English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ A ] / All the way in

All the way in Çeviri Türkçe

3,029 parallel translation
Honey you are all the way in the back, ok?
Balım sen arka odada kalacaksın tamam mı?
It's just the idea of coming home and finding a little hole in his life and sticking his elbow through until he can walk all the way in.
Onu çeken, sadece eve gelip hayatında küçük bir delik bulup ta dibine kadar gitme fikri.
You walked all the way in here to tell me about a cloudy glass?
Tüm yol boyunca bulanık bardakları söylemeyi mi bekledin?
All right, boys, all the way in the back.
Pekala çocuklar, hepsi arka tarafa. - Günaydın.
And they stretch in a solid wall from the lake here all the way over to Federal Forest land here, which means Large-Mart cannot get to us.
Sağlam bir duvar olan buradaki göl ve o yol üzerinde Federal Orman Arazisi var. Yani bunun anlamı, Large Mart bizi elde edemeyecek.
I don't know if I ever told you guys this, but back when I was in Glee Club, we took it all the way to nationals with the pure power of unadulterated disco.
Bunu daha önce söyledim mi bilmiyorum ama ben Glee kulübündeyken ulusal yarışmaya kadar hiç istisnasız disko söyleyerek götürmüştük.
I get up at 5 : 00 in the morning just to get all of this prepared, in case a solo is thrown my way.
Her gün sabahın 5'inde kalkıp, bir ihtimal bana bir sola verirler diye hazırlanırım.
In third place all the way from Oregon the Portland Scale Blazers!
Üçüncü sırada Oregon'dan, Portland Scale Blazers!
Felix himself has come a long way, he had no pressure suit experience at all at the beginning of this.
Felix'in kendisi çok yol katetti, tüm bunların başında basınçlı kıyafetle hiç bir deneyimi yoktu.
Now I'm in the way, that's all there is to it.
Ben bunu şu an engelliyorum ama yapılacak bir o kaldı.
I said he was all hands and tried to pin me against the range and have his way in the kitchen the night before he died.
Tüm kuvvetiyle beni sıkıştırmayı denediğini ve ölmesinden önceki gece kendisinin bana karşı bildiği şeyi yaptığını söyledim.
Also made me very nervous because all of the sudden, each take counted in a way that I had never really experienced before.
Ve beni aynı zamanda geriyordu, çünkü bir anda her tekrar daha önce hiç tecrübe etmemişim gibi oluyordu.
It's just coming screaming at you all the time in every way.
Ve bu sürekli yüzünüze çarpıyordu.
Flown in all the way from the Orient, the very mysterious and alluring, Cherry Blossom!
Uzak Doğu'dan uçmuş gelmiş çok gizemli ve heyecan verici Kiraz Çiçeği!
Yeah, look, I just wanted to apologize for bursting in the way I do all the time.
Evet, sürekli olarak damdan düşer gibi her olayın arasına daldığım için özür dilerim.
It was the mysterious substance in this canister that, in a way, gave birth to us all.
Bu teneke kutunun içerisinde yer alan garip sıvı bir anlamda hepimizi doğurmuş oldu.
All the time in this way.
Bu sekilde her zaman.
Made it all the way to some motel in Rocky Hill.
Rocky Hill'deki bir motele attım kapağı.
So there's been some obstacles and some pitfalls, but she's made some wonderful, wonderful friends along the way, like Lip and all the Gallaghers- - people I just used to only know as the ones in that house
Bazı engeller ve tuzaklarla karşılaşmış olsa da çok mükemmel arkadaşlar edindi. Lip ve tüm Gallagherlar gibi. Eskiden onları, sadece evlerine polis gelip duran insanlar olarak bilirdim.
Made it all the way to some motel in Rocky Hill.
Rocky Hill'deki bir motele attim kapagi.
And then this morning in the shower, I realized you could take it all the way back to cavemen and then do the middle ages, the renaissance, all the way up to now and then the future, like a colony on the moon and you see earth out the window.
Sonra bu sabah duştayken bunun ta mağara adamlarına, orta çağa rönesans dönemine, günümüze ve pencereden dünyanın göründüğü aydaki bir koloninin olduğu bir geleceğe de uyarlanabileceğini düşündüm.
All the way through the gay'90s to today in a kitchen like yours.
Mutlu 1890'lardan bugüne. Evinizdeki gibi bir mutfakta.
The cops are after Nora, and I need your vampire cop, Cecilia, to help make all this go away in the way that you do.
Nora'nın peşinde polisler var ve her şeyi senin yaptığın gibi yoluna koymak için senin vampir polisin Cecilia'ya ihtiyacım var.
They say you can hear his parties all the way across the Mediterranean.
Verdiği partiler Akdeniz'in öbür tarafından bile duyulabiliyormuş derler.
But in order to do that, sometimes we all need to look the other way.
Ama bunu yapabilmek için bazen hepimizin başka yollar araması gerekiyor.
Henry Underwood was riding with Sam Bass'gang until the rangers chased him all the way across north Texas.
Henry Underwood Sam Bass`in çetesinde at sürüyorumuş Texasa kadar.
I mean, it seems to be, the general theory is, that it's a way for the brain to boil down all of the previous experiences and then add in that day's experiences as well to see what kind of overall universal patterns
Yani, görünen o ki, genel kabule göre rüyalar beynin, bütün önceki deneyimleri yorumlaması ve daha sonra bu günün deneyimlerine eklemesi ve aynı zamanda ne tür genel evrensel şablonlar bulunduğunu görmenin bir yoludur.
Maybe it was the way all Megan's problems could be solved in 22 minutes.
Belkide Meganın 22 dakikada tüm sorunlarını çözebilme yoluydu.
Because if anyone gets dragged down in all this, it's gonna be you, not her ; that's just the way it works, man.
Tüm bunların içine birisi sürüklenecekse, o kişi sen olcaksın, o kız değil ; sadece işler böyle yürüyor.
How all the way back in the 1800s he was writing about how we would travel underwater.
Daha 1800'lerdeyken nasıl su altında yolculuk edeceğimizi yazdığını anlatıyordum.
But since you're here and you traveled all that way, maybe I should bank your blessing in case I need it in the very, very distant future.
Madem buradasın ve o kadar yol geldin belki senin rızanı alabilirim. Çok çok uzak bir gelecekte belki lazım olur diye.
He drags her all the way to the Alps then leaves her in the hotel room, sitting there for some French girl he met on the gondola.
- Kızı ta Alpler'e kadar götürmüş sonra da gondolda tanıştığı Fransız bir kız için onu otel odasında yapayalnız bırakmıştı.
I could hear you all the way up in my apartment. Yeah. Yeah, it was pretty rough.
Evet.. çok kötüydü
Why would you pick a firm all the way over in Wallingford?
Neden taa Wallingford'daki bir firmayı tercih ettin ki?
If the wound is deep enough, there might be no way to keep it from festering, even if you have all the time in the world.
Eğer yara çok derinse, dünyadaki bütün zamana bile sahip olsanız, yaranın iltihaplanmasına engel olamazsınız.
Of course I care, but I'm not sure being all up in her business is the best way to help.
Elbette ama hayatının her alanına müdehale etmenin doğru olduğunu düşünmüyorum.
You'll be able to destroy the witch hunters once and for all. And anything that stands in your way.
Cadı avcılarına ve önünüze çıkan her şeye ebediyen bir son verebilirsiniz.
Somebody from every generation on both sides of the family, all the way back to the revolutionary war, had served in the armed forces.
Ailemin her iki tarafında da, her nesilden biri İç Savaş'tan bu zamana silahlı kuvvetlere hizmet etmiştir.
By the way, what happened to Gandhi and "be the change you want in the world" and all that?
"Dünyada istediğin değişim ol" sözüne falan?
If I were to exonerate him, condone his completely reckless, immature, almost misanthropic behavior, I would essentially be sending a message to all the other doctors in this hospital that it's okay to act that way, and...
Eğer onu suçsuz bulur tamamıyla pervasız, çocukça neredeyse insanlık dışı tavırlarına göz yumarsam bu hastanedeki diğer tüm doktorlara bu tür davranışların kabul edilebilir olduğu yönünde bir mesaj vermiş olacağım ve- -
So what was he doing all the way up in Washington Heights at 9 : 30?
Peki 9 : 30'da Washington Heights'ta ne yapıyormuş?
You can put a submarine sandwich all the way across sideways in it.
- Geniş araba. Yol boyunca, yan yana denizaltı sandviçleri koyabilirsin.
Yes, I am aware, and let me just say, okay, that I wish all this could be handled in some other way, but since it can't, here's the thing.
Evet, farkındayım ve şunu söyleyeyim ki, keşke bu... bu- - Her şey başka bir şekilde halledilebilirdi ama halledilemediğine göre, durum şu.
She held it all the way through the London blitz in the'40s.
1940'lardaki Londra bombardımanın sonuna kadar onu zapt etti.
No... we circle all the way around their line and come in behind them...
Hayır... biz ikimiz onun çevresinde çizgi halinde yer alırsak onları yenebiliriz.
You're in with us all the way now.
Bundan sonra sende tamamen bizden birisin.
Cross-dressing in the theatre has a long history, all the way back to the Greeks...
Karşı cins gibi giyinmenin tiyatroda uzun bir geçmişi vardır, ta Yunanlılara kadar- -
Cross-dressing in the theater has a long history, all the way back to the greeks.
Karşı cins gibi giyinmenin tiyatroda uzun bir geçmişi vardır, ta Yunanlılara kadar- -
Remember, they got on his plane in Shanghai and flew all the way to India before the pilots jumped out when clearly they could have just not taken off in the first place.
Hatırlasana, Şangay'da onun uçağına binip ilk seferde uçağı indirmeyen pilotlar uçaktan atlayana kadar ta Hindistan'a kadar uçmuşlardı.
I call it "Try Not to Bang into All the Furniture and Stuff on Your Way to the Fuse Box in the Basement, Marshall."
Oyunun adı da : "Bodrumdaki Sigorta Kutusunu Bulmaya Giderken Yol Üstündeki Tüm Mobilyalara Falan Çarpma, Marshall."
Well, if you must know, I've basically shunned my best friend all summer in favor of worming my way aboard the "S.S. Queen Victoria"
Madem merak ediyorsun yaz boyunca "S.S. Kraliçe Victoria" gemisine binebilmek için en iyi arkadaşımı kendimden uzak tuttum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]