Double time Çeviri Türkçe
529 parallel translation
Get this train out of here double time.
Şu treni son sürat çıkarın buradan!
Forward and to double time, march!
İleri, uygun adım, marş!
Seven laps around the track, double time.
Saha etrafında yedi tur, koşarak.
Double time!
Çok çabuk!
And double time besides.
Çift zamanlı sırada.
Double time.
Çift vardiya! .
Double time!
Çalışın, siper kazmaya devam edin.
Double time! March!
Koşar adım, Marş!
Canadian company, double time!
Kanada takımı, koşar adım!
Double time!
Koşar adım!
In the army, double time, and a swift kick in the rear.
Orduda, koşar adım, kıçına bir tekme.
I'm paying the girls double time.
Kızlara fazla mesai ödüyorum.
Double time... march!
Koşar adım marş!
Double time.
Çift zamanlamalı.
All right, you phonies, get dressed, double time, and don't forget the helmets.
Pekala, düzenbazlar. Giyinin, marş marş... ve miğferlerinizi de unutmayın.
First time I double-crossed a governor.
İlk kez bir valiyi kandırıyorum.
Double-quick time too.
Çabuk ol.
Listen, I copped two prizes at Roseland one year, and all the time, I'm suffering somethin'terrible from double pneumonia.
Roseland'da iki ödül birden kazandım. Yarışma boyunca iki taraflı zatürree ile boğuşuyordum.
Peter D Carter, an Englishman, should have died on the second day of May, 1945, at ten after four of the clock, British Double Summer Time.
Peter D Carter, bir İngiliz, İngiliz yaz saatine göre, 1945 yılı mayısının ikinci günü, saat dördü on geçe ölmesi gerekiyordu.
Greenwich time, mean time, mountain standard time, double British summer time.
Greenwich zamanı, ülke zamanı, kıta zamanı yaz saati, kış saati.
Make mine a double this time, will you?
Bu gece çok sessizsiniz, Bayan Buckley.
All right, you people, from now on, it's gonna be double-time.
Pekala millet, bundan sonra çifte adım gideceğiz.
Double-time, hut!
Çift adım, marş!
You paid me double last time.
Geçen sefer iki katını ödemiştin.
That day when they knew you had five ships to load I was greeted with six more cases of "beriberi" "double beriberi" this time.
Beş gemi yükleyeceklerini bildikleri günlerde... fazladan altı tane... Beriberi vakasıyla karşılaşırım.
Because I can do all the little things a sheriff is supposed to do, like no double-parking horses and no throwing paper in the streets, in my spare time.
Çünkü boş zamanlarımda Şeriflik yaparak ; atları yan yana bağlatmamak, sokağa kağıt attırmamak gibi küçük işlerle uğraşabilirim.
Next time you try a double, get that time right.
Bir dahaki sefere ikili saltoyu denerken doğru zamanı yakala.
How'd you like to double that and save yourself time and trouble?
Bunun iki katina zaman kaybi ve zahmetten kurtulmaya ne dersin?
So he won't have time to double back?
Ona dönmesi için, ikinci bir şans tanımamak?
Do you think I'm one of these lousy, small-time bootleggers you can double-cross for the fun of it?
Benim eğlence olsun diye aldatabileceğin şu iğrenç ufak çaplı kaçakçılardan biri olduğumu mu sanıyorsun?
At least you got a double that time.
Sonunda her yerime bulaştırdınız.
What do you say we double the bet one time?
- Bu defalık bahsi iki katına çıkaralım mı, Yargıç?
Whatever double-game Tegana is playing, he must have decided upon a long time before we appeared on the scene.
Tegana ne tür bir ikili oyun çeviriyorsa buna bizim sahnede belirmemizden uzun bir süre önce karar vermiş olmalı.
Every slob can get clipped, whipped, and double dipped at the same time.
Her salak aynı anda kırpılabilir kırbaçlanabilir ve dibe batabilir.
- to double-time all of them?
- kaça patlar biliyor musun?
Double night time.
Çifte gece vardiyası.
Pay him double this time.
Bu sefer ödemesini iki misli yap.
If we succeed in stealing the gold one more time, the shogunate will double its vigilance.
Bir kez daha altın çalabilirsek... Shogun iki kat daha ihtiyatlı olacaktır.
And then every time I lose a bet, I double my bets three times in a row.
Ve sonra her bir bahis kaybedişimde, bahislerimi arka arkaya üç defa ikiye katllıyorum.
You double-crossed me for the last time.
Son defasında bana kalleşlik ettiniz.
This afternoon at 6 : 30, British Double Summer Time, at Field Marshall Montgomery's tactical headquarters,
Öğleden sonra saat 6 : 30, Mareşal Montgomery taktik karargâhından, Alman yetkililer 21.
Now, if I don't, double the deal next time around.
Beceremezsem, gelecek sefere iki misli öderim.
But it's double the bet next time around, huh?
Gelecek sefer bahsi iki katına çıkarırız, olur mu?
This is not the time, for my friends and idealists who have left... to exsumed double their amount of moral if you could heard the same way a man, feare... present double the amount of its normal perspiration.
Beni terk eden dostlarımın ve idealistlerin, aynı korkuya kapılan bir adamın... iki kat terlemesi gibi, yaydıkları ahlâken kötü kokuların iki kat artmasının vakti gelmedi daha.
Double-time, Maestro.
Daha hızlı, Maystro.
We had as many refugee, come of the eastern front, that at this time the city it increases for the double of the size.
Şehirde, Doğu Cephesi'nden gelen çok sayıda sığınmacı vardı. Şehrin nüfusu iki katına çıkmıştı.
Double-time march!
Koşar adım marş!
... renders good accout, through this series of images, of my double identity, space and time chained one to the other...
... bu imajlar dizisi ile işler istenildiği gibi yürür, çifte bir kimlik olarak, mekan ve zaman birbirine bağlıdır..
I invented an infallible method to double the profits of a state, in the brief time span of one year.
Şaşmaz bir yöntem geliştirdim devletin karını bir yıllık bir zaman içinde ikiye katlayabilirim.
Rose here has punched Lammoreaux's card... and the time out is double-punched, like it's blurry.
Rose burda Lammoreaux'un kartını delmiş... ve çıkış iki kez işaretlenmiş oldu, karışıklık bu.
By the way, Rod.. A doctor friend of his said next time will be charged double.
Bu arada Rod doktor arkadaşımız ücretini iki katına çıkardığını söyledi.
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times before 18
times a week 28
times in a row 26
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18
times are changing 28
times before 18
times a week 28
times in a row 26
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18