English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ A ] / And one last thing

And one last thing Çeviri Türkçe

225 parallel translation
And one last thing, unless you know exactly what the answer is, never, ever ask a witness "why".
Ve son bir şey, cevabın ne olacağını bilmeden bir tanığa asla "niçin" sorusunu sormayın.
And one last thing.
Ve son bir şey.
And one last thing : Don't sleep with your teachers.
Son bir şey, öğretmenlerinden biriyle yatma.
And one last thing. I don't want to tell you not to play pick-up games, this thing you and Tim got going, but use your head.
Tim'le beraber oynadığınız maçları oynamayın diyemem, ama kafanı kullan. Son bir şey daha. Tamam mı?
Oh, and one last thing...
Oh, son bir şey daha...
Rory's looking for her black Converse, and one last thing :
Rory siyah Converse'ini arıyordu.
That all my life, I've been rushing up and down hills leaping rivers, crashing over obstacles never dreaming that one day, that beautiful thing in flight could land on this earth and into my arms.
Bütün hayatım boyunca, dağ tepe aştım... nehirlerden geçtim, bin türlü engelle karşılaştım... ama günün birinde o uçan güzel şeyin... toprağa ineceğini, onu kucaklayabileceğimi hayal etmemiştim.
And the last thing I saw when I looked back was one kid give the extinguisher to the other kid, and then it was just like all hell comes up.
Arkama dönüp baktığımda gördüğüm son şey bir çocuğun diğer bir çocuğa yangın söndürücü vermesi oldu. Ve sonra yangın her tarafı cehennem gibi sardı.
You know, Lawson, if my kids and all the other kids who are in this thing could fix it so this would really be the last one, your kid would get quite a break, wouldn't he?
Biliyor musun Lawson, benim çocuklar ve diğerleri, tüm savaşanlar umarım bu savaşı bitirirler ki göreceğimiz en son savaş olsun böylece senin ufaklık da savaşsız bir dünyada yaşasın.
Be good and tell me one last thing.
Bir iyilik yap ve bana tek bir şey söyle.
Gwen, do this one last thing for me and then...
Gwen, bu, benim için yapacak olduğun son şey... Daha sonra...
One day you'll be a father too... and you'll find out how hard certain moments are in the life of a man... when it seems nothing comes out right... and the only sure thing is an endless desperation.
Bir gün sen de baba olacaksın. ve bir adamın, yaşamında ne gibi zorluklarla karşılaştığını anlayacaksın. Hiçbir şey doğru gitmiyormuş gibi görünürken.
The boat was shipshape, but he took it out last week and there was one thing bugging him.
Tekne sapasağlamdı, fakat geçen hafta açıldı ve onu rahatsız eden bir şey vardı.
One last thing after this strange and marvellous afternoon.
Bu ilginç ve harikulade öğleden sonranın ardından son bir şey daha.
The one last thing to remember is don't panic and you'll be okay.
En son hatırlamanız gereken, panik olmazsanız, iyi olursunuz.
Come on. If you just do this one last thing for me, one bad thing, and then we'll bury'em and I'll take you fishing, or anything you want. Just like we used to.
Eğer benim için son bir şey yaparsan, son bir kötülük, önce onları gömeceğiz, sonra da seni balığa götüreceğim, ya da istediğin başka bir şeyi yaparız, tıpkı eski günlerdeki gibi
- You see, I've seen a lot of death in the last few years, Wally... and there's one thing that's for sure about death... You do it alone, you see. That seems quite certain, you see.
Son bir kaç yılda çok fazla ölüm gördüm Wally ve ölümle ilgili kesin olan bir şey var tek başına yapıyorsun.
I've got one last thing I have to do at school and then...
Okulda yapacak bir işim var ve sonra...
Anyway, you'll forgive me if I yawn a bit during today, but what with one thing and another, I didn't get too much sleep last night.
Bugün esneyip durursam beni bağışla lütfen. Dün doğru düzgün uyuyamadım.
Last thing I remember, I was down on one knee waiting on an overflowing glacier of a woman.
Hatırladığım son şey bir dizim yerde buzdağını andıran bir kadının çökmesini bekliyordum.
One last plan to make the whole thing right and leave her in the clear.
Her şeyi düzeltip onu temize çıkaracak son bir plan.
But there is one last thing you still have to do, and you better do it right because I'm not going to rest till I have what is rightfully mine.
Fakat hala yapabileceğin son bir şey var ve onu da doğru yapsan iyi olur çünkü benim olanı alana kadar rahat etmiyeceğim.
The last thing I really remember clearly was being near the elevators and getting sprayed by one of those rats.
Çok net olarak son hatırladığım şey asansörün yakınlarındaydım ve o farelerden biri tarafından spreylendim.
And, child, one last thing.
Ve çocuğum, son bir şey daha.
In this human world there is no end and no beginning the scripture returns to its precious box at last Everyone of you will have a wish To know one thing in future
bu insanların dünyası başlar ve sonlanır kutsal kitab dönüyor sonunda kıymetli kutu herkesin bir dilegi var şey biri gelecegi biliyor bu tuhaf!
The one good thing that comes out of this is that my father had the opportunity to see me play my last basketball game, and that means a lot to me.
Mutlu olduğum bir şey var ki, o da babamın... beni son maçımda izleyebilmiş olması. Bunun anlamı büyük.
I said, "The last thing I wanna hear is a bunch of clichés about how we're all put on this Earth to love one another, and how it's certainly possible for the heart to love more than one person."
"Anne'duymak istediğim son şey bu dünyaya birbirimizi sevmek için geldiğimiz, insanın birden fazla kişiyi sevebileceği gibi klişeler" dedim.
When you were late last night, Kathy and I got to talking and one thing led to another, and...
Sen dün geç kaldığında, Kathy'le ikimiz konuşuyorduk ve muhabbet muhabbeti açtı ve...
You know, we don't have one thing in common, me and him, except maybe our last name.
Biliyorsun, bizim ortak hiçbir noktamız yok. Belki soyisimlerimiz hariç.
Oh, and one last thing.
Ve son bir şey daha.
But... but I also know that most Americans are soft and frightened and unimaginative and they don't realize there's such a thing as dangerous fun and they certainly don't recognize a good show when they see one.
Fakat... fakat şunu da biliyorum ki çoğu Amerikalı yumuşak ve korkmuş ve yaratıcılıktan yoksun ve tehlikeli eğlence diye bir şeyin varlığından bihaberdirler ve bir tanesiyle karşılaştıklarında kesinlikle iyi bir şov olduğunun farkına varamayacaklar.
You do this one last thing for me, and she's all yours. Uh-huh.
Benim için son bir şey yaptığında o tamamen senindir.
It's this thing, you gotta leave last minute and you can only take one bag, but the ticket's really cheap.
- Evet, son dakikada gideceğin belli oluyor sadece bir bavul alabiliyorsun ama biletler çok ucuz.
Last week of school can only mean one thing, And that's that today is movie day.
Okulun son haftası tek bir anlama geliyor ve o yüzden bugün film günü.
When you were late last night, Kathy and I were talking and... one thing led to another and...
Dün gece geç kaldığında, Kathy ve ben biraz konuştuk. Konu konuyu açtı.
Last thing, it takes discipline... because this whole game is one big long shot... and if you don't have the discipline to stay away from the fliers... or from the gambles or whatever else you wanna call a stupid move... then, my friend, I'm afraid to say, one day you will go down.
Son olarak da disiplin gerekli... cunku bu koca oyun zaten koca bir risk ve ucuk seylerden uzak kalacak disiplini oturtmazsan ya da kumardan ya da baska bir sey yanlis bir halt yersen iste dostum o zaman, korkarimki, gun gelir batarsin.
Power brokers, politicians, criminals, and black-ops mercenaries with one thing in common. Besides, they're humanity's last hope against your kind.
İktidar sahipleri, politikacılar, suçlular, acımasız gizli operasyoncular... ama bir tek ortak yanları var... onlar sizin türünüze karşı insanlığın son umudu.
- Before you go... there's one last thing I need to do, and I need your help.
- Gitmeden önce... yapmam gereken son bir şey var, ve yardımın gerekiyor.
In spite of the fact that we have nothing in common, the one thing we do have in common are these last three years... and I never thought I'd hear myself say this... but the fact is, I love Felicity.
Her şeye, hiçbir ortak noktamız olmamasına rağmen aramızdaki tek ortak nokta bu geçirdiğimiz son 3 yıl ve ve bunu söyleyeceğime asla inanmazdım ama gerçek şu ki Felicity'yi seviyorum. Evet.
Well, you see, Yixue, you've done everything I've needed you to do, and I'm grateful, but there's just one last thing I must ask of you.
Biliyorsun lshu, senden istediğim her şeyi yaptın, ve buna minnettarım, ama senden son bir şey istemem gerekiyor.
I know this sounds weird... and it's the last thing you want to hear from a guy after one date, but... the cops are looking for me everywhere and I've got no place else to go.
Garip geldiğini biliyorum... İlk buluşmadan sonra bunun bir erkekten duymak isteyeceğin son şey olduğunu biliyorum ama... polisler heryerde beni aryıorlar ve gidebilecek başka bir yerim yoktu.
Just one last thing, and then it's done.
Son bir şey daha, sonra her şey bitecek.
One last thing and we'll stop.
Tek bir kelime daha edersen duracağız.
- One last thing, and trust me on this.
Tek bir şey söyleyeceğim ve bana inan.
I've been working my ass off here for the last year and a half, and the last thing I need is another one of your condescending speeches where you spoon-feed me some lesson and call me a girl's name.
Son bir buçuk senedir burada kıçımı yırtıyorum ve en son ihtiyacım olan şey, sizin bana bir ders verip, beni bir kız adıyla çağırdığınız vaazlarınızdan birisini daha dinlemek.
I got really wasted last night, and I did this my best friend's wedding thing and told her I dated Marc one time.
Dün gece çok sarhoş oldum, malum arkadaşım evleniyor. Ona Marc'la çıktığımı söyledim.
Let me just say this one last thing, and then i'll shut up.
Son bir şey söylememe izin ver sonra çenemi kapatacağım.
And, Tom, if you could please supervise this one last thing, I would really appreciate it.
Ve Tom, bu son işi ayarlayabilirsen, gerçekten minnettar olacağım.
All right, JJ, one last thing and you can go home.
Pekala JJ, son bir şey daha ve sonra eve gidebilirsin.
You are first, last and, above all, one thing and one thing only :
Sen her şeyden öte sadece tek bir şeysin :
The last thing we need now is Harry and Tessa having a game of one-upmanship.
İhtiyacımız olan son şey Harry ve Tessa arasında bir güç savaşı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]