Bring it home Çeviri Türkçe
554 parallel translation
It's things like that that bring it home to you.
Böyle şeyler insanı evine götürür.
Oh, it's just that I don't know anyone at the front... and I'm afraid it'll bring it home to me now, knowing you.
Cephede bir tanıdığım yoktu tanıştığımıza göre, artık savaş yakınıma gelmiş olacak.
If I could find this prize and bring it home to Thessaly then it would inspire the people, wipe out the years of misrule. They would know the gods have not abandoned them.
Eğer onu Teselya'ya getirebilirsem, halk bundan etkilenecek ve karanlık yıllar geride kalacaktır.
- Can you bring it home?
- Onu eve getirebilir misin?
If she helps again, will you bring it home?
Yeniden yardım ederse, bebeği eve getirir misin?
But you said when Mommy helped, then you would bring it home.
Ama annemiz yardım ederse eve getireceğini söylemiştin.
You know, it don't half bring it home to you what you are when you see a helpless little thing like that lying in your own hands.
İnsan zavallı bir yaratığı elinde tutunca kendisinin de ne olduğunu anlıyor.
so you could have expected to bring it home.
Ah, demek o yüzden daha önce haberimiz olmadı.
Bring it home.
Bitir işini.
Wait'll I bring it home.
Hele bir eve götüreyim.
Remember to bring it home, and the cloth!
Okulda unutma ama, örtüyü de getir!
Bring it home, girls, bring it home!
Gösterin onlara, çocuklar. Bitirin işlerini!
What if I can get him to bring it home?
Onu ikna edeyim, eve getirsin.
When that stops, put the washing in there and bring it home.
Durduğunda yıkananları şuna koy ve eve getir...
Bring it home!
Yap bir tam vuruş!
Bring it home, mama!
Onu eve getir oğlum!
He throws it out the day after Christmas, so bring it home.
Noel'den sonraki sabah ağacı dışarı atar siz de alıp eve getirirsiniz.
You pick up the parcel and bring it home.
Paketi alıp eve getireceksin.
( laughing ) No, I'll bring it home early and I'll wash it the next day.
Erkenden geri getirir ve ertesi gün de yıkarım.
Bring it home, Daddy.
Sen tamamla Baba.
If we wanted to pop over and borrow a cup of sugar, it would take some 700,000 years for us to bring the sugar home.
Eğer bir fincan şeker doldurup getirmelerini istesek, Şekeri bize getirmeleri 700,000 yıl sürerdi.
I don't think President Joo likes it when you bring a stranger into his home... I don't think.
Başkan'ın, haberi olmadan birini evine getirmenden pek hoşlandığını sanmıyorum.
With Williams aboard, it's just bring a buck and a truck, and we're home.
Williams da gelince kamyon dolusu parayla çıkarız.
Junior, it's nice of you to bring me home from the party so early, when you were having such a good time.
Junior, çok iyi vakit geçirdiğin hâlde beni partiden bu kadar erken eve bırakman büyük incelik.
He'd go drinking after work, and sometimes when it would get late, he'd bring his drinking buddies home with him.
İş çıkışı içmeye giderdi, ve bazen saat geç olunca içki arkadaşlarını eve getirirdi.
I will bring you a box to take it home in.
Eve götürmeniz için bir kutu getireyim size.
It is a gift for your families as evidence that the front line troops are cared for and can even bring food home.
Bu, ailelerinizin ön cephedeki askerlerin iyi bakıldığını ve evlerine bile yiyecek götürebildiklerini görmesi için hediyedir.
It is not peaceful on the way home It is inconvenient to bring womenfolk together
Yol huzurlu değil. Bu kadınları getirmek için sakıncalı
I felt I owed it to him to bring him home, but I've had my fill of looking after a baby.
Fakat artık bebek bakımı olayına doydum.
You could have come out like a man and told me you were gonna bring that dog home instead of hiding it, smuggling it in with the puppies, Mark.
Bir erkek gibi çıkıp köpekle ilgili doğruyu söyleyeceğine sen bu köpeği sinsice, diğer yavruların içine sakladın, Mark.
Every time in the last year that I've dared take a woman to dinner... or been reckless enough to bring her home to meet you... you've done all you could to make her unwelcome. Well, I've had it.
Geçtiğimiz yıl boyunca bir kadını her yemeğe çıkardığımda ya da sizinle tanıştırma gafletinde bulunduğumda onu rahatsız etmek için elinizden geleni yaptınız.
It would be a great achievement for me to bring home the Enterprise intact.
Enterprise'ı geriye ülkeme götürmek benim için büyük bir başarı olacaktır.
Look that each time we go on strike, it's not only the owner who loses out it's also us who don't bring home any money...
Greve her çıkışımızda, sadece patron kaybetmiyor. Bizler de evlerimize hiç para götüremiyoruz.
Well, it certainly was nice of you to bring me home, Mr... Garver?
Beni eve bırakman büyük nezaket Bay Garver.
Wouldn't it be a great idea to bring Chris home?
Chris'i eve getirmek iyi bir fikir olamaz mı?
Barry rode towards Dublin thinking not so much of the kind mother left alone, and the home behind him but of tomorrow and all the wonders it would bring.
Barry Dublin'e doğru yol alırken, kafası... tek başına kalan tatlı annesi ve geride bıraktığı evinden çok... bir sonraki gün ve günün getireceği sürprizlerle meşguldü.
Take it easy.Just take it easy, and we'll bring you home.
Sakin ol. Sakin ol, seni evine getireceğiz.
The plan, like so many plans in so many wars before it, was meant to end the fighting by Christmas and bring the boys back home.
Plan, kendinden önceki birçok savaş planı gibi,
It's worth the trouble, if you share some bread, you always bring home a bigger catch.
Sıkıntıya değer, biraz ekmek paylaşırsan eve her zaman elin dolu dönersin.
And Daddy's gotta bring home the bacon and he's gotta cook it.
Artık baba eve hem yemek getirmek hem de pişirmek zorunda.
It's time to bring them home.
Onları eve götürme vakti geldi.
If it would bring him home.
- Eğer onu eve getirecekse.
Then let's bring your stupid stomach home, and throw it in the local bed.
O zaman, senin şu aptal mideni eve götürüp, yerel yatağa atalım.
We don't know how much damage there is or if we'll be able to bring it back home. Most of that is up to Hal.
Ne kadar hasar olduğunu ya da gemiyi geri getirip getiremeyeceğimizi bilmiyoruz.
It means you don't have to bring home another dog.
Köpek almaman gerektiği konusu.
You take a dog home, you don't like it... you bring it back, you get another dog.
Eve bir köpek al, bunu sevmezsen... onu geri getireceksin, başka bir tane alacaksın.
"Well make sure you bring it home." You'll make a good impression at the job interview with one of your dad's tie tacks sticking through your nose.
Burnunuzda babanızın kravat iğnesiyle iş görüşmesinde iyi izlenim bırakırsınız.
Well, it isn't anything compared to what you bring home, like the swine flu you brought back from your family reunion.
Senin eve getirdiğin hiçbir şey ile kıyaslanamaz. Bilirsin, aile toplantınızdan geri getirdiğin domuz gribi gibi.
Every time I bring a man home, you spoil it!
Eve ne zaman bir erkek getirsem, berbat ediyorsun!
And it is her request that your father bring you home.
Ve seni babanın eve götürmesi annenin ricası.
Tenth grade, I'm 16 years old, and for once... I bring home a report card, and it's almost all A's.
16 yaşındayım, onuncu sınıfa gidiyorum ve hayatımda eve ilk defa "Pekiyi" lerle dolu bir karne götürüyorum.
bring it on 469
bring it 412
bring it up 72
bring it to me 68
bring it in 351
bring it here 88
bring it down 74
bring it out 20
bring it back 84
bring it over 24
bring it 412
bring it up 72
bring it to me 68
bring it in 351
bring it here 88
bring it down 74
bring it out 20
bring it back 84
bring it over 24
bring it over here 26
bring it in here 22
home 1821
homer 1748
homes 211
homework 149
homeland 50
homey 175
homecoming 21
homemade 43
bring it in here 22
home 1821
homer 1748
homes 211
homework 149
homeland 50
homey 175
homecoming 21
homemade 43
homeless 99
homesick 24
homeboy 89
home sweet home 121
homer simpson 114
home invasion 31
home mom 34
home run 51
home at last 16
home again 38
homesick 24
homeboy 89
home sweet home 121
homer simpson 114
home invasion 31
home mom 34
home run 51
home at last 16
home again 38