Ease Çeviri Türkçe
4,605 parallel translation
Let me just say that telling my story as you insisted, or permitted, has put me at ease.
Israr ettiğin için veya izin verdiğin için hikayemi anlatmanın içimi rahatlattığını söylemek istiyorum.
lam not at ease with this.
Bu konuda rahatsızım.
With ease.
Hiç de zor olmadı.
At ease.
Rahat!
Salute! At ease!
Selam dur!
all to ease the guilt of leaving your parents to die.
Tüm bunlar aileni ölüme terk edişinin acısını hafifletmek için.
Doc. Ease up.
Doktor sakin.
Doc has drugs that'll help ease his passing.
Doktorun ölmesini kolaylaştıracak ilaçları var.
Cool. Tell your partner to ease up on the gel.
Ortağına söyle de jöleyi az sürsün.
At ease, Dad, at ease, at ease.
Rahat baba. Rahat, rahat.
Children like to blame themselves to ease their pain.
Annesi babası ölen çocuklar bu acıdan kaçmak için kendilerini suçlarlar.
It's a big step, but we're trying to ease him into the idea.
Bu büyük bir adım. Onun için bunu kolaylaştırmaya çalışıyoruz.
I want you to start off slowly and ease your way back in.
İşe yavaşça başlamanı ve geri dönüşünü hafifletmek istiyorum.
The more you walk, the more the stiffness will ease up.
Ne kadar çok yürürsen, bu hareketsizliğin çabuçak iyileşir.
Whoa, ease off the pedal, man.
Sakin ol, dostum.
At ease.
- Rahat.
The warm touch of a lover might ease the pain.
Bir erkeğin sıcak dokunuşları acını dindirebilir.
- Uh, at ease, soldier.
- Rahat ol asker.
You give a guy a couple of these, and his soldier's at ease.
Adama bunlardan birkaç tane veriyorsun. Onun askeri de rahat ola geçiyor.
Well, you know, ease your way out.
Bu işten çıkabilirsin de biliyorsun.
But, you know, since you're one of the cool kids, maybe you could get the other ones to ease off a little?
Sen popüler çocuklardan biri olduğun için diğerlerine Luke'un üstüne gitmemelerini söylersin belki.
Ease back, man.
Ağır ol, dostum.
Well maybe I can ease your mind over dinner later?
Belki bir akşam yemeğinde zihnini rahatlatabilirim.
- At ease General.
- Rahat, General.
I just wanted you to feel at ease.
Yalnızca kendini rahat hissetmeni istedim.
At ease!
Rahatta bekleyin.
At ease! It's only st.
Bu sadece Aziz Elmo'nun ateşi.
Real Americans with real questions looking to you for real answers. Put them... at ease.
Gerçek Amerikalılar gerçek sorular sorup senden gerçek cevaplar bekleyecekler.
I just think I might be able to put your mind at ease.
Sadece zihninizi buhrandan kurtarabileceğimi düşünüyorum.
At ease, fellas.
Rahat, beyler.
It should ease her pain for a while.
Bir süre acısını hafifletir.
Put mind at ease, brother.
İçin rahat olsun kardeşim.
I'd do anything to ease the suffering of both son, and noble father.
Hem evladın hem de asil babasının acısını dindirmek için her şeyi yaparım.
And ease the way for you to again assume command.
Tekrar komuta üstlenmeni kolaylaştırır.
Or set to cruelest punishment... If he ever learned how you willingly gave yourself to me in attempt to ease my pain.
Ya da acımı dindirmek için kendi rızanla kendini bana sunduğunu öğrenirse alacağın cezaya şahit olmak.
Either way, I'll have to ease him into the conversation, not be so blunt.
İki durumda da rahat konuşmasını sağlamam, çok açık sözlü olmamam gerekiyor.
Yes, but he received a high dose of Dolsin to ease the pain.
Evet, fakat acısını hafifletmek için verdiğimiz ilaçların etkisinde.
Shorteralls- - it's sort of like- - it's the ease of a short skirt- -
Hayır. Kısa tulum tulumun biraz...
Asia is a powder keg, so bringing you and your nuclear missiles happily home is gonna ease a lot of tension.
Asya bir barut fıçısı, yani sizi ve nükleer füzelerinizi eve sağ salim getirmek tansiyonu büyük ölçüde düşürecektir.
Guys, I think we should all ease up on Meredith.
Millet, bence Meredith'e bu kadar yüklenmeyelim.
Is there- - um... you want to ease up a little bit?
Orada... Biraz sakinleşmek ister misin?
But I-I-it's just... it's just to ease the pain, please.
Ama sadece ağrıyı hafifletmek için, lütfen.
Ease back, all right?
Yavaş ol, tamam mı?
I was watering your plants and I pulled a muscle, so I was looking for something to ease the pain.
Ben de acıyı dindirecek bir şeyler arıyordum.
Maybe we put Gabe's mind at ease and you give him the name of the lawyer that's holding up the works, and he'll check what's what.
Belki de Gabe'in zihnini rahatlatabiliriz ve sende ona işlerin için tuttuğun avukatın adını verirsin ve o da neyin ne olduğunu kontrol eder.
Steez has multiple meanings- - "style with ease,"
"Rahatarz" ın birçok anlamı var. Rahat tarz demek.
♪ all fall to their knees while I rap with ease ♪
# Ben kolayca rap yaparken onlar diz çökecekler. #
Okay, Harvey, I'm sorry, but you need to ease up here.
Tamam, Harvey, özür dilerim ama biraz sakin olman gerek.
Ease up?
Sakin mi?
You're telling me to ease up when our clients are leaving?
Müşterilerimizi kaybederken sakin olmamı mı söylüyorsun?
Ease up, man.
Sakin ol, adamım.