Enlighten us Çeviri Türkçe
151 parallel translation
Can you enlighten us as to why Mrs. de Winter... should have wanted to end her own life?
Bizi aydınlatabilir misiniz, acaba, Bayan de Winter neden kendi hayatına son vermek istemiş olabilir?
Perhaps Mrs. Aysgarth could enlighten us about this corporation.
Belki bayan Aysgarth bu ortaklık hakkında bizi aydınlatabilir.
Perhaps this little blossom from Tubal's Garden can enlighten us.
Belki Tubal'ın bahçesinin bu küçük çiçeği bizi aydınlatabilir.
Perhaps you could enlighten us.
Sanırım bu konuda bizi aydınlatırsınız.
We thought you might enlighten us about him.
Belki bizi onun hakkında aydınlatırsınız diye düşündük.
then it is necessary to close their eyes and pray, pray desperately, until the grace again enlighten us. What else can we do?
Sonra gözlerimi kapatır ve içimizi.. içimiz aydınlat diye ona umutsuzca dua ederdim, Başka ne yapabiliriz ki?
Then perhaps you'll be so kind as to enlighten us.
Öyleyse belki bizi aydınlatmayı düşünürsün.
Madior, enlighten us.
Madior, aydınlat bizi.
Miss Lee is about to enlighten us.
Bayan Lee bizi aydınlatmak üzere.
Enlighten us.
Aydınlat bizi.
- Enlighten us!
- Aydınlatın bizi!
Would you enlighten us?
Bizi aydınlatır mısınız?
- Perhaps you could enlighten us?
- Belki siz bizi aydınlatabilirsiniz.
Mr. Gilbert, can you enlighten us, please?
Bay Gilbert, bizi aydınlatır mısınız?
Can you enlighten us, Lieutenant?
Bizi aydınlatabilir misiniz, Binbaşı?
I'm sure Mme. Renauld will enlighten us.
Madam Renauld bizi aydınlatacaktır.
Would you care to enlighten us on these circumstances?
Bizi bu olaylar konusunda aydınlatmaya zahmet eder misiniz?
By all means enlighten us.
Bu arada aydınlatın bizi.
We seem to be out of field manuals, sir. Perhaps you can enlighten us?
Görünüşe göre, yanımızda talimatname yok, Efendim belki siz bizi aydınlatabilirsiniz.
Why don't you just, uh, enlighten us with your knowledge of shoes?
Sen en iyisi bizi ayakkabılar hakkındaki engin bilgilerinle aydınlat, olur mu?
We were hoping you could enlighten us.
Sizin bize açıklık getireceğinizi umuyorduk.
- Enlighten us.
Lütfen, bizi aydınlatın.
Well, enlighten us.
Beni aydınlat öyleyse.
Weh well, by all means, Mr. Foley, enlighten us!
Şey, elbette Bay Foley, bizi aydınlatın.
Well, enlighten us, Mr. Harren.
Pekâlâ, bizi biraz aydınlatın, Bay Harren.
Dr. Voss, can you enlighten us as to what Dr. Scobie intended to tell the grand jury?
Doktor. Voss, Doktor Scobie'nin Büyük jüriye ne anlatmayı planladığını bize açıklarmısınız?
Harker says you might care to enlighten us on information that's not in your op reports?
Harker raporlarında olmayan bölümler hakkında biri biraz aydınlatabileceğini söyledi.
Ha ha... then maybe you should enlighten us.
Ha ha... sonra belki bizi aydınlatırsın.
Then perhaps you'll enlighten us.
O zaman belki bizi de aydınlatırsın.
Care to enlighten us?
Bizi aydınlatmak ister misin?
We were hoping you would enlighten us, spawn of evil.
Senin bizi aydınlatacağını umuyorduk, kötülüğün tohumu.
So please, enlighten us.
Lütfen. Bizi aydınlat.
Feel free to enlighten us.
Bizi aydınlatmakta özgürsün.
In fact, aliens send messages of hope. They're trying to enlighten us, help us evolve into righteous creatures.
Bizleri aydınlatmaya çalışıyorlar, erdemli yaratıklar haline gelmemize yardım ediyorlar.
Please, enlighten us.
Yo, hayır.
- Oh, well, please do enlighten us.
- Öyleyse lütfen bizi aydınlat.
Please, enlighten us.
Lütfen. Aydınlat bizi.
Kima, maybe you can enlighten us.
Kima, belki sen bizi aydınlatabilirsin.
Perhaps you'd care to enlighten us.
Belki bizi sen aydınlatabilirsin.
Maybe you could enlighten us.
belki de bizi aydınlatırsın.
Well, perhaps Mr. Zarek could enlighten us?
Eh, belki bay Zarek bizleri aydinlatabilir?
Miss Davis, perhaps there's something in that note that could enlighten us about the boxer rebellion.
Bayan Davis? Belki de o notta, bizi boksör isyanı konusunda aydınlatacak birşeyler vardır.
I asked the psychologist School enlighten us on the sudden explosion inconveniences of your daughter.
Biraz aydınlanmak için, psikolog ile... görüşmeliyiz, ani öfkesi için.
Enlighten us, cowboy.
Aydınlat bizi kovboy.
Yeah, friend enlighten us.
Evet, arkadaşım, aydınlat bizi.
Jason. - Do enlighten us, Jason.
- Bizi aydınlat, Jason.
Again, when our colleague feels obliged. ... to instruct and enlighten his seniors about hypnotism he forgets in his enthusiasm that he is telling us nothing new.
Ayrıca, meslektaşımız kendinden kıdemlileri hipnotizma hakkında bilgilendirip aydınlatmak zorunda hissederken coşku içinde, bizlere yeni bir şey anlatmadığını unutuyor.
Hey, Eus, seeing as how you're the leader and all, Would you like to enlighten us as to the whereabouts of that saloon?
Bizi nereye götürdüğünü görmüşken, belki bizi şu bahsettiğin bar konusunda biraz aydınlatmak istersin.
We Liberals believed that France, our model... would help us to enlighten an illiterate people... abandoned by God and their monarchs.
Biz liberaller, modelimiz Fransa'nın, Tanrı ve krallık tarafından terk edilmiş bir halkın aydınlanması tarafından terk edilmiş bir halkın aydınlanması konusunda bize yardım edeceğini düşündük.
- Then, enlighten us.
O zaman bizi aydınlat lütfen.
An accurate portrayal of our deity is important to us...,... but an even more important goal is to enlighten people of other faith about Hinduism.
İlahımızın doğru bir tasviri bizim için önemli, ama daha da önemli olan hedef ise... Hinduizm'le ilgili diğer inançların insanlarını aydınlatmaktır.
useful 59
ushna 19
use your brain 33
use it 260
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
ushna 19
use your brain 33
use it 260
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
us too 58
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48
use that 67
use these 22
used to be 136
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48
use that 67
use these 22
used to be 136