English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ B ] / Bring it over

Bring it over Çeviri Türkçe

511 parallel translation
Bring it over.
Getir onu.
Well, then you could... bring it over after a while.
Şey, bitirdikten hemen sonra da onu getirebilirsin.
You said to bring it over.
Besteyi daha yeni bitirdim.
- Bring it over.
- Alt kata götür.
- Bring it over.
- Alt kata götür dedim.
I told you to bring it over, you prick!
Al şunu, salak şey!
You bring it over, Joe.
Elindekileri bana getir, Joe.
He had me bring it over in case you get thirsty.
Daha önce getirmeyi unutmuşum ve susarsın diye aklımdan geçti.
Bring it over, pronto, Jamesy.
Hemen buraya getir Jamesy.
Well, do you think we could get them to bring it over?
Bize vereceklerini düşünüyor musun?
- Bob, clear the sled and bring it over here.
- Bob, kızakları temizle ve onları buraya getir.
Now bring it over to my right.
Onu sağ tarafıma getir.
Bring it over.
Getir.
Did you get my yarn I needed? Yeah, I'll bring it over in a few minutes.
Polisleri bile buraya gelip bize ne yapacağımızı söyleyemez.
Bring it over.
Kap gel.
That's why we have to bring it over here.
İşte bu yüzden onu buraya taşımak zorundayız.
I'll get it done tonight and bring it over to you.
Bu gece yapacak ve sana getireceğim.
Quickly, bring it over here!
Çabuk, buraya getirin!
You'II bring it over?
Buraya getirirsin öyleyse.
Johnny was just going to bring it over.
Şimdi Johnny'le size yollayacaktım.
- Fine, bring it over.
- Tamam. Onu da getir.
Pick it up and bring it over to me.
Al onu ve bana getir.
- I'll buy some stuff and bring it over.
- Bir şeyler alıp getiririm.
It seems this piece of mail's come this morning, over to Mr. Perkins'place and, uh... he said for me to bring it over here.
Bay Perkins'in evine bu sabah bu posta gelmiş. Buraya getirmemi istedi.
Bring it over.
Getirin.
I'll bring it over.
Ben getiririm.
Could you please bring it over?
Onu buraya getirir misin?
"If you're gonna make me feel guilty, bring it over here, I'll touch it."
"Kendimi suçlu hissettireceksen getir onu buraya. Elleyeceğim"
Bring it over here, please.
Buraya getir, lütfen.
If we wanted to pop over and borrow a cup of sugar, it would take some 700,000 years for us to bring the sugar home.
Eğer bir fincan şeker doldurup getirmelerini istesek, Şekeri bize getirmeleri 700,000 yıl sürerdi.
Well, it seems to me that that box we dug up today, with the very peculiar gentleman, over there, is the only find we've made in the past two months that'll bring this expedition any medals from the British Museum.
Şu pek tuhaf beyle birlikte bugün kazıp çıkardığımız o kutu, bana kalırsa, iki aydır bulduklarımız içinde bu araştırmaya İngiliz Müzesi'nden madalya getirecek tek şey.
Your Honour, when this case is over... the court may bring me to trial on Mr. Cutler's charges if it so desires.
Sayın yargıç, bu dava bittiği zaman mahkeme Bay Cutler'la ilgili ikinci bir duruşma yapabilir.
When you bring the desk, put it over here.
Masayı getirince, şuraya koyar mısınız?
Hire a moving van to take things out, then bring them back when it's over.
Eşyalarınızı kaldırması için bir kamyon kiralayın resepsiyon bittiğinde de onları geri getirtin.
Because it's five minutes to five. And a shot might bring those state troopers storming all over the joint before the president arrives.
Çünkü saat 16 : 55 ve bir silah sesi eyalet polislerini
I'll have Wally bring it right over.
Wally onu benim için buraya getirir.
Bring the pole over here. That's it.
Sopayı buraya getirin.
Well, I'll bring the money right over to cover it.
Şey, kapatmak için hemen para getireceğim.
- lt's a dying swan, but maybe We can put you over and bring it back to life.
- Aferin. - Evet, can çekişiyor. Ama seni sahneye çıkarırsak tekrar canlandırırız diyorum.
Boy, bring that two and a half inch line over here and put it through that window.
Hay Allah, altı santimetrelik hortumu şuraya getirin ve pencereden içeri sokun.
LISTEN, WHY DON'T YOU S IT OVER THERE AND I'LL BRING IT TO YOU.
Hayatım, mum ışığı ister misin?
After over 700 days away from you, it's all I have to bring you.
Yedi yüz gün ayrılıktan sonra sana getirdiğim tek şey bu.
Whenever it's convenient for you, I can bring Sadao over.
Sizin için ne zaman münasipse o zaman Sadao'yu getirebilirm.
Look at it from the political angle, because, like it or not, Nottola and his gang are powerful, and it's imperative that we bring them over to our side.
Bir de siyasi açıdan bak, çünkü, ister hoşlan, ister hoşlanma, Nottola ve çetesi güçlü, ve onu kendi safımıza çekmemiz şart.
Don't know? Look, you're the director. It was your idea to bring him over here from India.
Onu Hindistan'dan getirmek senin fikrindi.
We might have to bring him to the Hilton before it's over.
Onu bizim Hilton'a götürmek gerekebilir.
I said to bend over, pick up the belt and bring it right here to me, now!
Dedim ki eğilip o kemeri al ve buraya bana getir, derhal!
Boy go over there to Lemuel and get that shotgun he's got his fingers wrapped around and bring it to me, stock first.
Evlat Lemuel'in yanına git ve parmağı tetiğinde olan o silahı bana getir, hemen.
After you get the insulation scraped off, you bring it from your hot line to your coil over here.
İzolasyonu kazıdıktan sonra, sıcak hattı kabloya değdir.
Pick the flower and bring it over here!
Çiçeği al ve buraya getir!
It's a thing where all the women bring over cakes, then you draw this circle on the floor.
Kadınlar kekleri getirir, sen de yere bir çember çizersin. Herkes elindeki numaralarla daire olur falan...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]