Give up Çeviri Türkçe
24,550 parallel translation
Sure you guys give up on her but not me, I'm there night after night and I'm holding her hand until she wakes up and she's scared and confused and I'm there.
Hepiniz ümidi kesiyorsunuz ama ben kesmiyorum. Her gece yanında kalıyorum, elini tutuyorum. Ta ki kendine geldiği ana kadar.
I can't believe he'd give up the squad.
Ekibe ihanet edeceğine inanamıyorum.
This is a heart that does not want to give up.
Bu kalp pes etmek istemiyor.
You never give up on a heart.
Bir kalpten asla umudunu kesme.
You stay strong, okay? Don't give up now.
- Ayakta kal, tamam mı?
Nah, she didn't give up any names.
Sonia kimsenin ismini vermemiş.
But do not give up on him yet.
Ama ondan ümidini yitirme hemen.
You know, I never would have agreed to give up 4th of July, and now I'm worried he's trying to trick me out of Biscuit Bonanza.
4 Temmuz'u vermeyi asla kabul etmezdim bir kere. Şimdi de beni kandırıp Bisküvi Bonanza'yı elimden alacak diye korkuyorum.
I didn't have to give up a whole damn day to do this for you, did I?
Senin için tüm bir günümü harcamak zorunda değildim ama, değil mi?
Howell won't give up his girlfriend. Even if it means going to jail for three years?
- Howell kız arkadaşını ele vermeyecek.
I give up what I know, I want out.
Bildiğim her şeyi söyleyip çıkmak istiyorum.
Especially considering everything you have to give up.
Özellikle düşünüyor. Her şeyi vazgeçmek zorunda.
What am I gonna give up?
I olacak ne pes ediyorum?
I can't believe that all it took was one phone call for you to give up on us.
Bizden vazgeçmen tek telefon görüşmesine bakıyormuş, inanamıyorum.
Did Professor Faxon give up when he was negotiating with the Zorgonauts for the Malakian Canal?
Profesör Faxon Zorgonautlarla Malakian Kanal'ı için anlaşma yaparken pes etti mi?
You knew Virginia would never give up her work and I knew Dan would always return to me.
Sen Virginia'nın işinden asla vazgeçmeyeceğini biliyordun ben de Dan'in her zaman bana döneceğini biliyordum.
He's gonna do everything he can to keep from admitting that he's lost, but you're his only way back, dear. You can't give up.
Kayıp olduğunu kabul etmek haricinde her şeyi yapacaktır fakat sen, onun geri dönüş yolusun, canım.
Give up the man who put you in play and I can get you out of the spot you're in.
Seni oyuna sokan adamın adını verirsen, seni oyundan sağ salim çıkarabilirim.
Yeah, about that. It pains me to see you give up on your dream job.
Hayalindeki işinden vazgeçtiğini görmek canımı yakıyor.
He's probably not ready to give up his room yet.
Odasını başkasına vermeye hazır değildir.
Don't give up on me.
Benden vazgeme.
Do you realize that you're gonna give up control to Gilbert?
Tüm kontrolü Gilbert'a bıraktığının farkında mısın?
You'd really give up your freedom... for me?
Benim için özgürlüğünden vazgeçer misin gerçekten?
For you... I would give up anything.
Senin için her şeyden vazgeçerim.
But Hades won't give up a single thing for you.
Ama Hades senin için tek bir şeyden bile vazgeçmiyor.
Telling my donors to give up on me?
Bağışçılarıma beni terketmelerini söyleyerek mi?
Yes, perhaps, that's the answer... encouraging him that to wed you would be to give up, when he should be fighting for Elizabeth's hand.
Evet belki de cevap budur Elizabeth için savaşması gerekirken senin vazgeçeceğin evliliğe onu teşvik etmesi.
I don't give my heart or give up easily.
Kolay kolay abayı yakmam ya da vazgeçmem.
I was willing to give up so much for you.
Senin için birçok şeyden vazgeçmeyi göze alıyordum.
I don't give my heart, or give up easily, either.
Kolay kolay abayı yakmam ya da vazgeçmem.
Don't give up, okay?
Sakın vazgeçme, tamam mı?
Don't give up.
Vazgeçme.
Don't give up, honey, all right?
Sakın vazgeçme hayatım, tamam mı?
Okay, what I want you to do now is, I want you to square up, cross your arms, give me that attitude, okay?
Şimdi pozisyon al, kollarını üst üste at ve bana o sert bakışı ver, tamam mı?
You've been telling me to give it up for years.
Yıllardır bırakmamı söyleyip durdun.
Give us a call if something comes up.
Eğer bir şey olursa bizi arayın.
I have to give Adriana an extended close-up just to keep her from quitting.
Adriana işi bırakmasın diye, ona bir tane daha yakın çekim ayarlamak zorunda kaldım.
When did you finally give it up?
- Ne zaman pes ettin?
- Do you think a security guard is gonna show up and ask to see my license and give me my money?
Sence güvenlik görevlisi gelince lisansımı sorup paramı mı verecek?
I just thought that I should give you the head's up that I'm gonna be passing on the job.
Düşündüm de, bu işi... kabul edemeyeceğimi sana bir an önce... bildirmek istedim.
You couldn't have give me a heads up
Bir uyarı versen ölürdün sanki!
- And Sylvia, if you want a share of this, then I suggest you get knocked up, if any man will have you, and then give birth to a son and call him Horace, because you're not gonna get anything bringing this fag in here.
Sylvia buradan hak almak istiyorsan sana hamile kalmanı öneriyorum. Eğer bir erkek seni alırsa tabii. Sonra bir erkek doğurup adına Horace koyarsın.
But he said he'd give me 300 just to show up.
Ama sırf gelmem için 300 vereceğini söyledi.
I was the first one that came up and you don't really give a shit so you just swiped and now you just want to go pound it out and get back to your video games.
Uygulamada ilk ben çıktım, aslında hiç sikinde değil. Profilimi beğendin ve direkt mala vurup video oyunlarına dönmek istedin.
I only took the bar because I needed a loan to open up my shop and my father wouldn't give me the money unless I did.
Sınava sırf dükkânımı açmak için borç alayım diye girdim. Yoksa baban para vermeyecekti.
Should we just give up?
Pes edelim mi artık?
That's why he set up that trust for Luke to expand his business, to give her something more permanent.
Luke için emanet hesabını o yüzden açtı, Lorelai'a daimî bir şey vermek için.
- He wanted to give Luke a leg up.
- Luke'a destek çıkmak istedi.
You give my husband one year probation, no jail time, and I'll work up a demure smile for you.
Kocama 1 yıl şartlı tahliye ver, hapishane olmadan, ben de sana mütavazı bir tebessüm çakayım.
The point of pretending this baby is yours is to give it a chance to grow up with a good name.
Bu bebeğin seninmiş gibi davranmanın amacı iyi bir isimle büyüme şansını sağlamak için.
I'm just trying to give you a heads-up.
I'm just trying to give you a heads-up. Ben sadece seni uyarmaya calisiyorum.
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87