And only Çeviri Türkçe
56,092 parallel translation
People can withstand only so much strain, and being both mayor and him, it's unsustainable.
İnsanlar böylesi bir zorluğa zar zor katlanabilirler ve hem başkan, hem de o olarak buna devam edilemez.
She was still warm when they found her, although the life had fled her body and only half the apples were peeled.
Onu bulduklarında hala sıcaktı. Ancak hayat, vücudu terk etmişti. Ve elmaların sadece yarısı soyulmuştu.
the one and only Clive Yorkin.
Biricik Clive Yorkin.
And the council hearing directly from you is only one of two ways I can see us winning this thing.
Meclisin seni dinlemesi, bu davayı kazanmamızın iki yolundan biri.
And the only way for you to stop it is to confess.
Bunu durdurmanın tek yoluysa itiraf etmek.
Oliver, look, maybe we should have talked her out of Helix, maybe not, I don't know, but the point is we're here now, and you're the only one she will listen to.
Oliver, belki onu Helix'ten vazgeçirmeliydik ya da geçirmemeliydik bilemem ama artık iş bu noktaya geldi. Sözünü dinleyeceği tek kişi sensin.
Rene wasn't the only one who could clock tension between you and the missus, if that's what you mean.
Kadınlarla arana mesafe koymana sebep olan tek kişi Rene değildi açıkçası.
And the only way to keep them from paying that price is to let me go.
Ve bunun önüne geçmenin tek yolu beni bırakman.
The only thing that matters now is taking Jonathan and Valentine out.
Şuan tek önemli olan şey Jonathan ve Valentine'ı ortadan kaldırmak.
Our kind only rallies for birthdays and funerals.
Türümüz sadece doğum günlerinde ve cenazelerde toplanıyor.
And I'm the only one that can talk to them.
Ve onlarla konuşabilecek olan tek kişi benim.
The only thing that matters right now is taking Jonathan and Valentine out.
Şuan önemli olan tek şey... Jonathan ve Valentine'ı yenmek.
For whatever reason, the only people he ever spoke to about it were me and... when he tracked him down, the teacher himself.
Bir şekilde öğretmenin izini sürdüğü dönem bunları anlattığı tek insan benim.
And I know it's different because you've only just learnt, but if you ever wanted to, um, compare notes, you know, over a beer,
Biliyorum sen yeni öğrendin, durumun biraz farklı ama görüş alışverişinde bulunmak bir bira içmek falan istersen.
And then Colin Osborne, the only person so far that we've conclusively proved actually met David Walker.
Ayrıca şu ana kadar David Walker'ı tanıdığını kesin olarak ispatladığımız tek kişi ; Colin Osborne.
And she'd only been at Klein's two days before she made the rape allegation.
Tecavüz ihbarında bulunduğunda şirkete gireli sadece iki gün olmuş.
Well, firstly I was only 14 in 1983 and my parents were not that relaxed about that sort of thing.
1983 yılında 14 yaşındaydım. Ailem bu konularda rahat insanlar değildi.
And the only person who could help me do that..... was dead.
Bunu sağlayabilecek tek insan da öldü.
For a while, I wondered if he only took the job in Cork because of the house, which meant that Elise and I had our own rooms finally.
Bir ara Cork'daki işi sırf bu ev yüzünden mi kabul etti diye düşündüm. Elise ve benim artık ayrı odalarımız olmuştu.
And it's only a matter of time before someone lands on it and takes a sample or gets infected.
Ayrıca birilerinin Eros'a inip örnek alması ya da enfekte olması an meselesi.
Okay, apart from us, we are the only ones in the general vicinity, and...
Tamam, bizim dışımızda etrafta kimse yok ve...
And the only reason they think it tilts the other way is because we poor, public servants are always looking for some fat, private-sectors payoff down the road.
Ve diğer tarafa doğru eğildiği düşüncesinin tek nedeni Zira fakir, devlet memurları Her zaman biraz yağ,
The way I see it, there's only three kinds of people in this world, bad ones, ones you follow, and ones you need to protect.
Görüyorum ki, sadece üç çeşit var Bu dünyadaki insanların, Kötü olanları, takip ettiğinizleri ve korumanız gerekenleri içerir.
And true lovers... true lovers do not desire only love.
Gerçek aşıklar... Gerçek aşıklar ise, sadece aşkı arzulamazlar.
For if their love is the truest and... and noblest love conceivable, then those lovers are only relieved by... by both being happy slaves... to one another.
Zira, eğer bunların aşkları olası en samimi ve en soylu aşk ise, bu aşıklar sadece birbirlerinin mutlu köleleri olduklarında müsterih olacaklardır.
Besides, we have only a few minutes until the red Mercury blows and destroys Salem and all life within her.
Üstelik, Kızıl Cıva'nın patlayıp Salem'la birlikte muhtevasındaki tüm hayatı yok etmesine sadece birkaç dakikamız kaldı.
The only thing I want is to love and be loved.
İstediğim tek şey sevmek ve sevilmek.
We will not only survive all, we will prosper and grow until Salem is the richest city in this nation, with an influence that spans the globe.
Salem bu ülkenin en zengin şehri olana kadar büyüyüp gelişeceğiz.
And I feel you're the only person who could do this healing process with us, Jean.
Bizimle bu tedavi sürecini yapacak tek kişi sensin bence Jean.
I just want to stay on top of her grades, and that seems like the only thing we can control here.
Notlarına eğilmek istiyorum sadece. Kontrol edebildiğimiz tek şey bu.
But my only error here is that I couldn't perceive the fact that maybe, maybe she was lying to me, and that's it.
Buradaki tek hatam, belki bana yalan söylediğini düşünmemekti. İşte bu kadar.
It's the only mercy I can offer for the sick and the maimed.
Hasta ve sakatlar için gösterebileceğim... tek merhamet bu.
- Only the sick and the wounded.
- Sadece hasta ve sakatları.
Only four rolls were developed, and those rolls are black-and-white?
Sadece dört rulo geliştirildi, Ve o rulolar siyah-beyaz mı?
And each death can only be prevented by substituting another victim in exactly the same modus operandi, right?
Ve her ölüm sadece önlenebilir Başka bir kurban yerine koyarak Tam olarak aynı Ameliyat operasyonu, değil mi?
The only thing standing between us and the Army of the Dead is the Wall, and the Wall hasn't been properly manned in centuries.
Bizimle Ölüler Ordusu arasında sadece Duvar yükseliyor ve Duvar'da da yüz yıllardır yeterli adam bulunmuyor.
You and that coin in your belly are the only reasons I'm not driving straight to House On The Rock.
Kayalığın Üstündeki Ev'e gitmemin tek sebebi sen ve karnındaki para.
And it may be your only chance to reach back.
Ve bu senin de ona ulaşman için tek şansın olabilir.
You talk of hate and revenge, but that's only to mask what really scares you.
Nefretten ve intikamdan bahsediyorsun ama seni gerçekten korkutan şeyin maskesi bunlar.
And I am the only one in the world who truly sees you as you are.
Ve bu dünyada seni olduğun gibi gören tek kişi benim.
The only thing we can do now is finish what Peter started and bring down the Court.
Artık yapabileceğimiz tek şey Peter'in başladığı işi bitirmek ve Divan'ı devirmek.
Over the centuries, we've tried to end the cycle of crime and violence that plagues Gotham, only for it to start up again.
Yüzyıllardır, Gotham'da dolaşan suç ve şiddet döngüsünü bitirmeye çalışıyoruz. Sadece yeniden başlaması için.
Only someone with power and connections would have information on this group.
Sadece gücü ve bağlantıları olan birinin bu grupla ilgili bilgisi olabilir.
Nygma mentioned Dock 9C and she's the only one I told.
Nygma, Rıhtım 9C'den bahsetti ve bunu söylediğim tek kişi oydu.
If she did come to you, the only thing she took away is that Mario was totally and completely insane.
Eğer sana geldiyse anladığı tek şey Mario'nun tamamen ve resmen deli olduğudur.
I'm going to do everything in my power to change the future, and I'm the only one fast enough to keep her alive.
Geleceği değiştirmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Onu hayatta tutabilecek kadar hızlı tek kişi benim.
S.T.A.R. Labs museum opening, and today, for your ticket price of admission... today only... you also get a free steaming cup of joe.
Bugüne özel giriş bileti ücreti ödediğinizde sıcak bir kahve kazanacaksınız.
And... Uh, when that happens, you know in your heart that the only solution is to make your family a little... bigger.
Ve bu olduğunda da tek çözüm yolunun aileni büyütmek olduğunu anlarsın.
I'm gonna do everything in my power to change the future, and I'm the only one fast enough to keep her alive.
Geleceği değiştirmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Onu hayatta tutabilecek kadar hızlı tek kişi benim.
If Grodd is planning to attack, he's gonna need to open a breach to our Earth, and the only one over here that can open one is...
Grodd saldırmayı planlıyorsa dünyamıza bir gedik açması gerekiyor. Buradaki bunu yapabilecek tek kişi de...
I can only vibe what Barry saw, and a ticker on the side of a bus stop doesn't give us a whole lot of info.
Ben sadece Barry'nin gördüklerine vibelayabiliyorum otobüs durağının yanındaki bir haber şeridi de fazla bilgi vermiyor.
and only then 44
and only you 38
only 1631
only you 239
only me 129
only the best 34
only a little 36
only you can 21
only time will tell 38
only for you 27
and only you 38
only 1631
only you 239
only me 129
only the best 34
only a little 36
only you can 21
only time will tell 38
only for you 27
only then 35
only thing 21
only now 58
only i 19
only if you want to 26
only better 42
only one problem 30
only one way to find out 127
only child 42
only once 48
only thing 21
only now 58
only i 19
only if you want to 26
only better 42
only one problem 30
only one way to find out 127
only child 42
only once 48
only this time 157
only two 46
only one 202
only in america 16
only joking 24
only just 22
only us 19
only that 31
only about 26
only by reputation 21
only two 46
only one 202
only in america 16
only joking 24
only just 22
only us 19
only that 31
only about 26
only by reputation 21