Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ I ] / Içın

Içın перевод на португальский

187,507 параллельный перевод
Bırakamam, kapağı açamayız. Bu yüzden sıhhiyeyi çağırıp kıçını tekmeletmeden önce kendine bunu yapmaktan vazgeç.
Não posso, não podemos abrir a porta, por isso para de fazer isso, antes que chame a equipa médica para te adormecer.
Demek bu yüzden asla istifa etmiyorlar, kupon ve sakıza çalışmaktan memnunlar ve yangını bizimkilerin çıkardığını sanıyorlar.
É por isso que eles não se vão embora, são felizes com cupões e pastilhas e acham que os pais atearam o incêndio.
"Yangın" diye bağırmak, fark edilmeden kaçmanızı sağlayacak kargaşayı çıkaracaktır.
Gritar "fogo" provocará o tipo de caos que vos permitirá fugir sem serem detetados.
Annemle babamın çıkarmadığını biliyoruz.
Sabemos que não foram os nossos pais.
Dr. Orwell'in çıkmayacağını biliyoruz.
Sabemos que a Dra. Orwell não voltará.
"Ormanı atlatıp düzlüğe çıkmak", ormanların tehlikeli yerler olduğuna dikkat çeken bir ifadedir.
"Sair da floresta" é uma expressão que se refere ao facto de as florestas serem lugares perigosos.
Burada yangın çıkmış sanırım.
Parece que houve aqui um incêndio.
Yangın çıkarmak korkunç bir şey.
É uma coisa terrível, atear um fogo.
O zaman dedikodu çıkarmamalısınız.
Então, não deviam espalhar boatos.
Yani Dr. Orwell'in kapısını yalnızca kendi çıkarları için çalmıyor, öyle mi?
Então, não está só a bater à porta da Dra. Orwell por precisar de algo para si próprio?
Ayakkabılarını çıkarmamışsın.
Ainda tens os sapatos calçados.
Monty, 2001'de cinayetler sırasında New York'ta ve şimdi de Tayvan'da yaşayanların giriş çıkış listesini istiyorum.
Monty, preciso de uma lista de vistos de entrada das pessoas que moravam em Nova Iorque em 2001 durante os assassinatos ai que agora moram em Taiwan.
Çıkmadan hemen önce bilgisayarının başına geçerdi.
Ela ia para o computador um pouco antes de sair.
- Evet, Tayvan'daki kurbanlar DAB'nin Interpol taramasında çıkmamış çünkü Tayvan'ın paylaştığı Interpol veritabanı yok.
- Sim, as vítimas em Taiwan não estavam sinalizadas na busca do BAU na Interpol porque Taiwan não partilha na base de dados da Interpol.
Selam millet. Kurbanın toksin testinde reçeteli ilaç olan Midazolam çıktı, kendisi bir benzodiazepin.
Pessoal, o resultado toxicológico da nossa vítima mostra o medicamento Midazolam, é um benzodiazepínico.
Tarayıcı geçmişinde iki kurbanın da üye olduğu bir arkadaşlık sitesi var.
Ela usava um site de encontros que ambas as vítimas eram membros.
Olay yeri varsa giriş çıkışa kapatın.
Se houver uma cena de crime, protejam-na.
2003'te Amerikalı bir üniversite öğrencisi uyuşturucu satıcıları tarafından sınır kasabasında kaçırılmıştı.
Como em 2003, houve um estudante universitário americano sequestrado numa cidade da fronteira por traficantes locais.
Araç sahibi, lütfen dışarı çıkın.
Por favor, dono deste veículo dê um passo à frente.
Yemeğini bitirince çıkmaya hazır olacak mısın?
Sais assim que acabares de comer?
Ahım şahım olmadığımın farkındayım ama cılız olsam da güçlüyümdür.
Sei que não encho as medidas, mas sou forte, sendo magrinha.
Şapkanı çıkar. Çantanla birlikte tezgâhın üstüne koy.
Tira o chapéu e põe-no, mais o saco, em cima do banco.
Dün gece dikkatimi çekti. Çıkardıktan sonra elbiselerini olduğun yerde yere attın.
Ontem reparei que deixaste a roupa espalhada no chão quando te despiste.
Karanlık, rutubetli bir zindana kapatın hiç sesimi çıkarmam ama Bayan Lynde'den beni affetmesini dileyemem.
Feche-me numa masmorra escura e húmida que não me queixo, mas não peço desculpa à Sra. Lynde.
Buna hazır olana kadar da odandan dışarı çıkmayacaksın.
Não sais do quarto até te dispores a isso.
Bu gece odandan çıkmayacaksın.
Não sais do quarto.
Kopyasını çıkarın ve dağıtın.
Faz cópias e faz com que sejam distribuídas.
Sığınaktan neden çıktığını sormaya geldim.
Vim perguntar-te porque andas a sair do abrigo.
Kamptan çıktın mı?
Saíste do campo?
Pekala, lütfen arabadan çıkar mısınız, hanımefendi?
Tudo bem, pode por favor sair do carro, senhora?
Hastalığının her aşamasında aslında gücünün ortaya çıktığını gösteririz sana.
Mostramos que cada momento da tua doença era, na verdade, o teu poder a manifestar-se.
Beyin dalgalarını kalıbını çıkarmaya devam etmek ve hormon değerlerini almak istiyoruz.
Vamos continuar a modelar as tuas ondas cerebrais e tirar algumas leituras de hormonas.
Yatıştırıcı rasyonel zihninin burada olmasını engelliyor.
O sedativo impede que o cérebro racional dele fique aqui.
Ordumuzun kalanını tapınak kapılarına taşı Hiç kimse içeriye giremeyecek ya da çıkamayacak.
Envia o resto do exército para as portas do templo.
Nasıl dışarı çıkacaksın?
Como queres morrer?
Bütün olasılıkların simulasyonunu çıkardım.
- Eu fiz as simulações.
Çıkarın beni buradan!
- Deixem-me sair!
Çıkarın beni!
Deixem-me sair!
Bu birkaç gün sonra çıkarsın.
- Só vão ser alguns dias.
Kapıyı açarsam... ve sığınaktaki herkes ölürse hidroponik çiftliğini hava arındırıcısını, ve su dönüştürücüsünü kim çalıştıracak?
Se eu abrir a porta, e toda a gente neste bunker morrer, quem é que vai cuidar da quinta hidropónica ou dos purificadores do ar, ou da reciclagem da água?
Bizim insanımız oksijen arındırıcısının ve su tarımını nasıl işletileceğini biliyor. - Evet!
Nós sabemos operar os purificadores de oxigénio e as hidroquintas.
Kaskını çıkar.
Tira o capacete dela.
Silahları çıkarın.
Distribuam as armas.
Şimdi ya savaşa önderlik edersin ya da yolumdan çıkarsın.
Ou nos lideras na batalha, ou desaparece da minha frente.
Çok ses çıkarıyordu, haklısın, pis bir hareketti, tamam.
- Estava a fazer muito barulho. Tens razão.
Eldivenlerimi çıaracağım. - Anlamadım, ne yapacaksın?
- Vou tirar as luvas.
- O'nun kaskını çıkart.
Pega no capacete dela.
Baktığın kişi, bir deniz ürünleri işleme tesisi çalışanı yada uyuşturucu satıcısı değil.
Não está a ver um empregado de uma fábrica, nem um traficante.
Yaptığın bunca şeyden sonra bence çılgınlık olur ama herşey daha bitmedi.
Depois de tudo por que passaste e o que fizeste, é um absurdo ainda não o terem feito.
Kulakların çınlamıştır.
Deves ter as orelhas a arder.
Konumumuzun açığa çıktığını bilmiyorduk.
Nós não sabíamos que o local estava comprometido.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]