Fine work Çeviri Türkçe
803 parallel translation
Then she became a nuisance and undid all the fine work she had done.
Sonra tam bir baş belasına dönüşmüş ve yaptığı onca güzel şeyi mahvetmiş.
Well, that's mighty fine work.
İyi iş çıkardın!
Fine work, bugler.
İyi iş, borazancı.
- Well, fine work, Pete.
- İyi işti, Pete.
Fine work, Hirth.
İyi iş, Hirth.
- Fine work, Georgie.
- Aferin sana Georgie.
Fine work, that's remarkable painting.
Güzel çalışma, oldukça dikkat çekici.
You were doing fine work there, doctor.
Orada iyi iş yapıyordunuz, doktor.
Fine work - and drinking!
Önce iş - sonra içki!
Congratulations, Willoughby! Fine work.
Tebrikler, Willoughby!
And I'd just like them to know That their fine work is at least appreciated by me.
Bilmelerini isterim ki, çalışmalarını takdir ediyorum.
I think that would work just fine.
O iyi olur.
I've heard this is the way you like to work, which is fine by me.
Senin bu şekilde çalışmayı sevdiğini duymuştum, ki benim için sorun değil.
I can only work on fine, clear days.
Sadece açık havalarda çalışabilirim.
- Fine pieces of work.
- Güzel parçalar.
We ought to work fine together.
Birlikte iyi çalışırız.
This is a fine mess, and all this work for nothing.
İşleri berbat ettin, hepsi bir hiç yüzünden.
Lived four years in India, some fine government work.
Dört yıl Hindistan'da yaşadı, hükümet adına güzel işler yaptı.
I consider that a very fine piece of work.
Bu çok önemli bir başarı.
Your Honour, Mr. Kirby, who is noted for his charitable work would like to pay the fine for this poor unfortunate family.
Sayın yargıç, hayırsever biri olarak tanınan Bay Kirby... bu zavallı yoksul aile adına cezayı ödemeye hazır.
The crack work, this fine network of cracks, left, ah.
Çatlak çalışması, ince ağlardan oluşan çatlaklar, soldaki, ah.
- That's fine. Would you like to work for me?
Bana çalışsana.
- Always wanted a fine plantation... ... one that I could work for myself and for my family.
- Her zaman kendim ve ailem için çalışabileceğim bir üretim çiftliğim olsun isterdim.
I'd like that fine, but you've got enough responsibilities right now with the hospital bills and Paul out of work.
İsterim tabii ama üstünde yeterince yük var. Hastane faturaları var, ve Paul işsiz.
- It's gonna work out fine, Joe.
- Çok iyi olacak Joe.
I guess I'm a fine partner, trying to pull you away from your work.
Seni işten uzaklaştırarak iyi bir ortak olmuyorum.
That was a mighty fine piece of work.
Çok iyi iş çıkarmışsınız.
It would be a very fine thing I believe to pass our lives together with our common scientific dream to work together constantly in our search and any discovery that we should make no matter how small would deepen the friendship
İnanıyorum ki hayatımızın geri kalanını birlikte, ortak bilimsel ruyamızla geçirmemiz iyi olur. Araştırmalarımızda devamlı beraber çalışmak ve yapacağımız her buluş ne kadar küçük olursa olsun halihazırda olan arkadaşlığımızı derinleştirecek ve birbirimize olan saygımızı artıracak.
You are a fine investment for our work when the time comes.
Zamanı geldiğinde bizim çalışmalarımız için eşsiz bir yatırımsın.
I can work just fine.
Çalışabilirim.
It'll work fine, Phil.
Bu olur.
Fine. Good work.
Güzel.
A fine afternoon's work.
- Kısa günün kârı.
But you were fine earlier. - Yeah, it happened all of the sudden. I can't move and I asked her mother to help me with the work.
Evet hareket edemiyorum, Ebeyi çağırdım, bu da bana yardım edecek.
Everything will work out fine.
Her şey düzelecek.
Fine way to work.
İyi bir çalışma biçimi.
It's gonna work out just fine.
Her şey düzelecek.
So many fine letters from colonial families... and missionary fathers about your good work.
Orada yaptıklarınızla ilgili koloni aileleri ve... misyoner babalardan bir çok mektup var.
Everything's startin'to work out fine.
Her şey yoluna girdi.
- A fine piece of work you've done!
- İyi halt ettin!
- Hey, this is gonna work fine!
- Hey, Bu kesin işe yarayacak!
- That's fine, well get to work.
- iyi, işe koyulalım.
I needed the fine tools for my radio work.
- Radyo için alete ihtiyacım vardı.
It needs a little work, but there's a fine engine under here.
Bir miktar çalışma gerekiyor ama, içinde harika bir motor var.
Now, you may not believe this, but there are people in the territory of Baja in the state of Texas who live and work with the Indians and get along with them real fine.
Şimdi inan ya da inanma ama Texas Eyaletindeki yaşayan insanlar senin Yerlilerle iş yaptığını ve anlaştığını biliyorlar.
Either the water supply's no good, and we close down the factory, or it's fine, and we push ahead with the work.
Ya yeterli su sağlayamayız ve fabrikayı kapatırız ya da başarılı olur işi ilerletiriz.
A fine day's work.
Bir gün için oldukça başarılı.
You stay on that side of the line and everything should work out fine.
Şu beyaz çizginin gerisinde kaldığın sürece hiçbir sorun çıkmayacak.
If Iwashita has a crush on you, then everything would work out fine
Iwashita sana abayı yaktıysa eğer o zaman her şey düzelecek demektir.
All that's fine in theory, but it doesn't work in practice.
Dur bakalım. Teoride öyle olur ama pratikte işe yaramaz.
If I just get to work, I'll be fine.
İşimin başına dönersem düzelirim.
work 1509
works 73
workers 297
working 544
worker 183
worked 56
work in progress 22
works like a charm 20
work it 115
work your magic 26
works 73
workers 297
working 544
worker 183
worked 56
work in progress 22
works like a charm 20
work it 115
work your magic 26
work for you 20
work stuff 34
works for me 181
working late 62
work here 19
work it out 99
working hard 48
working together 81
work hard 130
working on it 161
work stuff 34
works for me 181
working late 62
work here 19
work it out 99
working hard 48
working together 81
work hard 130
working on it 161