Feel good Çeviri Türkçe
7,234 parallel translation
I don't feel good.
İyi hissetmiyorum.
And you have an unusual talent for making me feel good about myself.
- Kendimi iyi hissettiren, olağandışı bir yeteneğin var.
Feel good, don't it?
İyi hissettiriyor değil mi?
From somewhere, I started to feel this momentum... and climbing started to feel good.
Yere, ben bu ivme hissetmeye başladı... ve tırmanma iyi hissetmeye başladı.
You're befriending her to feel good about yourself.
Kendini iyi hissetmek için ona arkadaşça davranıyorsun.
- You feel good.
- ıyi hissediyordun.
Does that feel good?
Bu iyi hissettiriyor mu?
She'll make you feel good.
Moralin düzelir.
- I CAN'T FEEL GOOD.
İyi hissetmiyorum.
That feel good, sweetheart?
Bu iyi mi, tatlım?
I feel good.
I iyi hissediyorum.
I can feel good about throwing them away when I'm done.
İş bitip de bunları attığımda kendimi iyi hissediyorum.
How's that boring? - I feel good when I'm with Matthew.
- Ama Matthew'layken iyi hissediyorum.
Feel good!
- İyi hissettiriyor!
Here you go, shake him again, makes him feel good.
İşte böyle, bir daha salla, ona iyi gelir.
Makes him feel good?
- İyi mi gelir?
Yeah, makes him feel good, he should try that.
- Evet, iyi gelir. O da denemeli.
Does that feel good, to fucking grab me, you pig?
Beni ellemek hoşuna gidiyor mu, domuz?
Seriously, when I said bait-and-switch, I was mostly just trying to, like, make you feel good.
Cidden, yem atalım dediğimde çoğunlukla sana kendini iyi hissettirmeye çalışıyordum.
That makes me feel good.
Beni bu mutlu eder.
I know I shouldn t laugh about it, but I feel good, I feel free.
Gülmemeliyim biliyorum, ama iyi hissediyorum, özgürüm.
I feel good.
İyi hissediyorum.
- Feel good.
- İyi hisset.
I feel good.
İyiyim.
Doesn't it feel good?
İyi hissettirmiyor mu?
- Does that feel good?
- Güzel geliyor mu?
And I was like, why is there not somewhere, like a community place? Somewhere that I can put her and feel good about it, with, like, a lot of different people.
Sonra kendi kendime, neden iyi hissedeceğim, onu rahatça bırakabileceğim farklı kişiliklerin olduğu bir oluşum yok.
I'm... I'm actually, uh, I feel good.
Aslına bakarsak, ah, iyi hissediyorum.
You know, each and every one of us is on a journey, and we feel that it's important to be on that journey with the people you love, and it's something we really, really have good here.
Her birimiz bir yolculukta sonuçta ve bu yolculukta sevdiklerinizle beraber olmak çok önemlidir. Sizi burada ağırlamaktan çok memnunuz.
You feel so good.
Beni öyle iyi hissettiriyorsun ki.
Wine makes me feel naughty but in a good way.
Şarap yaramaz biriymişim gibi hissettiriyor, ama iyi bir şekilde.
You know how good that made me feel?
Ne kadar rahatladığımı biliyor musun?
Can't be bad to feel so good
Bu kadar iyi hissetmek Yanlış olmamalı
- You feel really good.
- Çok iyi hissediyorsun.
But in retrospect, it may not have been a good idea because I feel like...
Ama geçmişi düşününce pek de iyi bir fikir değilmiş.
I don't feel so good.
Kendimi iyi hissetmiyorum.
Well, that had to feel pretty good.
İyi hissetmiş olmalısın.
I bet that made Tony feel pretty good.
- Eminim yaptığın Tony'i de mutlu etmiştir.
Why does that feel so good?
Neden bu çok iyi hissettiriyor?
And I work hard, I stay straight, and I felt that... Guess what, I really feel I made a good investment.
Çok çalışıyorum, dik duruyorum ve gerçekten iyi bir yatırım yaptığımı hissediyorum.
Well, it's probably gonna just stretch them, and, you know, I bet you it doesn't feel too good.
Esnetirsin, ayrıca bahse girerim rahat da değildir.
Plus, look, even if we beat one college, we'd have to feel pretty good about ourselves, right, guys?
Ayrıca, evet bir üniversiteyi bile yensek kendimizi çok iyi hissetmeliyiz, değil mi çocuklar?
Yeah. Makes me feel real good that your sister invited me, you know?
Kız kardeşinin beni de davet etmesi beni gerçek iyi hissettirdi, biliyor musun?
It's new, but I feel really good about it.
Yeni bir şey ama bu konuda çok mutluyum.
And then I saw love ♪ Feel good?
İyi mi?
It's good feel, right?
Tam oturdu, değil mi?
- Yeah, you'll feel better in the afternoon, though. - Okay, good.
- Öğleden sonra iyi olursun ama.
You know, this doesn't... This doesn't feel so good.
Bu beni çok rahatsız ediyor.
So given that, I feel like now is as good a time as any.
Bunun için, kendimi her zamankinden daha iyi hissediyorum.
I don't feel so good.
İyi hissetmiyorum.
And after this, I didn't feel so good.
Bundan sonra da kendimi pek iyi hissetmedim.
good 48980
good night 12775
good morning 12476
goodbye 8643
good luck 6133
good evening 5411
goodnight 1676
goody 261
good morning to you 106
goodness 671
good night 12775
good morning 12476
goodbye 8643
good luck 6133
good evening 5411
goodnight 1676
goody 261
good morning to you 106
goodness 671
good job 2434
goodspeed 27
goodweather 34
goodie 48
good boy 1464
good luck tomorrow 38
good afternoon 2327
goodwin 111
good morning to you too 27
good to see you 2547
goodspeed 27
goodweather 34
goodie 48
good boy 1464
good luck tomorrow 38
good afternoon 2327
goodwin 111
good morning to you too 27
good to see you 2547
good for you 2168
good to hear from you 16
good girl 941
good to know 481
good call 326
good work 1533
good day 1886
good one 705
good luck to you all 17
good work today 50
good to hear from you 16
good girl 941
good to know 481
good call 326
good work 1533
good day 1886
good one 705
good luck to you all 17
good work today 50