And her father Çeviri Türkçe
3,162 parallel translation
Your sister's in a delicate place right now, with the divorce and her father.
Kardeşin şu an babanla boşanmamdan dolayı hassas bir hâlde.
Let's set one up with Charlotte and her father.
Charlotte ve babası için ayarlayalım.
If Kensi's right and her father was murdered, Blake could have come over here to take her out before she found out the truth.
Eğer Kensi haklı ve babası öldürüldüyse Kensi bunu öğrenmeden önce Blake buraya gelip ondan kurtulmak istemiş olabilir.
And her father's an idiot.
Ve babası ahmağın teki olduğu için.
And her father raised her alone, so he must be an amazing person too.
Ve babası onu yalnız büyütmüş bu yüzden babası da harika bir insan olmalı.
You killed her father and her little brother.
Babasını ve küçük erkek kardeşini öldürmüşsünüz.
My mom was desperate for my father's attention, and her secret weapon always involved less clothing and more skin.
Annem babamın ilgisi için umutsuzdu, ve onun gizli silahı daima az giysi, çok ten içerikliydi.
I came back to avenge my father's death... And to take everything away from them.
Buraya babamın ölümünün intikamını almak ve ellerindeki her şeyi onlardan almak için geldim.
Her father found out and was furious.
Babası öğrendi ve çılgına döndü.
Her father was infuriated and locked her up at home until she gave birth secretly.
Babası çok kızmıştı ve gizlice doğurana kadar onu eve hapsetmişti.
You've always been a good husband and a good father.
Sen her zaman iyi bir eş ve baba oldun.
Until then I had learnt, that a girl goes from her father's home to her husband's, and that becomes her new life
O zamana kadar bilmiyordum, bir kızın babasının evinden kocasına gideceğini ve onun yeni bir hayatı olacağını..
One day, a father brought his sick daughter and her younger brother to the hermit.
Bir gün, bir baba hasta kızını ve onun küçük erkek kardeşini keşişe götürmüş.
He healed her and asked her father to leave the children with him for one day.
Onu iyileştirmiş ve babalarından çocuklarını bir günlüğüne bırakmasını istemiş.
Sometimes when your father was yelling at me about, I don't know, spoons or whatever, I had this fantasy of just escaping and running away from it all.
Bazen baban umursamadığım şeyler için bağırırken her şeyden kaçıp gitmenin hayalini kurardım.
For a whole seven years he refused to take her to see her mother and father.
Tam yedi yıl annemi, annesini babasını görmeye götürmemiş.
Take the woman to her family. " " Let her see her mother and father before they're dead, " she said.
"Al şu kadını, gitsin ahir ömürde bi'annesini babasını görsün demiş."
My father walked her back and forth from one end to the other 15-20 times.
Ahırın bir ucundan öbür ucuna 15-20 sefer gidip gelmiş.
The father of her child is in prison, and she's being forced to raise our baby with the man I believe put me here.
Çocuğunun babası hapiste. O da çocuğumuzu beni buraya attırdığını düşündüğüm adam ile büyütmek zorunda kalıyor.
That David Clarke is Charlotte's biological father, and everything she's been through having to carry a terrible secret like that.
David Clarke'ın Charlotte'ın biyolojik babası olduğunu başından geçen her şeyi ve sakladığı her sırrı. Bekle biraz.
I want you to resume acting like a compassionate father to Charlotte, to agree never to reveal to her her true paternity, and to settle this divorce fairly and out of court.
Charlotte'a karşı hâlâ tutkulu bir babaymış gibi davranmayı sürdürmeni ve babasının kim olduğunu asla ortaya çıkarmamayı kabul etmeni ve bu ayrılığı mahkeme dışında adil bir şekilde halletmeni istiyorum.
She was born rich, but her father stole a bunch of money from people, and she was thrown out of her townhouse and disgraced.
O zengin doğmuş, ama babası insanların paralarını arakladı, kendi evinden atıldı ve aşağılandı
You risk our future and what your father dreamed of and worked for.
Geleceğimizi, babanın düşlediği ve uğruna çalıştığı her şeyi riske atıyorsun.
If I'd been a better husband, a better father, her mother and her sister might still be alive.
Eğer daha iyi bir koca, daha iyi bir baba olsaydım annesi ve kız kardeşi hâlâ hayatta olabilirdi.
You'll always be Bay and Daphne's father, and to me you'll always be that guy.
Sen her zaman Bay ve Daphne'nin babası olacaksın. Benim için de her zaman o adam olacaksın.
All right, listen, I have to run and take Ava to her father's, so I'll see you tonight, yes?
Tamam o halde, şimdi Ava'yı babasına götürmem gerekiyor, bu akşam görüşürüz, tamam mı?
I'm grateful every single day that I get to be a husband and a father. Thank you.
Bir baba ve eş olabildiğim için her gün şükrediyorum.
It was a lot better than growing up with a father who beat me and my mom every chance he got.
Her fırsatta beni ve annemi döven bir babayla büyümekten kat kat iyiydi.
He was dating Amanda, and she had him convinced that our family was somehow involved in the terrible things that her father did.
O Amanda ile çıkıyordu ve Amanda onu babasına kötü şeyler yaptığımıza dair ikna etti.
It's her bound duty to come back home and take care of my father.
Eve geri dönmeli ve babama bakmalı.
You and Mads will go over to Rebecca's, where your father is having dinner with her, and confront them for being involved- - possibly- - in Derek's murder...
Sen ve Mads Rebecca'ya gideceksiniz çünkü baban orada yemekte olacak ve onlarla Derek'in cinayetine karışmış olma ihtimali ile ilgili yüzleşeceksiniz...
My father's sitting next to her, he's not mad at her and then this girl, this really mean girl named Mandy Stewart, she sees me, she comes up to me and she says, "Your mom is here because you're supposed to die or something."
Babam yanında oturuyordu, anneme kızmamıştı ve Mandy Stewart diye çok kötü bir kız beni görüp yanıma geldi ve dedi ki "Annen burada çünkü ölmen falan gerekiyormuş."
Every year from the time I was a baby, and even when I had boyfriends, I'd get flowers from my father with a card that says, "You'll always be my Valentine."
Bebekken de sevgilim olduğu zamanlarda da her sene babamdan, üzerinde "Her zaman benim sevgilim olacaksın" yazan çiçekler alırdım.
And neither is her father.
Babasınınki de.
And every Friday at midday, Father Adam performs mass in the cathedral.
Ve her Cuma, gün ortasında Rahip Adam katedralde ayin yapıyormuş.
So what? Here's what. Your little girl's gonna grow up and one day figure out that her father, who she trusted and loved, killed her dog because she ate a coaster from a strip club, and this is gonna fill her with such anger towards you,
Küçük kızın büyüyecek ve bir gün onun güvendiği ve sevdiği babasının striptiz kulübünden bir bardak altlığı yedirdiği için köpeğini öldürdüğünü öğrenecek.
Could have had a stellar career at the UN. But decided to come home and work for her father's cause.
Birleşmiş Milletlerde müthiş bir kariyeri olabilirdi ama geri dönüp babasıyla çalışmayı tercih etti.
Her father joins the new air cadet and they fly together in perfect formation.
Babası çaylak pilota katılıyor ve birlikte mükemmel bir uyum içinde süzülüyorlar.
Odette was- - along with my father, and when I reminded her of that, she asked about my dad.
Babamla birlikte, Odette'da oradaydı. Ve bunu ona hatırlattığımda babam hakkında sorular sordu.
Ladies and gentlemen of the... room, she would want you to know who her father really is.
Bayanlar ve baylar... Babasının gerçekte kim olduğunu bilmenizi istiyor.
Now, I don't know her father, and I have never met him...
Babasını tanımıyorum ve onunla hiç tanışmadım...
We take a short recess until she can speak, and resume the deposition, on me, because her father is an amazing guy, and...
Kısa bir ara veriyoruz böylece konuşabilecek. Ve ifadeye devam edeceğiz. Benden.
Sh-She told me her father had been smoking in her room, and-and a fire had started ; she showed me the scars.
Bana babasının odasında sigara içerken, yangının çıktığını söyledi, yara izini gösterdi.
I need to know what she told her father and what she intends to tell him.
Babasına ne anlattığını ve ne anlatmaya niyetlendiğini bilmem gerek.
So she's armed, pissed off, and hunting down the one guy who knows what happened to her father.
Kensi silahlı, kızgın ve babasına olanları bilen tek adamın peşinden gidiyor.
So Clairmont must have assumed that Kensi found out about Brad Stevens and his connection to her father.
O zaman Clairmont, Kensi'nin babası ve Brad Stevens arasındaki bağı öğrendiğini düşünüyor.
They go wherever they can to get some money... for the children, and meanwhile the children grow up by themselves, without mother, without father... and we wonder how come so many unspeakable things happen.
Çocuklarına birkaç kuruş para kazanmak için her yere gidiyorlar. Bu arada çocuklar anasız babasız kendi başlarına büyüyorlar ve sözle anlatılamayacak şeylerin nasıl olduğunu merak ediyoruz.
Father... do a good deed and read her the special liturgy to help her get rid of the evil one.
Peder... Onu şeytandan kurtarmak için özel bir ayin yapsanız.
And there's no mother, father, to make a decision for her.
Ayrıca onun için karar verebilecek ne annesi ne de babası var.
Her father thought it was a thief and called the police.
- Aptal, o hırsız değil. Onun sevgilisi. Babası hırsız olduğunu düşünüp polisi aramış.
When you were 9 and your father died and I saw you crying - - that was the day I knew I wanted to do anything I could to make you smile again.
9 yaşındayken, baban öldüğünde seni ağlarken gördüğümde işte o gün, seni tekrar güldürebilmek için her şeyi yapmak istediğim bir gündü.
and here 683
and here you go 26
and here i was 16
and here you are 183
and here we go 118
and here they are 24
and here it is 109
and here they come 18
and here he comes 19
and here it comes 20
and here you go 26
and here i was 16
and here you are 183
and here we go 118
and here they are 24
and here it is 109
and here they come 18
and here he comes 19
and here it comes 20
and here's the kicker 17
and here's the thing 41
and here we are 249
and here i am 205
and here he is 45
and here she is 38
and here's why 34
and her 173
and her husband 30
and her daughter 18
and here's the thing 41
and here we are 249
and here i am 205
and here he is 45
and here she is 38
and here's why 34
and her 173
and her husband 30
and her daughter 18
and her brother 18
and her mother 27
and her son 20
her father 134
father 10424
fathers 85
father of the year 25
father brown 114
father and son 35
father jack 19
and her mother 27
and her son 20
her father 134
father 10424
fathers 85
father of the year 25
father brown 114
father and son 35
father jack 19