He came to us Çeviri Türkçe
418 parallel translation
- Yes. He came to us by chance before we were sold into slavery.
Tacirlere satılmadan önce tesadüfen bize katıldı.
Now remember, long ago he came to us and asked us, and we said :
Hatırla, uzun zaman önce bize gelip akıl sormuştu.
He came to us as a chauffeur about...
Şoför olarak işe girdi.
He came to us with no credentials.
Bize referansla gelmedi.
It's not our place to ask how he came to us.
Burayı nasıl bulduğunu sormak bize düşmez.
He came to us because of prostrate problems and some sort of social infection that doesn't go away.
Ancak prostat sorunları ve sosyal uyumsuzluk nedeniyle cephe gerisinde.
Well, you see, as I said, he'd been working for us for some time, when one day he came to me and said,
Söylediğim gibi... bir süredir bizimle çalışıyordu, sonra bir gün yanıma geldi ve...
He came to our house and tried to rip us both off.
Evimize geldi ve ikimizi de koparmaya çalıştı.
When he came to us we were thieves, despised... and feared by the people.
O bize geldiğinde sadece insanların nefret edip korktuğu hırsızlardık.
Well, he's hardly said a word to us since we came back from that first raid.
İlk baskından döndüğümüzden beri neredeyse ağzından hiçbir laf çıkmadı.
And he came out of the bushes, and he started talking to us.
Çalılıkların arasından çıkıp bizimle konuşmaya başladı.
Father told us that he came to see him at the jute works.
Babam bize, O'nun gelip kendir işini gördüğünü söylemişti.
He asked us to come, we came.
Bizden gelmemizi istedi, geldik.
and he came to see us soon after.
ve kısa bir süre sonra bizi görmeye geldi.
That's why he came after us. - To fix his ship.
Bu gemiyi onarmamız için bizi buldu...
"A year ago," he went on, "you and your friends came to us with the claim " you knew Her Highness was somewhere in Berlin.
"Bir yıl önce," diye devam etti, sen ve arkadaşların ekselanslarının Berlin'de bir yerde... olduğunu bildiğiniz iddiasıyla bize geldiniz.
She came back among us to find her husband. But he's dead.
Kocasını bulmak için döndü.
I remember soon after Father came back, he took us to the zoo
Hatırlıyorum, babam döndükten hemen sonra bizi hayvanat bahçesine götürmüştü.
He came right up to us and asked us to come right in.
Size söylüyorum, bizi tongaya düşürdü.
No, no, life had separated us, and six months ago, he came to see me.
Hayır. Birbirimizden tamamen kopmuştuk. Altı ay önce beni görmeye geldi.
His Majesty had come to salute us, and when he was about to leave, he turned quickly, came towards me, shook my hand and said softly :
Majesteleri bizi selamlamak için gelmişti, ve tam biz gitmek üzereyken, çabucak dönüp, bana doğru geldi ve elimi tutup alçak bir sesle :
He is a man who came to us not packing a gun, but carrying instead a bag of law books.
Bu adam, bizim yanımıza silahla değil bir çanta dolusu hukuk kitabıyla geldi.
Za told one of us to watch and guard them until he came out of the Cave of Skulls!
Za birine o çıkana kadar korumasını söyledi.
A little mynah bird came by while we were finishing the house, and it seems he has attached himself to us.
Küçük bir Mynah kuşu geldi. Biz evi bitirirken, Ve kendini bize bağladığı görülüyor.
Then one of them, the bravest one he came up to us and squatted down beside Katarina.
Sonra içlerinden en cesur olanı yaklaştı ve Katarina'nın yanına çömeldi.
When he came to give us a piece of his mind...
- Bize akıl vermeye geldiği zaman...
He went ahead to start things for us, and if he came back for us, it would just... be a waste.
Önden gidip işleri ayarlayacaktı ve bizim için geri dönecek olursa boşa gider. Umarım dönmez. Yani her şey boşa gider.
He's Cassidy, one of the gringos who came to fight with us under Juarez.
Cassidy ;
See, I had this cousin, Harvey, who came to visit us, and he was smoking.
Harvey adında bir kuzenim vardı. Bizi ziyarete geldi ve sigara içiyordu.
"And it came to pass, that as he was praying in a certain place... " when he ceased, one of his disciples said unto him... Lord, teach us to pray as John also taught his disciples. "
"Gittiği yollarda belirli yerlerde dua ediyordu ve bir gün müritlerinden biri John'un müritlerine öğrettiği gibi, siz de bize dua etmeyi öğretin." dedi.
One day he came to get us.
Bir gün bizi almaya geldi.
He lives with us since he came to our land.
Buraya geldiğinden beri bizimle yaşıyor.
Several nights he came back to us and slept with all the others.
Bir kaç gece daha geldi ve hepsiyle birlikte oldu.
He saw us and he came in low, and three hours later a big fat PBY comes down and starts to pick us up.
Bizi gördü alçaldı ve üç saat sonra kocaman bir PBY inip bizi toplamaya başladı.
Yes, he came to liberate us in 1944.
Evet, 1944 yılında bizi özgürlüğümüze kavuşturmuştu.
He came to spy us.
Bizi gözetlemeye geldi.
A bald guy came up to us and said he was a glass collector.
Bugün kel biri gelip, cam koleksiyoncusu olduğunu söyledi.
Father Carlo came today, he came here just for us and told me there is a possibility to send Annetta and Bettina away.
Bugün Peder Carlo geldi buraya, bizim için geldi ve bana Anetta ve Bettina'yı gönderme imkanı olduğunu söyledi.
Nels told us all to all be there at 8 : 30 at the back, so we could come in with him when he came home.
Nels saat 20 : 30'da hepimizin burada arka tarafta olmamızı söyledi, böyle biz o eve geldiğinde birlikte girecektik.
He came here to help us.
Buraya bize yardım etmeye geldi.
Yes, he came to pick us up at the dressmaker's.
Evet, o bizi almaya geldi tuhafiyeci de.
He probably came to tell me he's been disowned because he wants something from us.
Herhalde bizden bir şey istiyor ki evlatlıktan reddedildiğini söylemeye geldi.
Nester... he came back to us.
Nester bizden yana döndü.
I thought he came to kill us for what we had done.
Yaptığımızdan dolayı bizi öldürmeye geldi.
- Who is he? - The president came to see us.
- Başkan bizi görmeye gelmiş.
He came to see us and he's staying for dinner.
Yemeğe de kalacak.
Six years ago, his mother came to live with us... and she won't leave and he won't throw her out.
6 yıl önce annesi bize oturmaya geldi. Bir daha da gitmedi. Bu da tabii onu dışarı atamıyor.
He came to believe that we reside in one of infinite dimensions, and what holds us here is the constancy of time.
Son on yıldır, bizlerin sonsuz boyutlardan birinde bulunduğumuzu... ve bizi burada tutanın da, zamanın sabit değeri olduğunu düşünüyordu.
He came to believe that we reside in one of infinite dimensions, and what holds us here is the constancy of time.
Buna çok ihtiyaç duyuyorsun. - Hiçbir şeye ihtiyaç duymuyorum. - Yalancı.
He came by his own free will, and they turned him over to us.
Kendi isteğiyle başvurmuş, onlar da bize yönlendirdiler.
Capt Picard's eyes when he came to tell us...
Kaptan Picard'ın bize bildirmeye geldiğinde, gözlerini...
he came 86
he came to me 86
he came at me 30
he came back 79
he came home 23
he came in 45
he came out of nowhere 46
he came here 25
he came to see me 41
to us 492
he came to me 86
he came at me 30
he came back 79
he came home 23
he came in 45
he came out of nowhere 46
he came here 25
he came to see me 41
to us 492
he can't swim 20
he can fly 25
he can handle it 31
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22
he can fly 25
he can handle it 31
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't come 19
he can't help himself 22