.
Só há uma maneira de saber aquelas coisas sobre o Nicky.
Onları bulmanın başka bir yolu olmalı. Biz kazandık.
Talvez o agente Weller também precise de limites.
- Biz bir ekibiz. Weller'ı almanın bir yolu varsa biz de varız.
Consegues capturar a cara dele para usar o programa de reconhecimento?
Bu ciddi hasarlar verip örtbas etmenin en iyi yolu.
É o disfarce perfeito para fazer uns bons danos.
Aradığımız bilgiye ulaşmanın tek yolu akıllarımızı tekrar birleştirmek.
A única maneira... de aceder ao conhecimento que procuramos... é unir as nossas mentes de novo.
Bu yolu beraber yürüyebiliriz arkadaş olarak, kardeş olarak.
Podemos caminhar juntos esse caminho... como amigos. Como irmãos.
Sith'i yok etmenin bir yolu kalmayacak.
Não haverá meio de determos os Sith.
Anneler aşağı inen en güvenli yolu seçiyor.
As mães escolhem o caminho mais seguro para baixo.
Bir lokma kapmak için her yolu denerler.
Eles tentarão qualquer truque para roubar um bocado.
Çekirgeler normalde yalnız yaşarlar ama yiyecek birdenbire bollaşınca çok sayıda çekirge bir araya gelir ve yolu üzerindeki her şeyi silip süpüren durdurulamaz bir güce dönüşür.
Os gafanhotos normalmente são seres solitários, mas quando o alimento se torna abundante eles constituem uma força imparável que devora tudo à sua frente.
Birçok hayvan için en elverişsiz zamanlarda hayatta kalmanın tek yolu sürekli hareket halinde olmaktır.
Para muitos, o único meio de sobreviver a tempos hostis é partindo.
Hava yolu seçenekler arasında yoktu ama GTÖ'nün helikopteri sayesinde ekip artık çekirgelerin kurallarına göre oynayabilir.
Voar não estava nos planos, mas graças ao helicóptero da FAO, a equipa pode agora encarar os gafanhotos de igual para igual.
Sorun şu ki, bu işi yer yüzünden sabote etmenin bir sürü yolu var.
O problema é que há várias maneiras de estragar tudo da terra.
İletişimi geri getirmenin bir yolu olmalı.
Tem de haver uma maneira de repor as comunicações.
Bilgisayarları onarmanın bir yolu olmalı.
Tem de haver uma maneira de restaurar as comunicações.
Hayatınıza bir son vermenin en kolay yolu.
Tornando mais fácil acabar com as vossas vidas.
-... buradan geçmenin yolu beni geçmekten geçer.
A única saída daqui é passares por cima de mim.
En hızlı yolu bu.
Esta é a maneira mais rápida.
Kendi yolunu seçti ve yolu benim yanımda olmaktı.
Escolheu o seu caminho. Escolheu ficar comigo.
Ama atlar yolu biliyor.
Mas os cavalos sabem o caminho.
Sizi güvende tutmamın tek yolu bu.
É a única maneira de mantê-la segura.
Eğer bu doğruysa, Rittenhouse'un bütün bu olaylarda parmağı var. Gözyaşı Yolu, Jonestown Katliamı, Waco Katliamı, ama hepsi hala tarih, yani kötü olanları da dahil korumamız gereken tarih.
Se isto for verdade, a Rittenhouse interferiu no Caminho das Lágrimas, no Massacre de Jonestown, no Cerco de Waco... é tudo História, aquilo que devemos proteger, mesmo as coisas más.
Peki... yolu onların yerine kim seçiyor?
Bem... quem escolhe o caminho por eles?
Hayır, tek yolu bu.
É a única forma.
Bunun başka bir yolu olmalı.
Tem de haver outra forma.
Hayatta kalabilmenin tek yolu beni öldürmekten geçer.
A única forma de viveres é matar-me...
"Bermuda Şeytan Üçgeni, Venezuella Hava Yolu'nu içine aldı."
"Triângulo das Bermudas reivindica avião venezuelano." - Tem a data de amanhã. - Só uma diferença, então.
Hayır, " Yıldız Yolu 2 :
Não, Spock em " Star Trek :
- Soğutulmuş su sızıntısı ve nükleer reaktör basıncı yükseliyor. Durdurmanın bir yolu yok.
Fusão nuclear por LOCA e a pressão de confinamento está a subir.
Basıncı düşürmenin bir yolu kalmadı o zaman!
Assim não há maneira de baixar a pressão!
Ailenizi de kendinizi de kurtarmanın tek yolu bu!
É a única maneira de tu e a tua família sobreviverem!
- Başka çıkış yolu bulmamız lazım!
Temos de fugir, parvo!
Radyasyon seviyesini düşürmenin tek yolu bu.
É assim que baixam o nível de radiação!
Ve onların desteğini kazanmanın tek bir yolu olduğuna inanıyordu.
Cleandro vira-se agora para o povo romano e acredita que só há uma forma de garantir o seu apoio.