But she was Çeviri Türkçe

I was so pissed at her, but she was right.

Ona çok kızmıştım ama haklıymış.

But she was!

Ama o geçti!

But she was my oldest friend.

Ama benim en eski arkadaşımdı.

She was in the trailer, but she was not killed in that trailer.

O evin içindeydi ama o evin içinde öldürülmedi.

She claims that I was checking her out, but she was checking me out.

Benim, onu süzdüğümü iddia ediyor ama aslında o beni süzüyordu.

You helped bring Lili to life, but she was always there...

Lili'yi canlandırmam için yardım ettin, o her zmana oradaydı...

I stopped thinkin'about the future, but she was right. The hell was I thinkin'?

Geleceği planlamayı bıraktım, haklıydı, hâlâ ne düşünüyordum ki?

But she was obviously distressed so we gave her something to calm her down.

Ama çok korktuğu belliydi, biz de ona sakinleştirici verdik.

Casey, I do not know how to say this man but she was not there.

Casey, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum, ama orada değildi.

I can't remember everything, but she was making dinner one night, her signature dish, it was chickpeas and rice and... and vegetables or something all cooked in soy sauce and Cayenne pepper.

Her şeyi hatırlayamıyorum, ama Bir gece akşam yemeği hazırlıyordu, Onun imza çanak, nohut ve pilav oldu ve...

But she was in her underwear and I was in my underwear and...

Ama ikimiz de iç çamaşırlarımızlaydık.

But she was my mother and I was 15 and scared.

Koş! İşte böyle. Rachel boş.

But when she went out there, there was never a guarantee she'd be back in time.

Fakat oraya gittiğinde, buraya zamanında döneceğine dair bir garanti yoktu.

- She supported the coup, but what happened to Francis after that was up to the French.

- Darbeyi destekledi. Ama Francis'e olanlardan sonra Fransızlar kendilerine geldiler.

Kyle, I know you probably thought Leslie was a kind, caring girl, but the truth is she's just an ad.

Kyle, Leslie'nin hoş ve kibar bir kız olduğunu düşündüğünü biliyorum. Ama gerçek şu ki, o bir reklamdan ibaret.

It started to sink in that she was not my girlfriend, but Aravindh's wife.

Daha yeni benim sevgilim olmadığı ve Aravindh'in karısı olduğu dank etmişti.

She wanted to fly out but I told her that I was okay.

Çıkıp gelmek istedi ama iyi olduğumu söyledim.

Everything was good, but everyone should look at her when she speaks, including Zin-mi's father.

Herkes iyiydi ama o konuşunca herkes ona bakmalı Zin-mi'nin babası da dahil.

And she was worried but I was able to calm her down.

Endişeliydi, ama sakinleştirmeyi başardım.

Now, I know you do not want to believe it, but in your heart, you know she was nothing...

İnanmak istemediğinizi biliyorum ama kalbinizde onun bir hiç olduğunu biliyorsunuz.

She used to cry a lot when I was sick, but that last night by the tree, she was just... singing and smiling.

Ben hastayken çok ağlardı ama o gece ağacın altında otururken gülümseyerek şarkı söyledi.

But if she was all good, you'd probably say so.

Durumu iyi olsaydı söylerdin zaten.

They say she's my big sister, but I'm pretty sure there was a mix-up at the hospital.

Ablam olduğunu söylüyorlar ama hastanede bir karışıklık olduğuna oldukça eminim.

She was going to kill me, but...

- Beni öldürecekti ama...

She was up for a job on "The Today Show," but she didn't get it.

"The Today Show" a iş başvurusu yapmıştı,... ne yazık ki kabul edilmedi.

No, she says she's affected by the cycles of the moon, which I thought was bullshit, but she's right.

Ay döngüsünden etkilendiğini söylüyor.. .. saçmalık sanıyordum.. .. ama sanırım haklı.

Look, I know you guys think it's funny to see Danny wrapped around Jackie's little finger, but when he was a kid, Jackie didn't just hurt his feelings, she damaged him.

Jackie'nin Danny'yi parmağında oynatmasını komik bulduğunuzu biliyorum ama çocukken Jackie onun sadece kalbini kırmadı, onda hasar bıraktı.

She was pulled from the water wearing a bracelet that said "Mia", but she had a head injury, so she didn't even know her last name.

Çıkarıldığında kolunda "Mia" yazan bir bilezik varmış. Ancak kafa yaralanması geçirdiğinden, soyadını hatırlayamamış.

The thunder was loud and echoed as she walked. But still, she was quiet, praying that she would not be heard.

Yürürken, hava çok yüksek sesle gürüldedi ama o hâlâ sessizdi ve duyulmamak için dua ediyordu.

She was clawing at him, and he attempted to rape her, but he didn't succeed in penetrating her.

Kadın tırmalamaya çalışırken adam tecavüz etmeye çalışıyordu. Ama içine girmeyi başaramadı.

The second oboist, she was, at moments, overenthusiastic, but she is young, and she play with the blood.

İkinci obuacının coşkulu, fazla heyecanlı olduğu anlar vardı ama o genç ve ruhuyla çalıyor.

And yeah, there was some murmuring "yes" but then she said, "No, I don't like lions", because a lion attacked her son last year.

Ağızlarının ucuyla "Evet" diyorlar ama sonra bir kadın diyor ki "Hayır, sevmiyorum", çünkü geçen sene oğluna bir aslan saldırmış.

[Pearce] Yeah, she knew what it was, but she wouldn't let me know.

Evet, arayanı biliyordu. Ama kim olduğunu bana söylemedi.

But Sandy, she was there for me and she believed in me.

Ama Sandy bana destek oldu ve bana inandı.

She thought she was curing him... But, She was falling in love.

Onu tedavi ettiğini sanıyordu ama aslında aşık oluyordu.

She was 14, but somehow she was a senior.

14 yaşındaydı, ama nasıl oluyorsa son sınıftaydı.

They assumed she was eaten by animals or something, but...

Onun hayvanlar tarafından yendiğini düşünmüşler ama...

She said that she was hearing strange noises in the room with him, but when she got there he was alone.

Çocuk odadayken tuhaf sesler duyduğunu söyledi ama odaya girdiğinde çocuk yalnızmış.

Uh... you know, the other night i was giving Wendy a lot of crap about all that airy-fairy stuff that she's into, but, um... The truth is, years back our little guy was, like, three or four and he got sick.

Geçen akşam Wendy'ye o perili merili olaylar yüzünden verip veriştirdim ama işin aslı yıllar önce küçük oğlumuz üç veya dört yaşındayken hastalandı.

But she gave me to an orphanage when I was five.

Ama beş yaşımdayken beni yetimhaneye verdi.

But if she was standing right here, right now, I couldn't admit that.

Ama burada olsa ona bunları itiraf edemezdim.

But scallops have eyes, she was looking for something different.

Ancak deniz taraklarının gözü vardır ve kız farklı bir şey arıyordu.

♪ But there, she was dead herself ere evensong time

# Ama işte, o da ölmüştü akşam duasından önce

But truly, she was lovely.

Şaka bir yana, çok güzeldi.

Everybody said she should've won, but the fix was in.

Herkes kazansın demişti, ama düzeltme girmişti.

Yesterday, she said she was really hungry, but I didn't think there was anything weird about that.

Dün çok acıktığını söylemişti ama ortada tuhaf bir şey olmadığını düşünmüştüm.

But, while she was there, they held back.

Fakat, kız burada olduğu sürece, geri çekilmeyi tercih ettiler.

I didn't want to make my blessings off of nobody's misfortune, but I took on to Raynell like she was all them babies I wanted and never had.

Başkasının mutsuzluğu benim mutluluğum olsun istemezdim ama Raynell'e isteyip de asla sahip olamadığım bütün o bebekler yerine âşık oldum.

No, it's from when she was a baby. But it's very comfortable.

Hayır, bebekliğinden kalma ama çok rahat.

In all honesty, she didn't want a divorce, but she knew there was nothing she could do

Dürüst olmak gerekirse ; o boşanmak istemedi ama beni hiçbir şeyin...

- But if I did... I'd say she was a little clingy, and she'd freak a lot of people out.

- Ama tanısaydım... asalak bir tip olduğunu ve insanları korkuttuğunu söylerdim.