Best Çeviri Türkçe
122,447 parallel translation
You're not gonna like this, but the best I can figure is that out of all our cabinet members... you were the least qualified to be president.
Hoşunuza gitmeyecek ama bence tüm Bakanlar Kurulu üyeleri arasında başkanlık için en donanımsız olan sizdiniz.
Best option, we fly in Reaper hunter-killer UAVs from Ethiopia and Djibouti to take out Kalame's rebel forces and his convoy.
En iyi seçeneğimiz, Etiyopya ve Cibuti'den Reaper insansız hava araçları kaldırıp Kalame'nin milislerini vurmak.
I need you to convince the Russians that it's in their best interest to authorize the peacekeeping force to move in.
Rusları, en iyi hamlenin Barış Gücü müdahalesi olduğuna ikna etmenizi istiyorum.
They think the best solution is for you to publicly walk back your comments.
Halk önünde lafından dönmen gerektiğini düşünüyorlar.
And I'm committed to doing the best job possible.
Mümkün olanın en iyisini yapmaya kararlıyım.
Mr. President, you can rely on me to act in the best interests of the country.
Ülke çıkarlarına hizmet edeceğimden hiç şüpheniz olmasın.
Obviously, this bill is incredibly important to me, but the best that I could do...
Bu taslak elbette ki benim için çok önemli ama elimden gelen...
I trusted you were doing your best.
- Elinizden geleni yaptığınıza inanıyordum.
Well, let's just say you didn't have a lot of faith in what my best could be.
Elimden gelene pek itimadın yoktu ama.
I just wanted to make sure the best interests of the country were being protected.
Sadece ülkemin çıkarlarının korunduğundan emin olmak istedim.
Circumstantial at best.
Bu kanıt sayılmaz.
I'm sorry, Mr. President. It's the best we could do.
- Elimizden gelen buydu.
I honestly think you'd be the best person for the job.
Samimiyetle bu iş için en iyi kişi olduğunu düşünüyorum.
I've always done my best to live up to that oath.
Bu yemine sadık kalmak için daima elimden geleni yaptım.
I gave it my best shot in there today with the committee. What makes you think
Komite önünde elimden geleni yaptım.
I want what's best for the country.
- Ülkenin iyiliğini istiyorum.
Not the best quality for a press secretary.
Bir basın sözcüsüne yakışıyor mu hiç?
He also says that you were one of the best agents he's ever had... which is why he's mad at you for leaving.
Gelmiş geçmiş en iyi ajanlarından biri olduğunu da ekledi. O yüzden gitmene kızmış.
In short, these people believed that our best days were behind us and that they, themselves, knew better how to remake our country.
Kısacası, bu insanlar, iyi günlerimizin geçmişte kaldığını ve kendilerinin ülkemizi yeniden, daha iyi şekillendireceklerine inanıyorlardı.
She tried her best.
Elinden geleni yaptı.
I'd say getting your memory wiped was the best thing that ever happened to you.
Hafızanın silinmesinin başına gelen en iyi şey olduğunu söyleyebilirim.
Look, I'm not the one who tried to make out with my best friend, so don't put this on me.
Bak, en iyi arkadaşımla yakınlaşmaya çalışan ben değilim bu yüzden bunu üzerime yıkma.
Weller wasn't objective, and he brought out the best in you.
Weller objektif değildi, ve senin içindekinin en iyisini ortaya çıkardı.
Yeah, it's the best.
Aynen en iyileri.
We were best friends back in the day.
Zamanında en iyi arkadaşımdı.
Sophie trusts you, so you're going to be right there by her side every step of the way, you're going to reassure her everything's fine, you're going to tell her that her baby's in the best of hands.
Sophie sana güveniyor, Bu yüzden her adımda onun yanında olacaksın ve herşeyin yolunda olduğuna dair onu rahatlatacaksın, bebeğinin emin elerde olduğunu ona söyleyeceksin.
Best of luck.
Şansın bol olsun.
He's been helping me make arrangements, taking me to some of the best state-funded nursing homes, trying to find a good place to go before this gets really bad.
Bazı düzenlemeleri yapmak konusunda, bana yardımcı oluyor, beni en iyi devlet eliyle kurulmuş bakımevlerine götürüyor, ki durumum daha da kötüye gitmeden oraya taşınabileyim diye.
Because the best moment of my life was the morning I met her.
Çünkü hayatımın en güzel sabahı, onunla tanıştığım gündü.
Tony, Carl, this is my best friend, Jack.
Tony, Carl, bu benim en yakın dostum, Jack.
Most of you guys know me as Jack's best friend and, uh, former better half.
Bir çoğunuz beni Jack'in en yakın arkadaşı, eski diğer yarısı olarak tanıyor.
That's what I liked best about him, really.
Onun hakkındaki en iyi hislerim bunlar, gerçekten.
But obviously things haven't been right with us for some time, but, um, it's for the best.
Ama görülen o ki bir süredir aramızda doğru gitmeyen bir şeyler var, ve en iyisi bu.
Are you, like, the best nurse?
Bu en iyi hemşire gibi mi?
( sighs ) You walking into my fourth grade class, Sophie, that's the best thing that ever happened to me in my entire life.
( sighs ) Senin o sınıfa yürüyüşün, Sophie tüm hayatım boyunca başıma gelen en güzel şeydi.
Actually, scratch that, that's not true. It's the second best thing that ever happened to me.
Aslında..... ikinci en güzel şeydi.
The best thing that ever happened to me... was you telling me that you'd marry me.
Başıma gelen en güzel şey bana benimle evleneceğini söylemendi..
In you, I have found my soul mate, my best friend, my lover, my partner,
Sende, ruh eşimi buldum. men yakın arkadaşım, aşkım, partnerim,
- My best friend.
- En iyi arkadaşım.
I know this isn't the best timing for us.
Biliyorum bunu yapmak için doğru bir zaman değil.
May the best derivative win.
En iyi çalışma kazansın.
I don't know, he's the best.
Bilmiyorum, ama o en iyileri.
Sophie is Kate's best friend and she's spending the whole party with you.
Sophie, Kate'nin en iyi arkadaşı ama tüm zamanını senin doğum günü partinde geçirdi.
Best bacon cheeseburgers in all of Pittsburgh.
Pittsburgh'daki en iyi çizburgerci.
You know, it's probably for the best ;
Biliyorsun, belki de en iyisi budur ;
And now... he has a new car and I am in the best place I've ever been.
Ve şimdi... sayemde yeni bir arabası oldu. Bense olabildiğim en iyi yerdeyim şu an.
Because when I'm around you, I feel like I get a little piece of my best friend back.
Çünkü senin yanında olduğumda, bir parça da olsa en yakın arkadaşıma olan özlemim diniyor.
You're the best thing that ever happened to me.
Başıma gelen en iyi şey sensin.
Mr. Pearson, I'm very sorry, but he's looking at hours here, a day or so at best.
Bay Pearson, çok üzgünüm, ama burada saatleri sayılı, en iyi ihtimal günü çıkartır.
'Cause the two best things in my life were the person in the very beginning and the person at the very end.
Çünkü hayatımda çok özel iki kişi vardı biri hayatın ilk başında yanımdaydı diğeri ise en sonunda yanımda.
You know, you're the best ally
Biliyor musunuz?
best wishes 40
bester 33
bestie 22
best friends forever 16
best friend 95
best of luck to you 32
best part 17
best friends 96
best man 69
best of luck 134
bester 33
bestie 22
best friends forever 16
best friend 95
best of luck to you 32
best part 17
best friends 96
best man 69
best of luck 134